Turuncu Devrim nedir, neden oldu?
Ukrayna halkı 1991'de bağımsızlığını ilan ettiğinde demokrasi ve ekonomik toparlanma vaadleriyle büyük bir beklenti ve refah içinde bir gelecek istiyordu. Ancak Ukrayna halkının beklentilerini ne Turuncu Devrim ne de Avrupa Birliği karşılayabildi.
Turuncu Devrim nedir, süreç nasıl işleri ve neler oldu?
1991’de SSCB dağıldıktan sonra Ukrayna’da birçok fabrika ve işletme kalmıştı ancak yeni kurulan ülkeler derin ekonomik ve siyasal krizler yaşamakta oldukları için Sovyetler zamanındaki ilişkiler kesilmişti; bu nedenle işletmeler, fabrikalar çalışamıyordu.
Yeni oluşan serbest piyasa koşullarında ekonominin yeniden yaşama dönüştürülmesi ve canlandırılması konusunda Ukrayna halkı haksız özelleştirme ve SSCB’den kalan fabrikaların çoğu yeni oligarşinin temsilcilerine neredeyse bedava satılmasının önüne geçemedi.
Ukrayna’da maden kömürü rezervleri çok olmasına rağmen yeni teknolojilerin uzağında kalmasıyla maden kömürü çıkarımında gelişemedi. Tarımı ürünlerini de AB ve WTI (DTÖ) engelleri yüzünden fazla ihraç edemedi.
Doğal gaz konusunda tüm Avrupa gibi Rusya’ya bağımlığının yanı sıra petrol kaynaklarında da Rusya’ya ve Asya ülkelerine bağımlılık her zaman söz konusu oldu.
Ukrayna’da sıradan yurttaşların yaşam düzeyi orta düzeydeyken iktidarda bulunanlar (oligarşi) çok zenginleşti.
Turuncu Devrim ne zaman ve neden oldu?
Ukrayna’daki 21 Kasım 2004 Cumhurbaşkanlığı seçimleri döneminde, Kasım 2004’ten Ocak 2005’e kadar Turuncu Devrim adıyla yaşanan politik olaylar ülkedeki ekonomik sorunları tavan yaptırdı.
2007-2008 başında enflasyon oranları yükselmeye başladı (2007 – %17).
Ukrayna Turuncu Devrimi, 2004 yılında Ukrayna’da gerçekleşen bir halk hareketidir. Bu devrim, 21 Kasım 2004 Cumhurbaşkanlığı seçimleri döneminde, seçim sonuçlarına ilişkin usulsüzlüklerin olduğunun yayılmasıyla başlamıştır.
Seçimlerde iktidardaki Rusya destekli Viktor Yanukoviç ile muhalefet lideri olan NATO ve AB destekli Viktor Yuşçenko arasında büyük bir çekişme vardı.
Seçim sonucu olarak Yanukoviç’in 49,42 Yuşçenko’nun 46,69 oy oranına karşı seçimleri kazandığı ilan edilmiştir.
Seçimleri kaybeden Yuşçenko Donetsk ve Lugansk bölgelerinde seçime hile karıştırıldığını belirterek taraftarlarından Kiev’de gösteri düzenlemesini istedi.
Turuncu Devrim lideri kimdir?
Viktor Andriyovıç Yuşçenko Turuncu Devrim’in baş aktörlerinden biridir. Andriyovıç Yuşçenko’dan sonra Yulia Timoşenko, boksör kardeşler Vitaly ve Volodymyr Klitschko ve 2004 Eurovision yarışmasının galibi Ruslana Lyzhichko Turuncu Devrim liderleri ve baş aktörleri olmuşlardır.
Seçim sonuçlarına ilişkin usulsüzlük iddiaları ve oyların manipülasyonu gündeme gelince, halk sokaklara dökülmeye başladı.
Gösteriler ilk olarak Kiev’deki Bağımsızlık Meydanı ve Ukrayna Parlamentosu olan Verkhovna Rada’nın önünde başladı.
Gösterilerde göstericiler Viktor Yuşçenko’nun seçim kampanyası dönemince kullandığı turuncu rengi ellerinde turuncu renkteki bayrak ve kıyafetlerinde kullanarak ayaklanmaların adının Turuncu Devrim diye adlandırılmasına sebep oldu.
Gösterilerin büyümesi üzerine 429 milletvekilinden oluşan Verkhovna Rada seçimleri 255 oyla geçersiz ilan etmiş ve 26 Aralık 2004’te seçimler tekrarlandı.
Tekrarlanan seçimlerin sonucunda, 10 Ocak 2005’te Ukrayna Merkez Seçim Komisyonu katılımın %77 Yuşçenko’nun %51,99 Yanukoviç’in %44,20 oranında oy aldığını resmi olarak açıklandı.
Yanukoviç’in Yüksek Mahkemeye yaptığı itiraz bir sonuç vermedi ve Viktor Yuşçenko 23 Ocak 2005 tarihinde yemin ederek cumhurbaşkanlığı görevine başladı.
Turuncu Devrim olarak adlandırılan ayaklanma olaylarına sebep olan Yanukoviç hükûmetinin ekonomik büyüme için kredilendirilmiyor olması nitelendirildi.
Zaman içinde Turuncu Devrimin ilham kaynağı ve finansal gücünün George Soros tarafından desteklendiğinin açığa çıkmasıyla olayların altında yatan asıl konunun ekonomik sebeplerden olduğu bir anlamda doğrulandı.
Turuncu Devrimlerin finansörü George Soros
George Soros, 7.5 milyar dolarlık bir servetin sahibi. Soros, Bill Gates ve Marck Zuckerberg gibi “hayırsever” iş adamları arasında sayılıyor.
Ancak George Soros, diğerleri gibi politik alanda pek sessiz değil.
Yeni Dünya düzeni ve küresel politikasıyla dünya ki bir çok olayın tam göbeğinde.
Mesela ABD’de Demokratlar’ın en büyük destekçilerinden, anavatanı Macaristan’da ise otoriter başkan Victor Orban’ın bir numaralı nefret objesi. Ayrıca Ukrayna’daki “Turuncu devrim”den tutun Türkiye’deki Gezi isyanına, muhalifleri finanse etmekle suçlanıyor.
George Soros Türkiye’de
George Soros’un 1993’te kurduğu Open Society Foundation, Türkçesiyle Açık Toplum Vakfı, Afrika’dan Avrupa’ya, 70’ten fazla ülkede sivil toplum çalışmaları yürütüyor.
2001’de Türkiye’de bir temsilcilik açan Açık Toplum, 2008’de de Vakfı kurdu.
Vakfın sitesinde, 2001-2006 arasında Türkiye’de 86 projeye 7 milyon ABD doları destek verildiği yer alıyor.
Vakfın kurucu Mütevelli Heyeti’nde Can Paker, Osman Kavala, İshak Alaton ve Murat Sungur var.
Ancak Kavala’nın tutuklanması ve Vakfın Yönetim ve Danışma Kurulu Başkanı Ali Hakan Altınay’ın gözaltına alınması üzerine Vakıf, Türkiye ofisini 2018’de kapattı.
Tolga Şardan: Beşiktaş’ta “Turuncu Devrim” Hasan Arat kazandı.
Gezi finansörü George Soros
Gezi davası kapsamında ki bir tanık ise Kavala’nın Gezi olaylarıyla ilgili bağlantısını şöyle açıkladı: “Türkiye’nin Soros’u olarak anılır. Gezi olayları ile özdeşlik kurulan dünyadaki birçok kalkışmanın renkli demokrasi devrimi olarak lanse eden ve bu amaçlı uluslararası STK’lara para, lojistik, kaynak, insan sağlayan Açık Toplum Vakfı’nın Türkiye’deki bütün organizasyonlarını yapan kişidir. Gezi olaylarının kitleselleşmesi, yaygınlaşması ve süreklileşmesi için uluslararası kaynakları STK’lar üzerinden Gezi olaylarına ve onun simgesi haline gelen Gezi Parkı’na taşımıştır.” demişti.
SOROS İLE BAĞLANTILI
Kavala ise M.P.’nin iddialarıyla ilgili olarak itiraf niteliğinde olan şu yanıtları vermişti: “3 tane STK’da görev yaptım ve yapıyorum. Sadece Gezi Parkı’nın park olarak kalması ve korunması yönünde taleplere katıldım ve destekledim. Çalışma yerim ve doğup büyüdüğüm bina Gezi Parkı’nın Elmadağ ucunda olduğu için sık sık normal hayatımda bu yolu kullanıyorum. Bundan dolayı parkta bulunmak ve parkta fidan dikmek gibi barışçıl ve tabiata önem veren faaliyetlere katıldım.
Türkiye’nin Soros’u olarak adlandırılmam bir yakıştırma. Benim maddi imkanlarım ile Soros’unkiler mukayese edilemez. Yönetim kurulu üyesi olduğum Açık Toplum Vakfı’nın Soros’un desteklediği diğer ülkelerdeki vakıflarla irtibatı vardır. Gezi için kaynak sağladığım iddiası doğru değil.” demişti.
Osman Kavala: “Şu anda PKK rasyonel siyaset yapma kapasitesine sahip bir örgüt. Bunu da sözcüleri konuşmalarında ifade ediyorlar..” (Tarih: 4 Ağustos 2015 / İMC Televizyonu)
Osman Kavala: “Şu anda PKK rasyonel siyaset yapma kapasitesine sahip bir örgüt. Bunu da sözcüleri konuşmalarında ifade ediyorlar..” (Tarih: 4 Ağustos 2015 / İMC Televizyonu) https://t.co/oJSH9Zs4bP pic.twitter.com/oQ0hvxhdPZ
— Kenan Kıran (@kenan_kiran) November 23, 2020
Müfettişler para hareketini tespit etti.
Ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine müfettişler; Osman Kavala ve şirketlerindeki para hareketlerini inceledi. Müfettişlerin hazırladığı raporda, Kavala’nın şirketlerine katılımı ve para transferleri şaibeli bulundu.
Gezi finansörü olmakla suçlanan Osman Kavala’nın vakfına, spekülatör George Soros tarafından 2011-2017 arası 13.5 milyon dolar aktarıldığı tespit edildi.
Raporda; Osman Kavala’nın yönetim kurulu üyesi olduğu Açık Toplum Vakfı’nın terör örgütü PKK’ya yardım ettiği gerekçesiyle kapatılan ve FETÖ’yle bağlantılı dernek ve internet sitesine yardımda bulunduğuna da dikkat çekildi.
TESEV’e 1 milyon 879 bin 751 TL aktarılmış!
Osman Kavala’nın yönetim kurulu üyesi olduğu Açık Toplum Vakfı’nın; yine Osman Kavala’nın kuruluşunda yönetim kurulu üyesi olduğu TESEV’e 1 milyon 879 bin 751 TL aktardığı tespit edildi
Osman Kavala’nın yönetim kurulu üyesi olduğu Açık Toplum Vakfı’nın; yine Osman Kavala’nın kurucusu olduğu Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Derneği’ne 600 bin 461 TL para transferinde bulunduğu bildirildi.
Osman Kavala’nın yönetim kurulu üyesi olduğu Açık Toplum Vakfı’nın; yine Osman Kavala’nın kurucu üye olduğu Yurttaşlık Derneği’ne 354 bin 500 TL para yardımında bulunduğu öğrenildi.
Gezi finansörü Osman Kavala’nın vakfına, spekülatör George Soros tarafından 2011-2017 arası 13.5 milyon dolar aktarıldı. Kalkışmadan 12 gün önce ve olayların zirve yaptığı süreçte yapılan 500 biner dolarlık iki para transferi dikkat çekti.
George Soros neden bu kadar tartışmalı bir isim?
Kısa Dalga’dan Mehveş Evin, George Soros’u ve kurduğu Açık Toplum Vakfı’nın Dünya ve Türkiye’deki faaliyetlerini, hakkındaki iddialarıbakın nasıl aktarıyor;
1930’da Budapeşte’de dünyaya gelen György Schwartz’ın ailesi, Yahudi ayrımcılığından kurtulmak için önce soyadı değiştirdi.
Naziler Macaristan’ı işgal ettiğinde Hıristiyan olmaya zorlandılar. Mucize eseri soykırımdan kurtulan Soros ailesi, 1947’de İngiltere’ye göç etti.
London Scool of Economics’de okuyan Soros’un en önemli ilham kaynağı ve hocası, ünlü filozof Karl Popper.
Avusturyalı düşünür Popper, “Açık Toplum ve Düşmanları” adlı eserinde açık toplumların akılcı bir değişimin garantisi ve koruyucusu olduğunu, kapalı toplumların ise insanları dini, siyasi yahut ekonomik otoriteye boyun eğmeye zorladığı savunuyordu.
Bir günde 1 milyar dolar kar
George Soros, 1956’da New York’a gidip finans kariyerine Wall Street’te başladı. 1960’ların sonunda “Kuantum Fonu” adlı şirketi kurup büyük karlar elde etti. Efsanevi bir tacir olarak ünlenen Soros, 1992’de yaptığı kur spekülasyonuyla bir günde 1 milyar dolar kar elde etti.
Ama daha önemlisi, İngiltere Merkez Bankası’nı çökertme noktasına getirdiği bu hamlesiyle İngiliz halkının cebinden çalmakla suçlandı. Soros, Açık Toplum Vakfının ilkini 1984’te, anavatanı Macaristan’da kurdu. Üniversitelere, deneysel eğitim modellerine, kültür ve sanata maddi destek sağladı.
Güney Afrika’da ise Apartheid rejimine karşı siyah öğrencilere maddi destekte bulundu
Soğuk Savaş sonrasında vakıf eski komünist ülkelerde temsilcilikler açtı. Amacını “eski Sovyet imparatorluğu içindeki birçok ülkede demokratik hükümetlerin ortaya çıkmasına katkıda bulunmak” olarak açıklıyordu.
Soros’a göre komünist ülkeler, Karl Popper’ın “kapalı toplum” tanımına uyuyordu ve parayla, yenilikçi fikilerle bu rejimleri zaman içinde, barışçıl bir şekilde değiştirmenin mümkün olduğunu herkese göstermek istiyordu.
Eski Doğu Bloku ülkelerinin serbest pazara girmesiyle Batı ile Doğu’nun yakınlaşacağını, daha çoğulcu toplumların ortaya çıkacağını savundu.
Tabii bu faaliyet ve fikirleri nedeniyle “komünizm düşmanı, ABD’nin maşası” olarak anılmaya başlandı. Komünizmin yıkılmasının ardından pek çok Doğu Avrupa ülkesi yolsuzluk batağına saplandı ve aşırı milliyetçiliğe kaydı.
Soros’a göreyse hata Batı’nındı. Kritik anda yeterince siyasi ve ekonomik destek sağlamayınca sonuç böyle olmuştu. Amerikalı siyaset bilimci Daniel Bessner, Soros’un ölümcül hatasını The Guardian’da yayımlanan yazısında şöyle tanımlıyor:
“Aslında Batı sermayesi Doğu Avrupa’ya aktı, fakat demokratik kurumlardan ziyade doğrudan özel sektöre gidince kleptokrasinin ve antidemokratların güçlenmesine neden oldu. Soros kilit bir sorunu tanımlamıştı ancak kapitalizmin temel mantığının, yani karı her şeyin üstünde tutmanın demokrasinin gelişmesine engel olacağını kavrayamadı. Çünkü fethettiği sistemin fazlasıyla içinde kaldı.”
Soros, bir yandan da finans spekülasyonlarıyla zenginliğine zenginlik katmaya devam etti. 1997’deki Asya finansal krizinden sonra bu defa hipergloballeşmenin ve piyasa köktenciliğinin açık topluma tehdit olduğunu anlatan kitaplar yazdı.
Soros’a göre kapitalizmi kurtarmanın tek yolu, “politik karar vermeye dair küresel bir sistem” oturtmaktı.
-1998’de, ABD’nin küresel kurumlara karşı olduğunu anladı. ABD Uluslararası Hukuk Mahkemesi’ne katılmayı, madenlerin yasaklanması için yapılan Ottowa anlaşasını imzalamayı reddetmiş, canı istediği zaman tek taraflı ekonomik yaptırımlar uyguluyordu.
Ancak Soros’un, Amerikan elitini dönüştürecek bir planı yoktu. Bu kesim, kendi çıkarına uymayan hiç birşeye yatırım yapmadığı gibi Amerika’nın dünyadaki askeri varlığının güçlenmesini destekliyordu.
Bessner’e göre bu, Soros’un düşüncesinin en eksik ve hatalı kısmı oldu. Soros, bizzat bir hiper zengindi, hayal ettiği küresel dünyanın önündeki ideolojik engelleri göremedi.
“Amerikan Egemenliği Balonu”
George W. Bush’un 11 Eylül sonrasında ilan ettiği “teröre karşı savaş”a ve Irak işgaline yüksek sesle karşı çıkanlardandı. Hatta 2004’te “Amerikan Egemenliği Balonu” adlı bir kitap yazdı.
Soros’a göre ABD’nin Dünyadaki “ya bizimlesin ya bize karşı” anlayışının, Nazi ve Sovyetler’den farkı yoktu.
Bush yönetiminin ülkeyi “sürekli savaş hali”ne sürüklediğini, işgal edilen yerlerde yerelin baskılanacağını öngördü. 2004’te Demokrat aday Kerry’yi canı gönülden desteklese de yine Bush kazandı.
Burada Türkiye’ye dönelim. Bildiğimiz, Soros ile Tayyip Erdoğan’ın daha siyasi yasağı varken, 2003’te Davos’ta gizli ve açık görüşme yaptığı, 2005’teyse Soros’un Türkiye’de AKP kurmaylarınca ağırlandığı.
Bu tarihler, AKP’nin yeni iktidara geldiği, AB üyeliği sürecinin hızlandığı, Gülen cemaatinin de giderek güçlendiği döneme işaret ediyor.
Dolayısıyla hem Türkiye’deki muhalif sol ve hem sağ için Soros, AKP’nin güçlenmesini destekleyen Batı’nın, liberallerin cisimleşmiş hali.
Soros, Trump’ bir sahtekar ve diktatör heveslisi olarak tanımlıyordu Başta Fox TV olmak üzere, Trump’ı destekleyen Amerikan medyasında Soros’la ilgili sayısız komplo teorisi üretildi.
Trump’ın Başkan olmasıyla ABD’de Soros’a saldırılar başka bir boyuta taşıdı. 2017’de Neo Nazilerle protestocular Virginia’da çatışırken bir genç kadın, Heather Heyer arabayla ezildi. Amerikan sağı, Soros’un Trump’a zarar vermek için bu olayları organize ettiğini ileri sürse de iddialar kanıtlanmadı.
Soros’un Avrupa’daki baş düşmanı ise Macaristan’ın otoriter, aşırı sağcı lideri Victor Orban.
Son seçim kampanyasını Soros düşmanlığı üzerine kuran Orban, Amerikalı spekülatörün sınırları açarak ülkeyi göçmenlerle doldurmak istediğini iddia etti. Kısacası Soros, bugün Trump’tan Putin’e, Orban’dan Erdoğan’a, dünyadaki otoriter liderlerin bir numaralı düşmanı.