Yılmaz Özdil’in “Cümleten hoş bulduk” başlıklı yazısı;
Uçak n’ooldu, uçak?
Hani çıkarılacaktı?
Füze kanıtı filan…
Tık yok.
Balıkların yanına gitti diye, hepimizi balık hafızalı sanıyorlar heralde.
Helikopter düştü bu arada… Allah’tan karaya düştü, şehitleri toplamak için el âlemin Nautilus’una gerek kalmadı.
Uçağı Suriye düşürdü diyen Genelkurmay, bu sefer kimin düşürdüğünü değil, kimin düşürmediğini açıkladı, PKK düşürmedi, asla düşüremez dedi.
Suriye’nin düşürmesi makul, PKK’nın düşürmesi rencide edici demek ki.
16 günde, 1, 2, 3, 4, 5, 6,
7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14,
15, 16 şehit var…
Teee Batman filminde seyircileri tarayanı manşet yaptılar, Batmanlı şehidi lütfedip
tek sütun bile yapmadılar.
Metrobüs köprüsü henüz açılmadan çöktü. Muhallebici-mimar belediye başkanımız, taşeron müteahhidin suçu dedi. Taşerona ihaleyi ben verdiğim için, kendi payıma çok utandım!
Güya hapisteki mebusları çıkarmak için kanun çıkardılar, katiller çıktı, mebuslar hâlâ içerde…
Aslında haklılar. Mebuslar “kuvvetli suç şüphesi” olduğu için bırakılmıyor, öbürlerinde şüphe müphe yok, bildiğin telle boğmuşlar. Üstelik, efendi gibi anlatıyorlar, evet boğduk, bugün olsa gene boğarız, pişman değiliz diyorlar, daha ne? Mebuslar ise, direniyor, bas bas suçsuzuz diye bağırıyorlar. Suçluların bırakıldığını, suçsuzların yakalandığını öğrenemediler bi türlü.
Keriz Feneri de ak’landı.
Dolandırıcılık yokmuş…
Fitrelerinizi bekliyorlar.
Danıştay töreninde “hak için, adalet için, devletim için, olmazsa olmazım, ah danıştay’ım, sevdalım, ah danıştay’ım” diye şiir okuyan Danıştay Başkanı “hayali” ihracatçıyla aynı otomobilde fotoğraflandı. E şiirin devamını da ben getireyim bari… “Hayal”di gerçek oldu, vah danıştay’ım vah danıştay’ım.
Türkiye’yi “gençliğini yaşamamış tipler” yönetiyor diyorum, inanmıyorsunuz… Gençlik festivalinde birayı yasakladılar. Öğrenci alkol alıp kafayı mı bulacak, ilmi alıp, kendini mi bulacak dediler. Memleketi kurtarıp, kuran Mustafa Kemal’e de “rakıcı, sarhoş” diyorlar ama…
Kendilerinin ayık kafayla
ne kadar yönettiğini görüyoruz.
CHP gene kurultay yaptı. Bu
iş kurultayla olsaydı, Kılıçdaroğlu
ABD Başkanı bile olurdu.
ABD Başkanı dedim, aklıma
geldi. Obama’nın bizim Başbakan’la telefonda konuşurken, beyzbol
sopası salladığı ortaya çıktı. Ha bire üç çocuk dersen, adam da, bunların karnından sıpayı, sırtından sopayı
eksik etmemek lazım der, haliyle.
Şükür ki, Başbakanımızın da “muska” taşıdığı ortaya çıktı…
Ki, sopaya karşı birebirdir.
Kükremiş sel gibiyiz dediler, hakikaten dediklerini yaptılar, Samsun’u sel bastı. Kapıcı çocukları okumasın diye bize karşı çıkıyorlar dediler, toki selinde kapıcı çocukları boğuldu.
Suriyeli sığınmacılar, Türkmen sığınmacılar getirildi diye isyan çıkardı. Ben de olsam, ben de isyan ederim. Türkiye’de Türkmenlerin ne işi var birader? Bayrağımızı indirdiler, polisimizi rehin aldılar, askerimizi dövdüler. Bulmuşlar böyle Şam’ar oğlanını… Az bile dövdüler.
Milletin polisi olun, iktidarın kapıkulu olmayın dedik, anlatamadık. Bizim anlatamadığımızı, AKP mebusunun oğlu anlattı. Polisleri menemen
bardağı gibi duvara dizdi, fırçasını kaydı. Helal olsun. Eli değmişken, bi de suratlarına biber gazı sıksaydı, daha şık olurdu. Malum, o polis arkadaşlar 12 senede 628 ton biber gazı sıkmışlar gözümüze… Men dakka dukka yani.
Her güvenlik zirvesinde papağan gibi, devletin beka’sı devlet beka’sı derlerdi. Kırk kere söylersen, olacağı bu… Bekaa Vadisi’nin devleti oldu!
PKK, Suriye’de devlet kurdu.
Londra Olimpiyatı başladı.
Bazı münafıklar, madalya bile
alamadık diyor. Cumhurbaşkanımızın İngiltere Kraliçesi’nden şövalye madalyası yok mu kardeşim, daha
ne madalyası istiyorsun? İngiliz
maliye bakanımızın taktığı zam madalyaları neyine yetmiyor?
Üstelik, camide karate kurslarının başladığından haberin yok galiba… Londra Olimpiyatı’na olmasa bile, Türkçe Olimpiyatı’na katılmaları bekleniyor. Çamlıca’daki camiye
kapalı havuz monte edip, olimpik
cami yaptın mıydı, tamamdır bu iş.
Ha diyeceksin ki, Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethini 53 günde bitirdi, bunlar 53 gündür Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün alt tarafı
asfaltını bitiremiyor… Orası ayrı.
Yüksek Askeri Şûra’ya ramazan geldi. Generallere su yok. Herkes oruçlu. Teravih’e gidenin tuğgeneral, umre’ye gidenin kuvvet
komutanı olması bekleniyor.
Kasaptaki ete soğan doğramam, şarküterideki sucuğa yumurta kırmam, denizdeki balığa limon sıkmam, sağılmamış süte şeker katmam
filan diyen Hilmi usta, nihayet tanık olarak dinlendi. Manisalıdır kendisi. Köftenin kralını yaparlar orda…
Ne diyeceğini bilmiyorum ama,
bu defa eveleyip gevelemeden,
soğansız “odun köftesi”nin
tarifini vereceğini sanıyorum.
Tahminim, badem’in biri
arıtma cihazı ithalatına başladı.
Çünkü, çeşmelerden lağım akarken, kafayı damacana su’lara taktılar.
İyisi mi, zemzem için.
Hamsi’yi kuruttuk, çipura’yı karada yetiştiriyoruz, barbun’u Senegal’den, kalamar’ı Hindistan’dan, karides’i Çin’den, ahtapot’u İspanya’dan, mezgit’i Norveç’ten ithal ediyoruz… Bizim Cumhurbaşkanı, Gabonlu balıkçının kayığına motor hediye etti.
Sezaryen’lik kadına zorla
normal doğum yaptırdılar,
kadıncağız öldü, normal olarak.
Atatürk’ün manevi kızı, trafik kazasında can verdi. Atatürk’ün yadigârının yaşadığından bile haberi olmayan bi toplumda… Suudi Kralı’nın manevi kızı ölseydi, belki üzülürdük.
Beri yandan… Ayıptır söylemesi, dünyada ilk kez günlük köşe yazılarından tiyatro yapıldığını, İsim Şehir Hayvan’ın kabare haline getirildiğini yazmıştım. Ayıptır söylemesi, kapalı gişe oynuyor.
Bugün Bodrum’da, yarın Alaçatı’da.
Netice itibariyle, üç gün izin yaptık, bunlar oldu, beş gün izin yapsak, sayfaya sığmayacaktı… Ve, maalesef işbaşı yaptık. Çevreye vereceğimiz zarar için şimdiden özür dileriz. Hoş bulduk.