4 + 4 + 4 şeklinde eğitimi 12 yıla çıkarıyoruz kandırmacası ile toplum aptal yerine konmak istenmektedir. Ama toplum – en azından bu işlere kafa yoran, düşünen, düşünebilen toplum — aptal değildir.
Bu –dünyanın güleceği — formül ile amaçlanan, zorunlu eğitimi 8’den değil 5’e, 4 yıla indirmektir.
Neden 12 değil de 4 yıl? Çünkü 4 yıldan sonrası için söyledikleri açık öğretim ile devam bilimsel bulgulara tamamen sırt dönmektir. Araştırmalar göstermektedir ki açık öğretim / uzaktan eğitim / e-öğrenme küçük çocuklar için uygun değildir. Lisans düzeyi için bile pek başarılı olmamakta, yüksek lisans veya yetişkin eğitimi için daha uygun olabilmektedir.
Çünkü uzaktan eğitim, açık öğretim; öz disiplin, öz düzenleme becerileri (planlayabilme, planı uygulayabilme, vb…), içsel motivasyon gerektirmektedir. 11 yaşındaki bir çocukta bunlar olmaz. Çocuk, dışarıda ya da Internet başında oyun oynamak dururken Internet’ten gelen dersleri mi takip edecek (bu dersler kimi zaman asenkron kimi zaman senkron olacak). Hangi 11, 12, 13… 17 yaşındaki çocuk bunları nasıl planlar, takip eder? Ruhsal ve zihinsel gelişimleri bunları becermeye elverişli değildir o yaşlarda.
Lisede bile zor ki 11-14 yaşlarda bunu hiç bekleyemeyiz. Çocuklar bu eğitime yazılsa bile herhalde en geç birkaç hafta içinde bırakırlar.
Ülkemizde okullaşma oranı zaten çok düşüktür. (Okullaşma oranı, o yaş grubunda okulda olması gerekenlerin okulda olması). Liselerde anımsayabildiğim kadarıyla yüzde 50. Gelişmiş ülkelere göre çok ama çok düşük; yani lise yaşında olanların zaten yarısı liseye gitmekte yarısı gitmemekte.
Zorunlu eğitim 8 yılken de 5 yılken de, gitmeyenlerin ana babası cezalandırılmak durumdayken bile (yasaya göre) okula gitmeyen bir sürü çocuk var(dı). Bakkal çırağına, berber çırağına sorun; okula gidiyor musun? Hayır. Neden? İşte… Ya da babam okuldan aldı beni.
Diğer bir deyişle, zorunlu eğitim de zorunlu değildi. Ama hiç değilse, giden, 8 sene iyi kötü bir eğitim-öğretim alıyordu.
Şimdi 4 sene. Bu çağda, olacak iş değil.
Dünyada zorunlu eğitimin 5 yıl olarak kaldığı ülke sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Ama “gelişmiş demokrasi” Türkiye’de 4 yıl olacak.
Zaten muhalefet eden, sokaklara inip ses çıkarmaya çalışan insan/grup sayısı günümüzde çok ama çok azdır. Bunlar da her türlü şiddete uğrayarak içeri atılmakta, afiş astı diye karısını doğrayandan daha çok cezalar verilerek gençlerin hayatı söndürülmekte, sesleri kesilmeye çalışılmakta, bunları görenler ders alıp korkup sinsin, hiç ses etmesin istenmektedir.
Hedeflenen tamamen sessiz bir toplum yaratmaktır. 4 yıl okusun, o da dindar eğitim olsun. Sonra da din eğitimi alsın (din eğitimi verecek yerler artacak, çeşitlenecektir). Araştıran, düşünen, akıl muhakame yürüten, eleştiren, tartışan hiç bir kafa kalmasın. Araştırma, eleştirel düşünme öğretilmeyen beyinlerin belirli bölümleri gelişmemektedir; bu bir bilimsel gerçektir. Kabaca, beyinlerinin o bölümleri ölmektedir diyebiliriz. Amaç budur. Beynini sadece anlamadığı arapça duaları ezberlemekte kullanan, sadece ezber belleği çalışan bir bellek ki hiç bir işe yaramaz.
Aydın, gazete okuyan ve karısını da bilgilendiren kocası maalesef erken yaşta öldükten sonra evdeki yardımcım kadın, onun yalnız olmasını fırsat bilen mahalleli ile ilişkileri sonucu hemen başını örttü (kocası buna çok üzülürdü), gazete bilgilerini kocasından aldığından ve hayatında kendisi gazete kitap okumadığından şimdi bilgisiz kaldığı gibi o cahil ötesi konu komşularından her gün aldığı inanılmaz cahilce, mantıksız, uydurma “fikirleri” gelip bana aktarmakta. Her dediğine karşı çıkıyor, açıklıyorum.. Onun bu hali gece beni uyutmuyor. Demek diyorum böyle milyonlar var ve bu “eğitimle” bunlar giderek artacak… Böyle bir toplumla gelişebilir miyiz?:(
Regl sancısında ağrı kesici alırsan kanama azalır, çocuk yapamaz olursun’dan tutun da, bal şişmanlatmaz çünkü arı yapar, “her şeye atlıyormuşum diye (atladığı yok oysa) “bende panik ataklık” var”.. Ataklık. Yavu dedim her şeyden evvel böyle bir kelime yok. Ayrıca sende panik atak hastalığı yok. Açıkladım.. Ama inanmaz baktı gözleri… Eğitimsizlikle bu noktalara geliniyor….
Yakın zamana kadar Üniversitede ders verdim. Bazı erkek öğrencilerin kızların yanına oturmadığını öğrendiğimde şok geçirmiştim. Hem oturdukları ayrı ayrı sandalyelerdi, bank değil. Ve aralarında en az 30-40-50 santim var belki daha fazla, ama kız yanına oturmuyor. Grup çalışması için heterojen gruplar yapıyordum, memnun olmuyorlardır. İşin ilginç yanı bu öğrenciler toplu halde sınıfın belirli bir yarısına oturuyorlar, derste sorulara cevap vermiyorlar, tartışmalara katılmıyorlardı. Katılımcı değillerdi, fikirleri ya yoktu ya da söylemek istemiyorlardı…. 🙁 Ama haklarını vermeliyim bazıları bana gelip okunacak film, seyredilecek film de sormuştur… İşte bu birkaç tatmin içindir ders vermek, para almadan, bir kaç kişiye de olsa bir şeyler verebilmek, ufuk açabilmek…
İşin acı yanı, tüm STK’lar ses çıkarırken, esas ses çıkarması gereken Üniversiteler, ve de özellikle — benim de doktora yapmış olduğum — Eğitim Fakülteleri’nden ses çıkmaması. Utanç verici. Utanıyorum. Ha evet çoğu da yandaşlarla dolduruldu neden ses çıkarsınlar?; çıkarmasınlar diye oralara kondular. Ama hala yandaş olmayanlar da var(dır)…
Üniversitenin üç misyonu vardır.
1) Bilimsel araştırma yapmak
2) Elde ettiği bilgileri toplumla paylaşmak
3) Ders vermek.
İkinci misyonlarını yerine getirmiyorlar.
Bu 4 + 4 + 4 =12 yalanına her ortamda herkes ses çıkarmalı. Çünkü bu 12 değil, 4. Pratikte olacak olan 4.
Böylelikle
– Zorunlu eğitim 4 yıla inmiş olacak.
– 11-12 yaşından itibaren erkek çocuklar kendini sokağa vuracak ve tarikat eğitimlerine.
– Kızlar eve kapatılacak, evlendirilecek. Çocuk gelinler olayına hükümetten, iktidar kesiminden hiç ses gelmiş miydi? Gelmez. çünkü Peygamber efendimiz 11 yaşındaki kızı almamış mıydı? Cumhurbaşkanı eşi çok çok genç yaştayken ama kendi yaşı büyükken evlenmemiş miydi? Milletvekilleri, bakanlar arasında da eşlerini çok genç yaşta “alanlar” yok mu? (Dolayısıyla çocuk gelin meselesi onlar için son derece normal bir oldu. Hatta olması gereken!)
Kokarım, sırada, kızların, kadınların yanlarında akrabası bir erkek olmadan sokağa çıkamaması gelir. ben o zaman sokağa çıkamam…:( Sonra spor ayakkabı giyme yasağı, batı müziği dinleme yasağı… Kadınların kapamı mapalı hiç bir havuza girememesi… Gülmeyelim, komplo teorisi demeyelim. Bu projenin adımları böyle… Şafak Pavey’in İran’da çalıştığı seneleri anlatan kitabını okumanızı öneririm.
Bu artık yüzsüzlüklerini tamamen ele alarak önerdikleri, önerebildikleri (ne de olsa höt diyecek kurum kalmadı, hiç bir kurum kalmadı) son tasarı bunları hala demokratik, ilerici falan sanan körlere bir şeyler söyleyebiliyor mu? O “yetmez ama evetçiler” saçmalığı… Utanıyor olmalılar ama emin değilim.. Hala evet diyorlarsa … (Buraya gülme işareti mi üzüntü işareti mi koymalı!) Öngörüsü, bir takım olaylara ve gerçeklere bakıp çıkarım yapabilme becerileri olmayan, ya da kimi çıkarı olan “liberaller”le geldiğimiz nokta bu. “Dinciler”den çok bunlara kızıyorum…
Dr. Filiz Eyüboğlu (Eğitim Bilimci)