12 Haziran seçimlerine 15 günden az bir zaman kaldı. Türlü çalkantılar ve sıkıntılarla dolu bir seçim dönemi yaşandığını söyleyebiliriz.
Son yapılan halkoylaması ile memurlara verilen en basit disiplin cezalarında yargıya başvurulsun mu başvurulmasın mı, çocuklar devletin korumasında mıdır değil midir gibi hususlar oylatılmıştı. Bu seçim Türkiye Cumhuriyeti devletini yeni bir dönemece sokacak anayasayı hazırlayacak meclisi seçecek. Yani memura disiplin suçunu oylamaya veya zaten devletin asli görevlerinden birini yeniden zikretmeye dayalı maddeleri oylamaya benzemeyecek. Hepimiz oyumuzu bu bilinçle üzerinde düşünerek vermeliyiz.
Herkes daha katılımcı ve özgürlükçü bir demokrasi istiyor. Bunu bize kim sağlar veya nasıl sağlar? Tercihlerimizde bunları ön plana çıkarmalıyız.
Öyle anlaşılıyor ki ,iktidar partisi kendi çizdiği yol haritası üzere devam edebilmek için çeşitli yollar deniyor. Her türlü fırsatta anlamsız çıkışlarla çeşitli sinir uçlarına basmayı adet haline getiren, daha önce suikastçısına kağıtları yutturan(!) bir suikast girişimine uğradığı iddiası ile gündemi uzunca süre meşgul eden Bülent Arınç durup dururken askeri topuk selamına durdurmaktan bahsediyor.Başbakan miting alanlarında eski paşa Engin Alan’ı kastederek bize selam vermedi aldı başını gitti, gördünüz değil mi nereye gönderdik diyor. Yargı bağımsızlığından, sivilleşmeden dem vuranlar, gördükleri iktidar rüyasının hülyaları ile itiraflarda bulunuveriyorlar. Yargıyı nasıl yönlendirdiklerini , tüm yargıya nasıl sahip olduklarını ancak böyle coşkunluk anlarında açık ediyorlar. Tatbikat iptal ettirecek kadar çok komutanı gözaltına alma zamanlamasına dikkat edelim lütfen. Durup durup değişik yerlerde belgeler türüyor. Ve bu belgeler sayesinde yapılan gözaltılarla yine mağdur rolü oynanmaya çalışılıyor. Ancak kazın ayağı artık eskisi gibi değil. Mağdurlar değişeli çok oldu. Katılımcı ve özgürlükçü bir demokrasinin bu rövanş alma peşindeki otoriter tavırdan ortaya çıkmasını beklemek yanıltıcı.
MHP’ye yönelik olarak yapılan kaset komplosunda server sitelere ödemeyi AKP üyesi, Belediye Meclis Azası ve milletvekili aday adayı olan Faruk Bayındır’ın yaptığı ortaya belgeleri ile koyuluyor. Yandaş medyanın kalemşörlerinden Ergun Babahan, Başbakanın oğlu Berat Erdoğan’ın genel müdürlüğünü yaptığı Çalık Holding’in Star Gazetesi’nde Devlet Bahçeli’ye ait “değişik türden ilişki görüntüleri” olduğunu ima etme cüretini bile gösterebiliyor. Kasetler için ısrarla MHP’nin içini işaret eden Recep Tayyip Erdoğan, bu partinin baraj altında kalmasını çok istiyor olsa gerek. Uluslararası dergi ve gazetelerde bile Türk seçim süreci bu kasetlerle konuşuluyor. Sizce katılımcı ve özgürlükçü bir demokrasi bu işe girişen, bu komplodan medet umanlardan çıkabilir mi?
AKP seçim meydanlarında açıkladığı özensiz ve bir anda uydurulduğu belli, ABD’de öğrenci çocukların tezlerine dayanan çılgın projelerinin hiç ilgi ve heyecan yaratmadığını ve halkın bunlara inanmadığını gördükçe böyle belaltı komplolardan medet umar hale geldi. İmralı ile gizleme ihtiyacı bile duymadan ilişki kuran kendisi değilmiş gibi, yıllar sonra Hakkari’de yapılan CHP mitingine olan ilgiyi görünce bunlar BDP ile işbirliği içinde diyerek buradan oy devşirmeye çalışan Recep Tayyip Erdoğan, zamanında demokratikleşmeye atılan bir adım şeklinde halkoylamasına sunularak yasalaştırılan Cumhurbaşkanlığı makamının görev süresi ne kadardır bunu bir ortaya koysa da yeni Anayasa sürecinde Cumhurbaşkanlığı Makamının rolü ve görevleri de katılımcı bir demokrasi için tartışılabilse.
Yine seçimden sonra yapılacak yeni anayasanın temel dayanak noktalarını seçim meydanlarında tartışıyor olmamız gerekirken, İstanbul ve Ankara’ya kurulacağını söylediğiniz yeni kentleri tartışıyor olmak ne kadar sağlıklı sizce. Bu hayali kentleri konuşacaksak, buralara nüfusun İstanbul ve Ankara içinden mi aktarılacağı yoksa başka kentlerden yeni nüfus mu getirileceği noktası da hayati önem arz ediyor. Gelişim için, bölgesel farklılıkların ortadan kaldırılabilmesi için bunları konuşuyor olmamız gerekirken kaset komplolarını ve insanların inançlarını mezheplerini müstehzi tavırlarla seçim meydanlarında gündeme getirenlerden herkesi kucaklayan, sağlıklı, katılımcı bir anayasa nasıl bekleyeceğiz?
Bu ülkenin gençleri, İstanbullular, Ankaralılar, İzmirliler, Diyarbakırlılar, Mersinliler, Trabzonlular? Yeni anayasadan ne istiyorsunuz? Yeni Anayasa size ne getirsin istiyorsunuz? Yeni özel hayat ifşaatları mı, yoksa sosyal güvenceler mi, düşünce ve inanç özgürlüğü mü yoksa inanç temelli ayrımcılık mı? Herkesin birbirine saygı duyduğu bir toplum mu olmak istiyoruz, yoksa birey yerine itaate dayanan kulluk düzeni mi? Gazetecileri, yazarları her muhalif sesi hapse atan bir ülke mi olmak istiyoruz, yoksa gerçeklerinin ve potansiyelinin farkında kalkınan bir ülke olmak mı? Yoksa çılgın projelerle paramızı sokağa atmak mı? Vatandaş mı olmak istiyoruz yoksa yandaş mı? 12 Haziran günü bunlara oy vereceğiz.
ERDEM ASYALI / NationalTurk