Kanser, diyabet, menenjit gibi ağır sağlık sorunlarının ardından, Alzeheimer başta olmak üzere zihinsel hastalıklar konusunda da yaptığı çalışmalarla dikkat çeken bir ülke olan Küba’nın Sinir Bilimleri Merkezi Genel Müdürü Prof. Dr. Pedro Antonio Valdes-Sosa, bu haftaki Pazartesi Söyleşisi’nin konuğu oldu.
BirGün’den Meltem Yılmaz’ın röportajı;
Kanser, diyabet, menenjit gibi ağır sağlık sorunlarının ardından, Alzeheimer başta olmak üzere zihinsel hastalıklar konusunda da yaptığı çalışmalarla dikkat çeken bir ülke olan Küba’nın Sinir Bilimleri Merkezi Genel Müdürü Prof. Dr. Pedro Antonio Valdes-Sosa, bu haftaki Pazartesi Söyleşisi’nin konuğu oldu.
Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) 16-17-18 Kasım tarihlerinde İstanbul’da düzenlediği ‘Elektrik Elektronik Mühendisliği Kongresi 2017 (EEMKON 2017)’ için Türkiye’ye gelen Prof. Pedro Antonio Valdes- Sosa, Küba sağlık sistemi ve gelişmeleri ile Türkiye’nin bu alanda yapması gerekenler konusunda BirGün’ün sorularını yanıtladı.
Dünyanın pek çok ülkesine danışmanlık hizmeti de veren bilim adamı, “Türkiye’nin öncelikle koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi konusunda Küba örneğini göz önünde bulundurması gerektiğini düşünüyorum. Bir de, Türkiye’nin Küba’nın özellikle zihinsel sağlıkla alakalı yapmış olduğu çalışmalardan istifade etmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Gelecekte insan sağlığını tehdit edecek olan sağlık sorunlarının, zihinsel hastalıklar olduğuna dikkat çeken Prof. Valdes- Sosa, şöyle devam etti:
Röportajın tamamı için tıklayın
“Bugün 60 yaş üstünün yüzde 10’unda demans var. Dünyadaki sağlık sorunlarının dörtte biri zihinsel hastalıklar. Ekstra yüzde 10’u da hafif bilişsel bozukluk. Her demansı olan hastaya ek olarak ailede de tane depresyonlu var. Ancak burada önemli olan yaşam kalitesi, ölüm nedeni değil. Ölümleri önlemek kadar önemli olan şey yaşam kalitesini yüksek tutabilmek.”
Prof. Valdes- Sosa, Türkiye’de müfredattan evrim konusunun çıkarılmasını ise şöyle yorumladı:
“Fidel, güncel politikanın gereği olan konulara tabii ki gün boyu kafa yoruyordu ama gece olunca da gidip fizik, biyoloji, matematik dersleri alıp bilim konusundaki vizyonunu geliştiriyordu. Çünkü bilimin sadece doğruya ya da gerçeğe ulaşmanın yolu olmayıp aynı zamanda özgürlüğün de yolu olduğunu düşünüyorlardı.”
»Elektrik Mühendisleri Odası’nın konuğu olarak Türkiye’ye geldiniz. Öncelikle son dönem çalışmalarınızı okuyucularımızla paylaşır mısınız?
İleri derecede neröbilim araştırmalarının sonuçlarını, beyin fonksiyonlarının incelenmesinde ve günlük hayattaki beyinle ilgili problemlerin araştırılmasında kullanılır hale getirdik. Kullandığımız anahtar kavram “milletlerin zihinsel zenginliği”. İşte burada nörobilim ve nöroteknolojiyi kullanma gerekliliği devreye giriyor. Bu noktada, toplumlara özgü zihinsel sermayeyi nasıl koruyabileceğimizi araştırıyoruz. Zira bugün biyomedikal alanda yapılan araştırmalara harcanan fonun yüzde 80’inin, dünyadaki yüzde 20’li nüfusa hitap ettiği yönünde gerçekçi bir istatistik var. Bu dengesizliğin en temel sebeplerinden biri, araştırmayı yapan kurumların büyük ölçekli yayınları esas alıyor olmaları. Ama öte taraftan da şirketlerin kısa vadeli kar hedeflerinin olması, uzun vadeli işler yapmalarının önünde engel teşkil ediyor. Oysa ki uzun vadede bunun topluma dönüşü ve getireceği kar var.