“Türkiye’de futbol topunun ar damarı çatladı. Neden?”
Sözcü gazetesi Necati Doğru, Türk futbolunda yaşananları çarpıcı bir yazı ile kaleme aldı.
Doğru’nun yazısı;
Türkiye Futbol Direktörü ile Türkiye TRT’si birbirine posta koyuyorlar. Türkiye, Türkiye’ye karşı:
-Ben sana konuşmayacağım.
-Konuşacaksın, elin mahkum.
-Konuşmazsam ne olur?
-Söylerim Reis’e!
-Söylersen söyle Reis’e!
-O emreder Federasyon’a.
-Ne yaparsınız ki bana?
-Atarız seni direktörlükten.
Bu kayıkçı kavgası.
Bu dalaşmalar.
Rezillik.
Futbol oynayamadık.
Rezillikle oyalanacağız.
Sorgulamayacağız.
Olanları unutacağız.
Yalan.
Riya.
Avanta.
Çeteleşme.
Hepsi, Türkiye Futbol Federasyonu-Türkiye Futbol Kulüpleri-Türkiye Cumhurbaşkanı-Türkiye Bakanları-Türkiye Futbol Direktörlüğü-Türkiye TRT’si içine yerleşmiş, gizleniyor.
Çekleri yendik.
Yendik de ne olduk?
Her grupta zaten 4 takım yarışıyor. İspanya’dan 3 yedik. Hırvatistan altında ezildik. 24 takım içinde en az koşan, en fazla gol yiyen biz olduk.
Yene yene Çek’i yendik.
Üçüncü olduk.
* * *
Üçüncülüğe; sevinmekteyiz. Oysa üçüncüler arasında bile sadece Arnavutluk’tan iyiyiz. Mini minnacık ülke. nüfusu 3 milyon bile değil. Arnavut milli takımı antrenörü yılda 280 bin Euro maaş alıyor. Türkiye Futbol Direktörü’nün yılda 3.5 milyon Euro maaşı var… Del Bosque, Löw 2 milyon Euro brüt alırken Terim 3.5 milyon net götürmekte. Diğer grupların en iyi üçüncüleri içinden biri olup gruptan çıkarsak bunu kendi futbol bilgisi, becerisi, oyunu, taktiği, direktörü, TRT’si, federasyonu, kulüpleri, kulüplerin başkanları, cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanların “sporla eğitimi birleştiren bir yerli ve milli model bulmuş olmaları” sayesinde kazanmış olmayacağız.
Macaristan iyi oynayacak.
Portekiz’i yenecek.
İtalya iyi oynayacak.
İrlanda’yı yenecek.
Belçika iyi oynayacak.
İsveç’i yenecek.
İzlanda iyi oynayacak.
Avusturya’yı yenecek.
Çok kötü oynayan Türkiye turu ancak onların iyi oyunu sayesinde geçebilecek. Yani! Kaç yüzde bir ihtimal?
* * *
Bir matematikçi çıksa bir ihtimal (probabilite) hesabı yapsa; Türk Milli Takımı; kendi net başarısıyla değil başkalarının oynaması sayesinde 2016 Avrupa Şampiyonası’na katılan 24 takım arasına ancak girebildi.
500’de 1 ihtimal.
600’de 1 ihtimal.
700’de 1 ihtimal.
Şans bize güldü.
Şampiyonaya katılabildik.
El gücüyle gerdek!
Başarı; Türkiye Futbol Direktörü’ne, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı’na ve onları oraya getirip arkalarında duran Türkiye Cumhurbaşkanı’na bağlandı. Yine aynı tablo:
En iyi üçüncüler arasına girebilmemiz ve gruptan çıkabilmemiz için yine başka takımların başarısına bağımlı bir ihtimal hesabının esiri olduk. Yukarıda sıraladığım maçlar, bu yazının yazıldığı dünün akşamında ve gecesinde oynandı.
500’de 1 ihtimal!
Şans bize güldü.
Ya da gülmedi.
Ne değişecek?
* * *
Bir:
Türkiye Futbol Federasyonu Paris’e 900 kişiyi götürdü. Yediriyor. İçiriyor. Futbol yazarlarını besliyor. Neden?
İki:
Türkiye Futbol Direktörü dünyanın en yüksek maaşını alıyor. Bu kadar yüksek maaş kendisine hangi ölçüler esas alınarak aktarılıyor bilinmiyor, açıklanmıyor. Neden?
Üç:
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı, kendi kulübünü borca soktu, batırdı, bıraktı. Böyle başarısız birini Futbol Federasyonu Başkanlığı’na bilinen ilişkiler getirdi. Neden?
Dört:
Türkiye’de futbol kulüplerinin başında futboldan gelen efendi insanlar değil de başbakan, bakan ve cumhurbaşkanı eteği öpen başarısız batakçı işadamları var. Neden?
Beş:
Trabzonspor Başkanı, Gaziantep maçında penaltıyı vermedi diye 4 hakemi 8 saat rehin aldırdı. Hakemleri rehinden, Türk adaleti, polisi, savcısı değil Cumhurbaşkanı’nın bir telefonu kurtardı. Neden?
Altı:
Türkiye’de futbol topunun ar damarı çatladı. Neden?