Türk Futbolunun Kara Günü

ersin afacan 1Sportif alanda zihinsel performans antrenörlüğü yapan NationalTurk yorumcusu Ersin Afacan’ın “Türk Futbolunun Kara Günü” başlıklı yazısı;

GalatasaraySüper Lig‘in 8. haftasında Atiker Konyaspor ile deplasmanda oynadığı maça 11 yabancı futbolcuyla çıkarak, Türk futbol tarihinde bir ilki gerçekleştirdi. Sarı-kırmızılı takımın teknik direktörü Igor Tudor, Atiker Konyaspor maçında ilk 11’in tamamını yabancı futbolculardan kurdu. Böylelikle 1959 yılında başlayan Türkiye 1. Ligi’nde ilk defa bir takım, maça 11 yabancı futbolcu ile çıktı. Galatasaray sahada Fernando Muslera (Uruguay), Mariano Ferreira Filho (Brezilya), Maicon Roque (Brezilya), Jason Denayer (Belçika), Iasmin Latovlevici (Romanya), Fernando Reges (Brezilya), Badou Ndiaye (Senegal), Garry Rodrigues (Yeşil Burun Adaları), Younes Belhanda (Fas), Sofiane Feghouli (Cezayir) ve Bafetimbi Gomis (Fransa) 11’iyle yer aldı. (1)

Gelişmekte olan ülkeler, spordan en düşük maliyetle en yüksek kazancı elde etme isteği içerisindedir. Yani sporda sonuca ulaşma istekleri, spora yatırım yapma ve spor etkinliklerini ücretsiz spor alanlarında, profesyonel kimselerin eğitiminde gençlere ve çocuklara sunmaktan daha baskındır. Ancak küreselleşmenin bu mantığı, sporda ters etki yapmaktadır. Çünkü sporda başarı beklentisinin olması için uzun yıllar geçmesi ve spora yatırım yapılması gerekir. İşte tam bu noktada Pekin 2008 Olimpiyatları öncesinde ülkemize yeni Elvan’ların Afrika’dan neden getirildiğini anlamak kolaylaşmaktadır. Yeteneği sabit ve ucuza “mal edilmiş sporcu” getirterek, onlara vatandaşlık vererek “madalya iktidarı” kurmanın insani yönünün eksik kaldığı bir gerçektir. Küreselleşme, sporu insani gelişim açısından değerlendirmez. (2)

Sporcu yetiştirmek uzun vadeli bir iştir. Bu nedenle sporcu yetiştirmek için sadece bilgi ve beceri değil sabır da gereklidir. Fakat işin kolayına kaçıp yabancı, devşirme ve gurbetçi sporcudan medet umarak sporda dereceler ve madalyalar kazanmaya çalışmak spor kültürünün gelişimine pek katkı sağlamaz. İnsan sermayesini değerlendiremeyen toplumlar geri kalmaya mahkûmdur. Bu nedenle kendi sporcularımızla sportif yarışmalarda yer almalıyız.

Sporda üretmeden tüketirseniz gün gelir siz de tükenirsiniz. Sporcu yetiştirmeden sürekli sporcu transferi yapan ve borç içinde olan bir kulüp, içinde bulunduğu spor kültürü için bir asalaktır. Yabancı hayranlığı, gurbetçi ve devşirme merakı diyebileceğimiz bu durum aynı zamanda, sporda etkili ve yetkili kişilerin kendi sporcusuna güvenmediğini de ortaya koyar. Bütün bunlardan dolayı, kendisini sadece içinde bulunduğu spor kültürünün değil, dünyaya ait olan evrensel spor kültürünün bir parçası olarak gören ve bu yönde sportif hedeflerini belirleyip ona uygun şekilde çalışan ve yaşayan, öğrendiği her faydalı bilimsel ve felsefi bilgiyi sporcu kimliğine katan ve diğer spor insanlarına bu şekilde örnek olan sporcular yetiştirmek belki de en önemli görevimiz olmalıdır.

Yabancı hayranlığı ile ilgili olarak toplumsal yaşamdan da örnekler verilebilinir. Örneğin, Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç, verdiği bir röportajda “Michelin’in kapısından geçen yahut Michelin şeflerinin yanında bulaşıkçılık yapanlar bile bizim memlekette el üstünde tutuluyor” diyerek yabancı aşçıların ülkemizde el üstünde tutulduğu konusunda şikâyetçi olmuştu. (3)

Dolayısıyla spor kültürümüzde yaygınlaşan yüzeysellik, gösteriş merakı ve fırsatçılık sporcu yetiştirmemize engel olmaktadır. Bu nedenle spor felsefesinin gelişimine zemin hazırlayacak spor kültürünün gelişmesi için SPORCU YETİŞTİRMEK ŞART.

KAYNAK

(1) http://aa.com.tr/tr/futbol/galatasaray-11-yabanci-futbolcuyla-sahaya-     cikti/935795 (15 Ekim 2017 tarihinde erişilmiştir)

(2) İnal, Rahşan; Küreselleşme ve Spor, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2008

(3) http://www.ascihaber.com/v5/2016/02/20/rahmi-kocmichelinli-bulasikciyi-    el-ustunde-tutuyoruz/ (24 Şubat 2017 tarihinde erişilmiştir)

 

Exit mobile version