Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından İstanbul 1. Bölge Bağımsız Milletvekili Adayı Tuncay Özkan, davanın 123. duruşmasında seçimle ilgili vaatlerini yazılı olarak açıkladı.
Amacının 4 yıl içinde Kadıköy Büyükşehir Kentinin kurulması ve Anadolu Yakası’ndaki 300 bin işsize iş sağlanması olduğunu söyleyen Tuncay Özkan, Kadıköy’ün sanat ve kültür başkenti olmasını sağlayacağını dile getirdi. Avukatı aracılığıyla gazetecilere bir sayfalık bilgi notu ulaştıran Tuncay Özkan, özel yetkili mahkeme uygulamaları nedeniyle 32 aydır tutukluluk cezası çektiğini hatırlatarak “12 Haziran’da yapılacak seçimde hiç bir hak ve hukuk gözetilmeden bağımsız milletvekili adaylığımla ilgili bir şey yapamadan seçmenlerime ulaşmam engellenerek son beş güne girmiş bulunuyoruz. Mecliste göreve başladığımda ilk yapacağım teklif İstanbul Anadolu yakasının, İstanbul’dan ayrı, Kadıköy adıyla büyükşehir statüsüne kavuşması için yani yeni bir kent olarak tanınması için meclis başkanlığına yasa teklifi vereceğim. Kadıköy ilinin sınırlarına Gebze’nin de dahil edilmesini isteyeceğim. Bu Anadolu yakasının hakkıdır” ifadelerini kullandı.
Tuncay Özkan’ın açıklaması şöyle;
“İstanbul Anadolu yakasındaki 300 bin işsizim yurttaşımızın iş sahibi olması için geliştirdiğimiz bir projenin yürürlüğüyle ilgili yasa teklifinin hemen gündeme getireceğim. Bu projemizle iki yıl içinde Anadolu yakasında işsiz kalmaması ve bölgenin refahını iki katına çıkartılmasını amaçlıyorum. İstanbul Anadolu Yakası’nın eğitimde Türkiye’nin başkenti olmasını sağlayacak yasa teklifimi bunların ardından gündeme taşıyacağım. Amacım dört yıl içinde Kadıköy Büyükşehir Kenti’nin kurulması, 300 bin işsizimize iş sağlanması, kentsel refahın iki katına çıkartılması, eğitim kurumlarının bölgesel egemenliğini 10 katına çıkarmak ve Kadıköy’ün sanat ve kültür başkenti olmasını sağlamaktır. Bunun için seçmenlerimden bütün yurttaşlarımdan bir oy bekliyorum.”
Tuncay Özkan’ın tecrit fotoğrafları…
Tuncay Özkan, tecrit hücresinin fotoğraflarının bir gardiyan tarafından çekilmesini şu sözlerle anlattı;
“Seçim çalışmalarım için dilekçemi yazdıktan 60 gün sonra ve seçime 22 gün kala; mazgalı olmayan demir kapım açıldı. Bu olağan bir şey değil. Fotoğrafı çekecek gardiyan arkadaş, boynunda makine ile girdi; Fotoğraflarda gördüğümüz o koridorun önündeki kapıdan.
Aslında bir şey olacağını duvarları rutubetten dökülen B/3/3 numaralı tecrit hücremden üstüme su akarken, “asla” yan hücreye geçirmeyenlerin, birden B/3/2 kuru hücreye geçmeme izin vermesinden anlamıştım. Fotoğraf çektireceklermiş! İki ayda ancak olur dediler.
Fotoğrafları o gün nöbetçi olan gardiyan çekecek. Boynunda dijital bir makine var. O çekiyor, ben “bu oldu, bu olmadı, ayarı şöyle yapalım, böyle yapalım” diyorum. O tecrübesiyle katkısını yapıyor.
“Kitaplarla çekelim” diyorum. Hücreye giriyor “o bölüm olmaz” diyor, “duvarların badanası yapılsın ondan sonra!” kitaplar beni çıkarttıkları 3 nolu hücrede hâlâ.
Sonra başlıyoruz çekime. Benim meramım, yaşadığım yerin görüntülerini sunabilmek. Ama yasaklar var. Hücre net olarak gözükmeyecek! Cezaeviyle ilgili net görüntü yer almayacak. Kötü, çirkin, cezaevinde bulunduğunu, hücrede olunduğunu gösteren fotoğraf yasak. Örneğin parmaklıklı camdan dışarı bakan görüntü yasak. Hücrede tek başına olunduğu yani tecrit hissi verecek fotoğraf yasak.
Kameraların, nemli alanların, ya da küflü bölümlerin fotoğrafı yasak.
Fotoğraflar çekildikten sonra, yani ilk sansürü gardiyan çekerken uyguladıktan sonra, idari komisyon çekilen fotoğrafları tek tek ele alıp uygun olup olmadığına karar veriyorlar. Uygun bulunmayan fotoğraflar siliniyor. Sonra gözetim altında bu fotoğraflar bastırılıyor. Bastırılan fotoğraflar en son cezaevi müdürünce ele alınıyor. O son denetimi yapıyor ve uygun görülen fotoğraflar teslim ediliyor.
Volta attığım koridora; isim koy dediler. Kıyamadım o güzel sokaklarımızın adını mahpusa taşımaya. Uzunluğu 9 adım; adına “9 adım volta koridoru” dedim. Hücre 5 adım boyunda. Masa ve sandalye sonrası iki adım kalıyor. Ellerimi açtım iki yanıma; siz de görün istedim tecrit hücremi. Hem de bu en iyisi, en yenisi.
Tecritte 96. gün de; tek başımayım. Koridorun ucundaki kapı günce üç kez açılıyor. Sabah sayımı ve öğlen yemeği. Akşam sayımı ve akşam yemeği. Cezaevindeki bütün kapılarda mazgal var; benim hücremin kapısında yok. Çünkü tecritteyim.
Havalandırma 9 adım. 5 adım eni var. Dönüyorum günde iki saat havalandırmada: Gene yalnızız diyorum gölgeme, sakın peşimden ayrılma. Kalırsın bir başına!
Hücrede en inanılmaz alet, masa. Hani şiirdeki gibi; masa da masa ha! Efkarı koyuyorum, acıları, yalnızlığı, tecridi, umutları, hayalleri, kırıklıklarımı, kırgınlıklarımı, kitapları, kağıtları, kalemleri ve hayatımın bütün nedenlerini, bana mısın demiyor.
O masa yaşamımın hepsini alıyor da üzerine, bir “Ah!” demiyor.
Ne masa ama!
Sonrası, sizin değerlendirmenize.
Tam 32 aydır suçumu söylemeden, 96 gündür de kimseyle görüştürmeden tecritte tutuyorlar.
Silivri zindanında; zamanımızın dolmasını bekliyoruz. Aşk ile bağlı olduğum yurttaşlarımla özgürce kucaklaşmak, 13 Haziran’dan sonra mecliste yepyeni kavgalara tutuşmak için.
Mektuplar var ama tam dört çuval. Onların fotoğrafı yasak. Ama onlardan aldığım enerji ile diyorum ki; çok acı verdiğinde hasret; yakın bu fotoğraflardan birinin ucunu, salın külünü dumanını mavi göklere; bilin ki sevdanız, inancınız, selamınız bana ulaştı bile.
Dostlarım. Aşk ile bağlı olduğum yurttaşlarım; 12 Haziran’dan sonra; özgür zamanlarda doya doya kucaklaşacağız, meydan meydan coşacağız. Bu böyle yarım kalacak sananlara; 13 Haziran’da Anadolu Yakasında; buluşalım diyorum özgürlük meydanında.
Sevgilerimle
Ahmet TUNCAY ÖZKAN
İstanbul Anadolu Yakası
Bağımsız Milletvekili Adayı
Silivri B/3 Tecrit Hücresi