2010 Dünya Basketbol Şampiyonası final maçında ABD ile karşılaşan Türkiye, karşılaşmayı 81-64 kaybetmesine rağmen Türk basketbol tarihinde en önemli başarıya imza attı ve gümüş madalya aldı.
Bu tarihi başarıda emeği geçen başta basketbolcularımız olmak üzere, teknik heyet ve federasyon yetkililerini tebrik ederim. Dünyanın en kaliteli liginde oynayan basketbolcuların oluşturduğu ABD ile şampiyonluk maçı oynamak gerçekten büyük bir başarı ve böyle bir finalin tekrar yaşanması da çok zor görünüyor. Dolayısıyla kupayı almasa da Milli Takım dünya şampiyonudur. Çünkü final maçı hariç oynadığı her maçta ideal performansını sergileyip rakibini zorlayan bir milli takımımız vardı. Final maçının skorunda belirleyici faktör bizim takımın performansı olacaktı. Çünkü ABD’nin ne oynayacağı belliydi ve zaten bekleneni sergilediler.
Final maçından sonra Tanjeviç “Daha iyi oynayabilirdik” derken Hidayet “Biraz gerildik. Oyunumuzu sergileyemedik” dedi. Bu iki ifade mental antrenmana vurgu yapıyor. Bana göre maça ortak olmamız, Hidayet-Kerem-Ersan üçlüsünün performansına bağlıydı. Hidayet iyi oynarken Kerem vasat, Ersan ise düşük performans sergiledi. Zaten son iki maçta Ersan ve Ömer Aşık mental dayanıklılık sergileyemedi.
Dolayısıyla ABD’ye kaybetmek değil sporcularımızın ideal performanslarını sergileyememeleri bizi üzdü. Mesela ilk devrede 3 basit turnikeyi kaçırdık ve 3 kere de 24 saniye ihlali yaptık. Bu duruma Sırbistan maçından kalan fiziksel ve zihinsel yorgunluk mutlaka etki etmiştir. Bir gün ara olsaydı daha iyi olurdu. Burada karşımıza mental antrenman konularından biri olan “Final Maçına Zihinsel (Mental) Hazırlık” çıkmaktadır. Ayrıntılı bir konu olan büyük maçlara hazırlıkla ilgili söyleyeceğim tek cümle “Bir takım, büyük bir maç için hazırlanırken normal hazırlanmasından ve maç öncesi rutinlerinden vazgeçmemelidir.” Sporcu ve takımların mental güçleri ve dayanıklılığı zor zamanlarda daha belirgin olur. Atışlarının çoğunda korkaklık yaşayan ve maçta sonuna kadar mücadele etme prensibini tam olarak sergileyemeyen basketbolcularımın maça taşıdığı ve maçta yaşadığı duygu ve düşünceleri tam olarak bilmiyorum ama seyrettiğim kadarıyla maçın mental analizini şöyle özetleyebilirim. Maçta yapılan hatalardan sonra millerimiz, beden dili olarak verdikleri mesajlarda olumsuz duygu ve düşünceler içine girmeye başladıklarını gösterdiler. Bu durum onların maçı kazanma konusunda şüphe etmeye başladıklarına işaret ediyordu. Şüphe güvenin zıttı olan bir duygu olduğu için dakikalar ilerledikçe takımımız özelikle bireysel açıdan güven problemi yaşamaya başladı. Bu güven problemi önce başarısızlık korkusunun sonra da maç stresinin artmasına sebep oldu. Böyle bir zihinsel duruma düşen basketbolcularımızda gerginlik oluşmaya başladı. Bu gerginlik de kasların kasılmasına ve buna bağlı olarak da konsantrasyonun bozulmasına sebep oldu. Bozulmaya başlayan konsantrasyon ise pozisyon, pas ve şut hatalarının artmasını tetikledi ve neticede maçın sonuna doğru oyun disiplininden kopmaya başladık. Dolayısıyla her zaman savunduğum gibi fiziksel hazırlık gibi zihinsel hazırlık şart ve fiziksel dayanıklılık gibi zihinsel dayanıklılık şart. Sporcular ve takımlar, zihinsel hazırlık ve zihinsel dayanıklılık konusunda kendilerini nasıl eğitip geliştirecek? Tabii ki sporda psiko-sosyal alanlarda uzmanlaşmış bir zihinsel performans eşliğinde yapacakları mental antrenmanlar ile. Son olarak, mental antrenmanın ne kadar önemli olduğunu gösteren bir final maçını bize seyrettiren ve bu büyük heyecanı yaşatan millilerimize tekrar teşekkür ediyorum.
Ersin Afacan
Yazarın tüm yazılarına gözat »