Sportif alanda zihinsel performans antrenörlüğü yapan NationalTurk yorumcusu Ersin Afacan’ın ‘Sporda Öğrenme’ başlıklı yazısı;
KSK Teknik Direktörü Yusuf Şimşek, geçtiğimiz günlerde Yeni Asır gazetesine bir röportaj vermiş.
http://www.yeniasir.com.tr/Spor/2014/04/18/ustalarin-izindeyim adlı linkten de okuyabileceğiniz bu röportajda Yusuf Şimşek “Fatih Terim’den motivasyon ve oyun okumayı öğrendim. Ersun Yanal’dan disiplin ve çalışkanlığı…Mustafa Denizli’nin hem futbolcusu hem de geçen yıl Çaykur Rizespor’da yardımcısı oldum. O, benim komple öğretmenim oldu. Bunların yanı sıra Güvenç Kurtar, Nurullah Sağlam, Christoph Daum, Bernd Schuster gibi isimlerle çalıştım. Her birinin farklı bir özelliği vardı. Bunu sentezleyip uygulamaya başladım”
Yukarıdaki paragrafta iki ifade dikkatimi çekti “öğrendim” ve “öğretmenim”. Yusuf Şimşek, çalıştığı teknik direktörleri kendisinin öğretmeni olarak tanımlamış. Halbuki o isimler öğretmen değil antrenördür. Çünkü Prof.Dr.Hatice Çamlıyer ve Yrd.Doç.Dr.Hüseyin Çamlıyer’in yazdığı “Çocuk, Hareket Eğitimi ve Oyun” adlı kitabın 5.sayfasında ifade edildiği gibi öğretmenin görevi, öğrenciyi etkinliğin içine sokup başaramadığı durumlarda tekrar denemesi için teşvik edip cesaretlendirmek ve gerçekçi bir şekilde denemelere rehberlik etmektir. Mesela Fatih Terim, kısa süreli milli takım kamplarında motivasyon ve oyun okuma adına hangi etkinlikleri Yusuf Şimşek için düzenledi ve başarısız olduğu durumlarda Yusuf Şimşek’i cesaretlendirip tekrar denemesi için rehberlik etti?
Ekim 2008’de Bursaspor GS’yi 2-1 yenmişti ve gazetelerde dönemin A Milli Takım hocası Fatih Terim’in, o maçta çok iyi oynayan ve Bosna Hersek ile Estonya maçları kadrosuna çağırdığı Yusuf Şimşek’e “Aslında sana kızmamız gerekiyor. Boşa giden 10 yılın hesabını nasıl vereceksin?” şeklinde sitem ettiğine dair haberler yapılmıştı. Yani Yusuf Şimşek, futbolla ilgili üst düzey yeteneğe sahip olmasına rağmen futbolculuk döneminde batı standartlarında bir sporculuk kimliğine sahip değil iken ve mental anlamda zayıf iken nasıl oluyor da çalıştığı teknik adamlardan bir şeyler öğrenebiliyor? Dolayısıyla Yusuf Şimşek ya öğrendiğini sanıyor ki lider antrenör zanlarla hareket etmez ya da KSK kamuoyuna etkili bir imaj vermek için kariyer hatırlatması yapıyor ama sporculuk ile antrenörlük ayrı görevlerdir.
Ayrıca Ocak 2007’de Yusuf Şimşek Denizlispor’da oynarken verdiği bir röportajda şunları demişti; “Fenerbahçe’de iken özel hayatıma dikkat etmedim. Futbolu işim olarak görmediğim ve profesyonel düşünmediğim için suçluyum. Şansım yaver gitseydi, özel hayatıma dikkat etseydim ve istediğim şanslar verilseydi, yurt dışına gider ve orada söz sahibi olurdum.” Fiziksel yetenekler açısından üst düzeyde olmasına rağmen mental yetenekler açısından zayıf olduğu için istediği hedeflere ulaşamayan ve sonra da pişman olan Yusuf Şimşek nasıl oluyor da böyle bir durumda çalıştığı antrenörlerden antrenörlüğün temel prensiplerini öğrenebiliyor? Bu mümkün değil. Çünkü eğer öğrenme durumunda olsaydı futbol oynarken sporcu kimliği gelişmiş ve az önceki ifadeleri söylemeyen bir Yusuf Şimşek olurdu.
Bu röportajda öğrenme ile ilgili olarak Yusuf Şimşek’in federasyon kurslarından bahsetmemesi de dikkatimi çekti. Kendi alanımla ilgili olarak kurslarda verilen derslerin ve yapılan çalışmaların yetersiz olduğunu ve genelde ansiklopedik bilgiler verildiğini biliyorum. Fakat futbolun teknik, taktik, sistem ve kondisyon boyutları ile ilgili olarak Yusuf Şimşek demek ki bu kurslardan bir şey öğrenmedi ve bundan dolayı “Mustafa Denizli benim komple öğretmenim oldu” dedi.
Yusuf Şimşek, bizim spor kültürümüzde yetişmiş bir futbolcu iken yine bizim spor kültürümüzde yetişmeye çalışan bir antrenör. Fakat O da çoğunluğun yaptığı gibi “dededen kalma ve babadan görme yöntemlerle” antrenörlük yapmaya çalışıyor ve antrenörlük imajını yanlış ifadelerle anlatmaya çalışıyor. Kendisinden yola çıkarak bütün antrenörlere ve antrenör adaylarına seslenme amacındayım.
Dolayısıyla modern görüşe sahip bir antrenör, mental destek almalıdır. Çünkü futbolun teknik, taktik, sistem ve kondisyon boyutları ülkemizde gelişti. Fakat antrenörlerin büyük çoğunluğunda iletişim, özgüven, liderlik, stresle başa çıkabilme ve motivasyon gibi temel mental beceriler konusunda bilgi ve görgü eksikliği var. Unutulmamalıdır ki psiko-sosyal alan bilgileri olmaksızın yapılan sporculuk, antrenörlük ve yöneticilik, temeli buzun üzerine yapılmış bir bina gibidir.
Ersin Afacan / NationalTurk
twitter.com/mentaldestek