Sportif alanda zihinsel performans antrenörlüğü yapan NationalTurk yorumcusu Ersin Afacan’ın ‘Sporda Himayecilik Sistemi’ başlıklı yazısı;
“Köylülüğün hatta esnaf ve zanaatkarlığın yenileşme öncesi en esaslı insan ilişkisi karakteristiği, yüz yüze kişisel ilişkilere girmek ve bu kişisel ilişkilerde bir himaye düzenini kabul etmesidir. Buna biz kısaca sosyolojide PATRONAJ İLİŞKİSİ diyoruz. Birisi verir öbürü alır, himaye ettiği kimseden bazı hizmetler bekler ve onu korur. Bu ilişki, kırsal yöre insanının çok iyi bildiği bir ilişkidir. Şehre geldikleri zaman kendisini hemen himaye edecek bir ilişki sağlayarak bir yaşam stratejisi oluşturmaya çalıştılar. Bu insanların şehirdeki ilk yaşamsal stratejisi, önce aile içi yardımlaşma idi. İkincisi; hepimizin çok iyi bildiği hemşerilik yardımlaşmaları adı altında kurulan patronaj sistemi işin ilk adımlarıydı. Ondan sonraki aşama bir siyasi patronaj sisteminin kurulmasıdır. Siyasi parti patronajı tıkandıktan sonra ortaya çıkan tarikat veya dini topluluklar diyebileceğimiz patronaj sistemi köyden gelip şehirde uyum stratejisi arayan insanlara cevap verdi. Böyle bir himaye sisteminin her türlü kültürel farklılaşmayı, uzmanlaşmayı ve zenginleşmeyi de köstekler hale geldiğini çok iyi biliyorsunuz.” (1)
Türkiye’de sosyolojinin kurumsallaşmasında önemli rol oynamış olan Prof.Dr. Mübeccel Kıray’ın yukarıdaki ifadelerinden yola çıkarak spor kültürümüzde de HİMAYECİLİK SİSTEMİ var diyebiliriz. Çünkü spor, bir alt kültür olarak genel kültürün sahip olduğu özellikleri bünyesinde taşımaktadır. Bu özelliklerle ilgili örnekleri de spor kültürümüzde sürekli yaşamaktayız. Bunlardan bir tanesini sizinle paylaşmak istiyorum. 20-Eylül’de Facebook hesabımda Mersin İdman Yurdu’ndan istifa eden Mesut Bakkal’ın mental anlamda yeterli bir teknik direktör olmadığını zayıf bir beden diline bürünmüş fotoğrafı ile anlatmaya çalıştığım bir paylaşımım oldu. Bu paylaşımıma pek çok destek gelirken iki akademisyen ise karşı çıkarak açıklamalarda bulundu.
Birisi, benim paylaşımımdan önce aşağıda yer alan bu açıklamaları okusa Ersin Afacan, Mesut Bakkal’ın kişiliği yani mizaç ve karakteri hakkında yorum yapmış zanneder. Çünkü Osman Göde, Mesut Bakkal için “DÜNYA TATLISI” derken Aylin Çeçen, “ADAM GİBİ ADAM” demiş. Halbuki ben paylaşımımda mental beceri eksikliğinden bahsetmiştim yani mesleki yetersizlikten.
İnsanın sevdiği kişiyi savunması erdemli bir davranıştır. Ancak bu duygusal tepki, bazen önyargıya ve metodolojik hataya sebep oluyor. Çünkü Osman hocam Mesut Bakkal’ı tanımadığımı zannederek tanıştırma teklifinde bulunmuş. Halbuki kendisi ile tanışmışlığım var. Aylin hocam da Mesut Bakkal ile çalışmadığımı zannederek 2 sezon çalıştık demiş. Halbuki Mesut Bakkal ile Denizlispor’da çalıştım.
Dolayısıyla yaptığım yorumlarda, insanların kişiliklerini değerlendirmiyorum. Sadece, uzmanlık alanım ile ilgili görüşlerimi belirtiyorum. Çünkü mental beceriler, her spor insanı için hem gerekli hem önemli becerilerdir ki Mesut Bakkal, “kendini kontrol becerisi” açısından çok zayıf bir teknik direktördür.
Sonuç olarak diyebiliriz ki siyasi, dini, hemşehri gibi BİZİM ADAMIMIZ anlayışına dayalı bu sistem ile spor kültürümüz gelişmez. Herkesin bir siyasi görüşü, din anlayışı, şehir sevgisi olur ama modern dünya spor kültürünün üyesi olmak himayecilik ile gerçekleşmez. Türk sporunun en ciddi sorunu, gelişimini himayecilik sistemine emanet etmiş olmasıdır. Halbuki spor insanları uzmanlık, tecrübe ve bilgi konusunda yarışmalıdır. Spor kültürümüzde “EMANETİ EHLİNE VERMEK” anlayışı hakim olmadıkça Türkiye’de sporun bırakın modern olmayı, bir yere gidebilmesi çok zor.
Ersin Afacan / NationalTurk
https://twitter.com/mentaldestek
KAYNAK:
1. Kıray, Mübeccel; Türkiye’de Toplumsal Değişim, “Siyasi himayecilikten dinsel grup himayeciliğine”, Yeni Yüzyıl Kitaplığı, İstanbul-1995, s.65-66-67