Spiker Sedef Kabaş, yazdığı tweetlerle ilgili “arama-el koyma” işlemi için evine gelen polislere direndiği ve hakaret ettiği iddiasıyla yargılandığı davanın ilk duruşmasında beraat etti.
İstanbul 26. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, sanık Sedef Kabaş katıldı. Polisler İsmail İlker Cihan, Mustafa Metin Üstünkardeşler ve Cenk Baş da “mağdur” olarak duruşmada hazır bulundu.
Beyanı sorulan polislerden İsmail İlker Cihan, Anadolu 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin arama kararıyla sanık Kabaş’ın kapısını çaldıklarını ve kapıyı açan Kabaş’ın kendilerine hatırlayamadığı ancak tutanakta yazılı olan sözler sarf ettiğini belirterek, “İçeri girdik arama işlemimizi yaptık. Mevcutlu getirme talimatımız yoktu. Yalnız kapıyı kapamadan önceki sözleri nedeniyle biz savcılığı aradık, durumu bildirdik. Bayan polis memuru ile içeri girip arama talimatı verildi. Girip aramamızı da yaptık” dedi.
– Polisler şikayetçi olmadı
Arama sonucunda herhangi bir şey bulunmadığını ve dijital verilere el konulduğunu aktaran Cihan, “Bunun dışında kendisi tarafından tarafımıza hakaret, tehdit, fiziki bir saldırı olmadı. Şikayetçi değilim” ifadesini kullandı.
Polislerden Mustafa Metin Üstünkardeşler de arama yapılan evde Kabaş’ın, taktığı tuğralı yüzük nedeniyle kendisine “taraflı davrandığı” hitabında bulunduğu ve savcılığa getirilirken “tepkisinin kendilerine değil uygulamaya karşı olduğunu” söylediğini belirterek, kendilerine karşı fiziki bir direnme, tehdit ve hakareti olmayan sanıktan şikayetçi olmadığını dile getirdi.
Diğer polis Cenk Baş da Kabaş’tan şikayetçi olmadığını söyledi.
Savunması sorulan sanık Kabaş ise sabah erken saatte kapısında sivil giyimli üç kişi görünce polis olup olmadıklarını anlayamadığını anlatarak, kimliklerini gösteren polislerin savcılık talimatıyla geldiklerini ifade ettiğini söyledi.
Kabaş, “Konuşurken polis memurunun parmağındaki tuğralı yüzüğü ve yakasındaki tuğralı rozeti gördüm. Onlara, ‘Tarafsız değilsiniz. Türkiye Cumhuriyeti’nin polisiyseniz onun sembollerini taşıyarak görev yapmalısınız’ dedim. Bana, ‘geçmişinizden mi utanıyorsunuz’ dedi. Aklıma avukatımı bile aramak gelmedi, polis Mustafa önce savcıyı aradı, savcı beyle görüşmek istedim izin verilmedi, ‘avukatınızı arayın’ dediler, ‘peki’ deyip kapıyı kapattım. Telefonla aradığım barodan bir avukat bana, ‘aramanın hukuka uygun olup olmadığını bilmiyorsanız arama yaptırmayabilirsiniz’ dedi. Ama ben görevlerini engellemek istemediğim için kapıyı açıp içeri davet ettim ve arama yapıldı” diye konuştu.
Sedef Kabaş, arama ve el koymalardan sonra hazırlanan tutanağı, içinde hakarete varan sözler yazılı olduğu için imzalamadığını, bunun dışında bir direnmede bulunmadığını savunarak, suçlamayı kabul etmedi.
Kabaş’ın avukatı Vildan Yirmibeşoğlu da söz konusu arama kararının evrensel hukuk ilkeleri ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu öne sürerek, beraat kararı verilmesini talep etti. Yirmibeşoğlu, müvekkili hakkında verilecek bir cezanın ertelenmesi yoluna başvurulmasını isteyip istemediği sorusuna karşılık da “istemiyoruz” cevabını verdi.
– Mahkemenin kararı
Davanın karara bağlanacağı belirtilerek son sözü sorulan sanık Kabaş, “Bundan sonra ifade özgürlüğü anlamında ve bu özgürlük kapsamında yine tweet atmaya devam edeceğim. Beraatimi istiyorum” ifadelerini kullandı.
Kararını açıklayan mahkeme, “kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret” ve “kamu görevlisine karşı görevini yaptırmamak için direnme” suçlarının unsurları oluşmadığı gerekçesiyle Kabaş’ın beraatine hükmetti.
Duruşmanın ardından Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde açıklama yapan Sedef Kabaş, Türk adaletine güvendiğini ve güvenmeye devam edeceğini kaydederek, şunları söyledi:
“Hakkımda 5 yıl 4 ay hapis cezası istemi söz konusuydu. Ve duruşma sonrasında hakim beraatime karar verdi. Zira ortada bir suç, bir hakaret yok. Polislerimiz şikayetçi değil. Dolayısıyla sonuç beraat. Türk adaletine güvenmek durumundayız. O yüzden güveneceğiz. Bugün olduğu gibi er ya da geç adalet yerini bulacaktır.”
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Kabaş’ın “hakaret” ve “polise direnme” suçlarından 1 yıl 8 ay ila 5 yıl 4 ay arasında değişen oranlarda hapis cezasına çarptırılması isteniyordu.