Ülkemiz, başta küresel mali krizin, bizdeki yansımaları ve gerekse de, seçim sürecinin verdiği içe dönük uğraştan ötürü, dış siyasetti aksattı, aksatacak derken, yine öyle, böyle dış gelişmeler, kapımızda belirdi. Hem de bölgesel ve küresel arenada, söz sahibi olma yarışına, kilitlendiğini düşünen, bir Türkiye penceresinden.
Yeni ABD Başkanı, Barack Obama’nın, Türkiye’ye yeni yaklaşımı, açıkçası hepimizi, büyük bir sessizlik ve merakla düşündürmekteydi. Hatta bir ara, Yeni Başkan’ın, Türkiye ve Türkiye’nin önemine dair, olumsuz bir yaklaşım sergileyebileceğini de, ciddi, ciddi düşünmedik değil. Ama gelinen nokta, ülkemiz açısından, gerçekten sevindiricidir.
Hatırlayacaksınız, önceki yazılarımın birinde, AB ülkelerinin, Nabucco projesi ile Türkiye’nin bölgedeki rolü ve bu rolünün önemi, üzerinde, inceden, inceye bir daha yoğunlaştıklarını yazmıştık. Evet, anlaşılan o ki, yeni ABD yönetimi de, Türkiye’nin gerek bölgesel ve gerekse de, Küreseldeki, önemini kavrar nitelikte, bir yaklaşımla hareket edeceklerini, son gelişmelerle ortaya koymuşlardır.
Evet, ABD Dışişleri Bakanı Hillariy Clinton’ın Ankara’yı ziyaretinden ve yeni, ABD Başkanı Barack Obama’nın, önümüzdeki ay Türkiye’yi ziyaret edeceğini, söylemelerinden bahsetmekteyim. Bu gelişme, Türkiye’nin, hem bölgesel ve hem de, küresel yarışı, süreci açısından, son derece önemlidir.
ABD Dışişleri Bakanı Hillariy Clinton’ın, Ankara ziyaretiyle, açığa çıkmış olan, Yeni Barack Obama’lı ABD’nin, Başkan Bush’lu ABD arasındaki, bazı büyük yaklaşım farklılıklarına da, değinmeden geçmek olmaz. Bu sayacağım farklılıklarda, ülkemiz açısından, oldukça önemlidir.
Bu farklılık arz eden yaklaşımlardan bir tanesi, Eski ABD yönetiminin, Türkiye’yi oturtmak istediği, Ilımlı İslam modeli ve bu modelin gidip yaslandığı, Büyük Ortadoğu Projesi teorisinin, artık ABD yeni yönetimince, kabul edilmediğidir. Zira Laik ve Demokratik Türkiye vurgusu, bizzat ABD Dışişleri Bakanı Hillariy Clinton tarafından, Ankara’daki toplantılarda, ortaya konmuştur.
Ayrıca Türkiye’yi, AB üyesi batılı çağdaş bir çizgide görmek, yönündeki temennileri de, yine aynı pozitif yönlü yaklaşımlarının, samimi ısrarına, gidip dayanmaktaydı.
Bu farklılıklardan bir diğeri de, KKTC üzerindeki, haksız tecrittin, kalkması yönündeki, yaklaşımdır. Ayrıca, Enerji koridorunun güneye kayması ve Teröre karşı aynı paraleldeki düşünüşler de, yine, yeni ABD yönetimi ve Türkiye’yi, ortak potada, işbirliğine iten, diğer bazı unsurlardır.
Ortadoğu da, Irak, Filistin – İsrail ve Afganistan ile ilgilide, hem birbirine yakın politikalar arzulanmakta, hem de Türkiye’nin, özellikle bu coğrafyada, özel desteği istenmektedir.
Sonuç olarak, Yeni Başkan Barack Obama’nın, gerek bölgemiz ve gerekse de dünya barışı açısından, olumlu bir duruş, sergileyebileceği yönündeki, temennimiz, sanki olumlu meyvelerini, vermeye meyilli gibidir. Hadi hayırlısı…
Sinan Adıgüzel