Balbay ve Özkan’ın gazeteci arkadaşları bugün 13.00’da, Nedim ve Şık’ın gazeteci arkadaşları 11.00’de Galatasaray’dan Taksim’e yürüyeceklermiş. Çok yadırgadım.
Neden hep birlikte değil?
Bu, aklıma çok takılan bir şeyi artık yazma isteği doğurdu:
Nedim ve Şık içeri alındıklarında “bizi Ergenekoncularla aynı koğuşa koymayın” dediler; okuduğumda gözlerime inanamamıştım. Yani bunlar da Balbay ve Özkan’ın ergekoncu olduğuna eminler… Mahkeme bitmemiş, suçları ilan edilmemiş, deliller sahte herkes biliyor, ama bunlar eminler ve onlarla aynı koğuşta olmak istemiyorlar. Soğudum…
Toplumun çoğunluğunda düşünce şu: bana bir haksızlık olursa, bu haksızlıktır, ama düşüncelerine karşı olduğum biri varsa ve hükümsüz senelerce tutuklu tutuluyorsa,” e vardır canım bir sebebi!”. Nasıl bir mantıksa!
İnsanlarımız kendi canı yanınca bağırır, ya da yakınlarının canı yanınca bağırabilir…
Bu tutuklular, hüküm giymeden, sahte delillerle, suçları tam bildirilmeden senelerdir içeride değiller mi?
İlerici, demokrat, aydın ve de aslında sadece insan olmak, hüküm giymeden ve kaçma ve delilleri karartma tehlikesi bulunmadan tutuklu yatıranların tümünün durumuna karşı çıkmayı gerektirir. Senden çok uzakta olsa bile acı çeken, felakete uğramış, haksızlığa uğramış insanları anlamayı, hissetmeyi ve onlara yardım etmeyi, destek vermeyi gerektirir.
Gelelim yine bugünkü iki ayrı yürüyüşe.
Neden tüm gazeteciler birlikte yürümüyor? Düşünce ve ifade özgürlüğü için.. Basına yapılan müdahaleri kınamak için, içerdeki tüm gazeteciler için… Yarın öbür gün onlardan da içeri alınıverilenler olabilir.
“İsyan” ayrı gayrı. Biz bir bütün olamayız, olamıyoruz temel demokratik konularda. Zaten bu yüzden ülkede demokrasi yok, bazıları var zannetse de.
Demokrasi dört senede bir, (bir bilgisayar mühendisi olarak) nasıl sayıldığından hiç emin olmadığım oyları kullanmak değil, herkesin düşünce ve ifade özgürlüğünün olduğu, hukukun her şeyin üstünde olduğu, kimsenin dinine karışılmadığı ve bugün okuduğum bir tabirle “tepeden tırnağa örgütlü toplumdur”. Yani Sivil Toplum Kuruluşları’na üye, etkin çalışan bireylerden oluşan… Başkası haksızlığa uğrayınca hemen “hak etmiştir” demeyen…
Her insanı sevmek zorunda değiliz. Ama o insan bir haksızlık ve hukuksuzlukla karşı karşıya ise karşı durmalıyız demokrat, aydın, ilerici isek. Hakikaten böyle isek.
Beyoğlu’nda yapılan hemen tüm yürüyüşler, arkadaş, dost, akraba için yapılıyor… Diğerleri bakıyor… Başka gün de sıra onlara geliyor…
Filiz Eyüboğlu