Mehmet Baransu: Başbakan Erdoğan şeytanın (Rıdvan Dilmen) ipiyle kuyuya indi… Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın şike sürecinde yorumcu Rıdvan Dilmen’den etkilenerek hareket ettiğini ileri sürdü.
Mehmet Baransu’nun Taraf gazetesindeki “Erdoğan, ‘Şeytan’ın ipiyle kuyuya indi!” başlıklı yazısı;
Türkiye Futbol Federasyonu’nda şike ve teşvik soruşturmasıyla ilgili süren disiplin soruşturmasındaki son rezaletleri yaklaşık bir haftadır bu köşeden sizlerle paylaşıyorum. Bugün, iplerin koptuğu, sürecin nasıl tersine döndüğü, kimlerin bu dönemde aktör olarak olayların perde arkasında yer aldığıyla ilgili notları aktaracağım.
Kamuoyu sürecin Mehmet Ali Aydınlar’ın istifasıyla tersine döndüğünü düşünüyor. Aslında, şikecileri ve teşvikçileri aklama süreci 4 Ocak 2012 tarihinde başladı. Etik Kurulu’nun hazırladığı ve 12 maçta şike ve teşvik yapıldığının belirlendiği rapor bu tarihte eski Disiplin Kurulu’nun önüne geldi. Disiplin Kurulu hemen çalışmalarına başladı. Tüm şüphelilere 20 günlük ifade süresi verdi. Avukatların ek süre talep etmesi üzerine de tutuklulara artı 20 gün, tutuksuz şüphelilere artı 10 gün ek süre tanındı.
Kurul bu süreçte tüm çalışmalarını yapmış, dosyaları incelemiş şike yapılan maçları belirlemişti. Yedi kişilik kurulda, şikecileri kurtarmak isteyen tek isim Başkan Halit Fahri Gültekin’di. Gültekin, Fenerbahçeli olmasının yanı sıra aynı zamanda kongre üyesiydi. Üyelerle yaptığı toplantılarda şikenin sahaya yansımadığını sık sık söylüyor, onları etki altına almak istiyordu. Ancak başkan haricindeki diğer üyelerin tümü (buna Fenerbahçeli olan üyeler de dâhil), belgelerde şike ve teşvikin net olduğunu, 19 ocaktaki Genelkurul’da 58. Madde’nin değişmemesi durumunda üç kulübün (Fenerbahçe, Sivas, Giresun) kesin küme düşmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Kararları bu yöndeydi. Manisaspor’un küme düşüp düşmemesiyle ilgili ise kararlarını net verememişlerdi.
Disiplin Kurulu’nun başkan haricindeki altı üyesinin belgeleri incelemesinin ardından yaptıkları toplantıda verdikleri karar buydu. Şike ve teşvik yapılmıştı, kulüpler küme düşmeliydi. Kurul üyelerinden Prof. Dr. Hamide Zafer, 24 sayfalık bir makale de hazırlamıştı. Zafer, iyi bir Ceza Hukuku profesörüydü. Makalenin konusu ise Şike-Teşvik nedir? Hukuk kriterleri açısından şike ve teşvikin bilimsel olarak incelenmesi…
Soruşturmayı kapatmak isteyen “çete”, bu bilimsel makaleden de haberdar oldular. Bu makaleyle çetenin “sahaya yansımıştır, yansımamıştır” tezi de çökecekti.
Disiplin Kurulu’nun çalışmaları ve tavrının ortaya çıkmasının ardından, düğmeye basıldı. Fenerbahçe Kulübü Yöneticisi Nihat Özdemir ve NTV Spor Yorumcusu Rıdvan Dilmen bu süreçte etkin rol alan isimlerin başında yer aldılar. Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören, TFF Başkan Vekili Göksel Gümüşdağ da çalışma yapan diğer isimlerdi.
İlk amaç Genel Kurul’dan 58. Madde’yle ilgili düzenlemenin geçmemesi ve yönetimi istifaya davet etmekti. Bu başarıldı. Rıdvan Dilmen bu süreçte perde arkasında önemli çalışmalar yaptı.
Dilmen, Güntekin Onay’la yaptığı programda, önce Mehmet Ali Aydınlar’ı, ardından Disiplin Kurulu’nu hedefe koydu. İkili, kurulunu yıpratmak için programlarında ağır eleştiriler yapmaya başladılar. Dilmen, aynı süreçte Başbakan Erdoğan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan’la ilişkisini kullanıp, yukarıyla temaslarını sıklaştırdı. Erdoğan’la yaptığı görüşmelerde, Mehmet Ali Aydınlar’ı eleştirip, Erdoğan’a “kişiler ayrı, kulüpler ayrı, şike sahaya yansımamıştır, gerekirse Avrupa kupalarına gitmeyiz” fikrini ince ince işledi. Kulüpten, özellikle Ali Koç ve Nihat Özdemir’den aldığı talimatları bir bir yerine getirdi. En büyük destekçisi ise Göksel Gümüşdağ ve Başbakan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan’dı.
Bu süreçte Aydınlar, Başbakan Erdoğan’la biraraya gelmiş, Erdoğan kendisine kulüplerin ve kişilerin ayrı tutulması gerektiğini belirtmişti. Aydınlar bu isteği içselleştiremedi. Ardından da baskılar ve yapılan eleştiriler sonucu istifa etti.
Aydınlar ve yönetiminin istifasının ardından Yıldırım Demirören, bu ekip tarafından aday gösterildi. Gümüşdağ, kendisinin elinden tutup, Başbakan’la fotoğraf vermesini sağladı. Demirören, aday olduktan sonra yaptığı açıklamada, başkan olması durumunda kurullara dokunmayacağı garantisi verdi. Ancak göreve gelir gelmez ilk iş olarak Disiplin Kurulu’nda küme düşme kararı verecek olan altı ismi değiştirdi. Ardından da Tahkim Kurulu’nun tüm üyelerini değiştirdi.
“Şike sahaya yansımamıştır” diyen başkanın haricindeki tüm Disiplin Kurulu üyeleri değiştirildi. Yerlerine ise Rıdvan Dilmen’in işaret ettiği isimler seçildi. Bunlardan biri de Disiplin Kurulu Başkan Vekilliği’ne seçilen Avukat Serdar Ölmez’di. Ölmez, Dilmen’in resmî avukatıydı. Dilmen, bu süreçte Fenerbahçe adına Tahkim Kurulu’na da el attı. Erdoğan’ın kardeşiyle olan ilişkisini kullanıp, yakın arkadaşı Engin Tuzcuoğlu’nu Tahkim Kurulu Başkanlığı’na getirdi. Dilmen, Tuzcuoğlu çok yakın arkadaşlardı ve geçtiğimiz günlerde ikili Dilmen’in bir rahatsızlığından dolayı da biraraya gelmişlerdi. Tuzcuoğlu, Dilmen’in kendisine attığı mesaj ve cevapsız çağrının ardından tüm işlerini bırakarak, Dilmen’le biraraya gelmişti. Tuzcuoğlu aynı zamanda Şekip Mosturoğlu’nun da çok yakın arkadaşlarından biri.
İşte tüm bu süreçlerin perde ardındaki isim Dilmen, Fenerbahçe Kulübü’yle de sık sık istişare yapmış, süreç adım adım, planlı bir şekilde hayata geçirilmişti.
Etik Kurulu hariç, tüm kurullar Rıdvan Dilmen ve Fenerbahçe Kulübü’nün istediği gibi oluşturulmuş, Başbakan Erdoğan’a gerekli açıklamalar yaptırılmış, (Kişiler ayrı- kulüpler ayrı, Avrupa’ya birkaç yıl gitmesek bir şey olmaz gibi)“şeytan” da işini yapmanın mutluluğuyla köşesine çekilmişti. Bu kurullara seçilen bazı isimlerin Metris cezaevini sık sık ziyaret etmeleri notunu da düşeyim.
“Şeytan”ın ipiyle kuyuya inen Başbakan Erdoğan, bu süreçte ciddi hatalar yaptı. Tüzel kişi- gerçek kişi söylemiyle Fenerbahçe haricindeki tüm kulüplerin taraftarlarının tepkisini çekti. Kongre üyesi olduğu takımının taraftarlarını üzmeyeyim derken, milyonların hakkını yediğinin farkına varamadı. Destek olduğu yol haritasıyla, Trabzonspor, Galatasaray, Beşiktaş ve diğer kulüplerin taraftarlarını aşağıladı. Ve de cezalandırdı.
Başbakan Erdoğan’ın, Avrupa Birliği görüşmelerindeki şu söylemini sanırım hatırlatmak gerekli. Hatırlanacağı gibi Erdoğan, yıllar önce AB’ye şu çıkışı yapmıştı: “Maç başlamışken, kural değiştirilmez.” Ancak maç devam ederken, Başbakan Erdoğan kural değiştirdi. Önce Spor Yasası Meclis’ten geçti, ardından da yeni yönetim ve 58. Madde başta olmak üzere çeşitli değişiklikler yapıldı. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin birinci kelimesi “Adalet”, kurucuları ve Genel Başkanı tarafından büyük yara aldı.
Son bir haftadır taraftarlardan binlerce mail ve yüzlerce telefon alıyorum. Bu durumu bir yerlere not ettiklerini söylüyorlar ve şunu belirtiyorlar. “Futbolu siyasete alet ettiler ve biz de taraftarlar olarak seçim günü siyasetin futbola alet edildiğini unutmayacağız ve o gün sporu siyasete alet edeceğiz. Bunu ‘Adalet’ kavramını unutanlar, bir yere not etsinler.”
“Mehmet, senin heykelini kulübün önüne dikmeli”
Şike soruşturmasını yürüten Savcı Mehmet Berk’in çok yakın bir arkadaşından şu bilgiyi aldım. Hatırlarsanız, Fenerbahçe Kulübü Başkan Vekili Nihat Özdemir aylar önce Savcı Mehmet Berk’i tek başına ziyaret etmiş ve çayını içmişti. İşte o görüşmede Özdemir, Savcı Berk’e şunları söylemiş: “Mehmet Berk, sen çok haklısın yaptıklarında. Aklı başındaki Fenerbahçeliler senin heykelini kulübün önüne dikmeliler.” Savcı Berk, bu görüşmenin ardından Özdemir’in söylediklerini yakın arkadaşıyla paylamış. O arkadaş da benimle paylaştı.
Tahkim Kurulu nasıl bir karar verir?
Disiplin Kurulu’nun komedi kararlarının ardından Tahkim Kurulu’nun nasıl bir karar vereceği merak ediliyor. Kararları onanacak diyenlerin yanı sıra başka görüşler de tartışılıyor. Benim fikrim ise şu; Tahkim Kurulu bazı kişilerin cezalarında indirim yapacak. Şekip Mosturoğlu’nun cezası ise kaldırılabilir. Neden mi? Cevap yukarıdaki yazımda saklı.