Türkiye son üç ayda dış piyasalardan ayrıştı.
Bütçe ve kamu borç stoğunundaki iyileşme, kısaca OVP* denilen orta vadeli program 2011-2012 her ne kadar Ekim ayına kalmış olsa bile, bankalarımızın yurtdışından rahat borçlanabilmesi, Türk tahvillerine yoğunlaşan ilgi vergi barışından da olsa şirketlerin yurtdışından getirdikleri dövizin makroekonomik etkiler üzerindeki olumlu etkisi ile doların gerilemesi, AB’deki stres sonuçlarının olumlu yansıması, başta Moody’s olmak üzere kredi derecelendirme kuruluşlarının AB’de en kötü geride kaldı ama ABD’nin borç yüküne dikkat çekmesi de usd/tl kurunu aşağı çekmeye yardımcı olurken, Çin’in sıkılaştırma çabalarının etkisinin azalmaya başlaması Euro/dolar paritesinin 1,3250’ye kadar çıkmasına sebep oldu.
Global çapta ise Bölgesel güç olmaya yolundaki adımlarımız ki bu da son olarak Suriye, Lübnan ve Ürdün’le yapılan anlaşmalarla beraber ülkemize yönelik hem beklentilerimizi güçlendirdi hem de argümanlarımızı.. Fakat hep aklımızda bir tek muamma vardı o da Siyasi kaynaklı bir kriz.Önce Hükümetin dağıttığı Anayasa kitapçığını inceleme fırsatı bulduk ,tv kanallarına ,yorumlara da bakınca önce Anayasa profesörü olduk 367’inin önemi nedir diye ? parti kapatma nedir,nasıl olur diye ? onu öğrendik, siyasette kim giderse ne olur kim gelirse ne olur yorumları….buna piyasanın tepkisi ne olur ,bunun ekonomiye etkisi ne olur varsayımlarında bulunduk.Şimdi YAŞ kararlarından ne olursa ne oluru öğreniyoruz.Önümüzde referendum süreci var.
İlginçtir,12 Eylül de yapılacak referandumun sadece anayasada yapılması öngörülen değişikliklere olumlu veya olumsuz tercihi belirtmeyeceği artık çok açık.Toplumun önemli bir bölümünün yeni anayasa paketideki maddelerin demokratikleşme yönünde atılmış önemli bir adım olduğu aşikar fakat toplumdaki anayasa maddeleri okunmadan onlar yapmışlarsa hayır anlayışı da bi o kadar üzüntü verici. Artık evet çıkarsa ne olur ? Hayır çıkarsa ne olur? ne kadar evet çıkarsa ne olur ? ne kadar hayır çıkarsa ne olur? tahmininde bulunacağız.Yani ekonomiyi bir kenara bırakarak Ramazan’ın verdiği rehavetle de siyasetin yeniden ön plana çıkacağı bir sürece giriş yaptık,köprüden önceki son çıkış gibi ,dönülmez akşamın ufkundayız şimdi..
Referandumun sonuçları üzerine basit bir hesap ile herhangi bir tarafın yüzde 55’i aşmasının zor olduğunu ortaya koyuyor. Bütün AKP’lilerin ‘evet’, CHP’lilerin ‘hayır’, MHP’lilerin ise üçte iki ‘hayır’ üçte bir ‘evet’ diyeceğini varsayımı ile , ortaya ‘evet’ lehine 45’e 40 bir dağılım çıkıyor.Bununla beraber BDP’nin referanduma katılmayacağı ve boykot kararı ile onu dışarıda bıraktığımızda bu referandumda kritik faktör BBP ve özellikle Saadet Partisi gibi görünüyor.Çünkü eğer bu iki parti, deklare ettikleri üzere ki evet derler gibi geliyor.İşte o zaman aradaki fark 10 puana yükseliyor ve 55-45 gibi bir sonuç garanti edilmiş oluyor.Ama tüm dünyada olduğu gibi tüm partililerin aynı yönde oy kullanmasını olmasını beklemediğim için burada da üçte ikiye üçte bir dağılım olacak gibi duruyor.Bu durumda sonuç kabaca 52-48 olacaktır diye düşünüyorum.Fakat siyaset ip üstünde yürümek gibidir o yüzden dengeler heran değişebilir varsayımı altında partiler bilinmez nedenlerle karar değiştirir veya kongre oyunlarıyla farklı yönlere sürüklenirlerse marj ,muhtemelen daha da azalır ve siyasi manipülasyonun etkili olacağı bir sürece gireriz.
Söz konusu bu manipüle ise zaten düşmek için bahane arayan IMKB üzerinde olumsuz etki yapacak ve doğal olarak volatilitiyi artıracaktır.Bundan riski sevenler mi yoksa IMKB’deki bu yükseliş yeter biraz kenarda dinlenelim yada piyasa deyimiyle karımızı realize edelim ve sonra yeniden devreye gireriz diyenler mi kazanacak onu zaman gösterecek.
OVP ile ilgili son söz ;Ekim ayına sarkan ve birleştirilmiş orta vadeli program ile orta vadeli mali planın mali kurala bağlı olarak sürdürülmesi zor görünüyor.Mali kural,ülke yüksek hızlarla büyürken bütçe fazlası vermeyi ve ülke düşük hızlarla büyürken veya küçülürken de bütçe açığı vermeyi gerektiren kurallar bütünüdür.Yani ekonomi küçülürken Türkiye ister istemez büyük bütçe açıkları veriyor zaten , mali kuralın bu kısmı zaten görünüyor, mali kuralı kural yapan ‘’ekonomi yüksek hızlarla büyürken fazla verilmesidir’’prensibinide göz ardı etmemek lazım ve uygulanabileceğine inanmadığımız bir kuralı sonucun da kredibilite riskini alarak neden yasalaştırmak isteriz bunuda düşünmek lazım .
Ömer Demir
Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 51) Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 53)