Sizin içki içmenizi istemiyor değiller. Bunu kimsenin görmeyeceği bir yerde yapmanızı istiyorlar. / Ece Temelkuran’ın BirGün gazetesindeki yazısı;
Sizin kızlı-erkekli “şeyi” (malum, onların nazarında kızlı-erkekli tek bir “şey” yapılabiliyor) yapmanızı istemiyor değiller. Bunu saklamanızı istiyorlar.
Sizin düşünmenizi istemiyor değiller. Bunu evinizde, kimseye söylemeden yapmanızı istiyorlar.
Sizin kapalı kapılar ardında sinsileşmenizi, odalarda kokuşmanızı, evlerde sıkışmanızı istiyorlar. Delikanlı olmanızı istemiyorlar, pusucu olmanızı istiyorlar. Sizin artık hayatınızın müstehcen bir şey olmasını, bundan utanmanızı istiyorlar. Sizin hayat biçiminizle dertleri yok, itaatkar olmamanızla, bunu gizlememenizle dertleri var. Sizin ezik olmamanıza öfkeleniyorlar. Hayır, sizin hayatı nasıl yaşadığınızla ilgilenmiyorlar. Sizin sadece onurlu olmanızı, başı dik durmanızı istemiyorlar. İkiyüzlü olmanızı istiyorlar. Pis bir şey yapıyormuş gibi yaşamınızı istiyorlar. Sevişmek, kahkaha atmak, içki içmek, neşelenmek, çok güzel bir sohbet etmek… Bunları işte hep müstehcenleştirmek istiyorlar…
Ağlayan özne olarak AKP
Bu yazıyı yazmak bana utanç veriyor. Çünkü ilkel bir şeyden söz ediyorum. Kirleniyorum gibi hissediyorum. Bu da işte politik bir şey. Beni, seni, hepimizi bu meseleleri konuşmak zorunda bırakarak kirletiyorlar. Bizi tenezzül ettiriyorlar! Böylece hep birlikte bir çukurun içinde debeleniyoruz sanki. Yaşadıkları çukura bizi de çekiyorlar.
CHP’den Şafak Pavey, güzel bir konuşma yaparak, başörtülü vekiller Meclis’e girdiğinde özgürlüklerin artık onlara emanet olduğunu söyledi. Başörtülü vekillerin şahıslarını tenzih ederim ama bu mümkün değil. Zira fabrikasyon bir mağduriyet üzerinden varolan, süren ve büyüyen bir politik hareketin böyle bir yük altına girmesi kendi tabiatına aykırı. Bu kızlı-erkekli açıklamanın ardından özgürlüklerimizin emanet edildiği başörtülü vekillerden bir eleştiri geldi mi? Geleceğini de sanmam. Zira mağduriyet üzerine kurulan bir kimlik çocuk bir kimliktir, yetişkin olmanın sorumluluklarından azadedir. Mağduriyet çok konforlu bir alandır, hiç büyümeniz gerekmez. Eyleyen değil, ağlayan bir öznesinizdir, kimse size sorumluluk atfedemez. AKP’nin ve etrafındaki toplumsal çeperin bu mağduriyet söylemiyle kesintisiz bir intikam psikolojisi içinde olması bir yana politik yetişkinlikten uzak duruyorlar, kaçıyorlar. Onlar oraya buraya, kendinden olmayana saldıran çocuklar olarak hep “şımarmak” istiyor. Bu kızlı-erkekli açıklamalar bu “şımarma konforunun” son ürünü. AKP artık kimse bakmazken etrafındaki herkesi döven sonra da öğretmen gelince ağlamaya başlayan bir “ağlayan özne”. Bu konforlu kimliği hiçbir şekilde terk edeceklerini sanmam. Çünkü her nasılsa bu ikili tutum, ülkemizin insan hamurunda akılalmaz derecede karşılık buluyor.
Bilinçli neşe ve onur
Özgürlük, adalet ve eşitlik isteyenlere düşen ne peki? Mağduriyet üretimini engelleyemezsiniz. Çünkü bu onların tek başlarına üretebildikleri bir şey. Tek tek bu ipe sapa gelmez açıklamalara öfkelenmek de işe yaramaz. Topyekün müstehcenleştirmeye karşı durmak gerek. Çünkü oynadıkları yaşam tarzımız değil; delikanlılığımız, onurumuz. Bizi ittikleri ikiyüzlülük çukuruna hiç girmemek, hiç saklanmamak gerek. Ve evet neşe. En çok neşeden ürküyorlar sanırım. Neşeyi son ana kadar korumak gerek. Gevşek değil; ciddi, bilinçli bir neşe. Neşe ciddidir ve son derece politiktir.
Ama evet zor, örgütlü bir çıldırtma politikasına karşı durmak çok zor… Haklısınız.
Ece Temelkuran – BirGün