CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, taşeron işçilere seslenerek, ‘Sizin yeriniz, ocağınız CHP’dir. Geleceksiniz, eliniz mahkum geleceksiniz’ dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Altın Palmiye Ödülü’nü alan Nuri Bilge Ceylan’ı kutladı. Kılıçdaroğlu, “Onun filmleri kendine özgü. Her karesi sanat eseri gibi. O bir sinema bilgisidir” diye konuştu.
Yatağan Termik Santral işçilerinin 2013 yılından bu yana eylemlerini devam ettirdiklerini belirten Kılıçdaroğlu, bu süre içinde işçilerin yanında yalnızca CHP’nin olduğunu ifade etti. Kendisinin de Muğla’ya gittiğini ve işçilerin sorunlarını dinlediğini anlatan Kılıçdaroğlu, taşeron işçi konusuna değindi.
Taşeron sorununa çözüm üreten ve bunu seçim bildirgesinde de yayımlayan tek partinin CHP olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, “Asgari ücrete mahkum edileceksiniz, grev hakkı, toplu sözleşme hakkı, iş güvencesi olmayacak, her an işten atılabileceksiniz, sendika olmayacak, derdinizi anlatabileceğiniz kimse yok… Bunun adı da çağdaş Türkiye olacak… Olmaz” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Taşeron işçilik döneminin bitmesi lazım. Bunu defalarca miting meydanlarında da dile getirdim. TBMM dahil bütün kamu kurumlarında taşeron işçi çalıştırılıyor. Bir lokma bir hırka. Hiçbir güvenceleri yok. Bunlara güvence getirme sözü verdik. Seçim bildirgemizde de yazdık. Ama bize mesafeli davrandılar. O kardeşlerime sesleniyorum, CHP Genel Başkanı olarak sesleniyorum: Önce işçi ağabeylerinize sorun, ‘bu ülkeye toplu sözleşme hakkını hangi siyasi parti getirdi’ diye. Size diyecekler ki ‘CHP getirdi.’ Yine o ağabeylerinize sorun, ‘Uluslararası Çalışma Örgütü standartlarını bu ülkeye kim getirdi’ diye. CHP getirdi. İş güvencesini CHP getirdi.
Şimdi yeni bir tasarı hazırlanıyor. Sadece siz değil bütün çalışanlar taşeron işçi olacak. Sendikalara sesleniyorum: Siz işçinin yanında mısınız? Onların hakkını mı savunuyorsunuz? Eğer onların yanındaysanız, doğal olarak sizin adresiniz CHP’dir.
Taşeronluğu yaygınlaştıran, Türkiye’ye bela eden, 301 işçimizin hayatının kaybolmasına yol açan bu düzeni savunacak mısınız savunmayacak mısınız?
Biz bu düzeni değiştireceğiz. Hakça insanca düzen kuracağız. Önce üreteceğiz sonra hakça bölüşeceğiz. Herkes kazanacak, evine huzur içinde gidecek. Biz bunu savunuyoruz.”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Soma’daki işçilerin dün yürüdüğünü ve haklarını aradığına dikkati çekerek, “Sendika yöneticilerinin istifasını istediler. Orada eylem yapan bütün işçi kardeşlerimizi yürekten kutluyorum. Sizin emeğinizi satan sendikacılara güvenmeyin. Sizin yanınızda olacağız. Herkesin işi olmalı. Ama herkes örgütlenmeli” dedi.
“Biz Ortaçağ mı yoksa 21. Yüzyıl ülkesi miyiz?” diye soran Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Eğer 21. yüzyıl ülkesiysek, o zaman örgütlenmekten korkmayacağız. Kim sizin önünüze yasal engel getiriyorsa, sizinle beraber mücadele ederiz. Özellikle de taşeron yanında çalışan işçiler bilsin. Biz sizin haklarınızı savunuyor, sizin için mücadele ediyoruz. Bize güvenin, destek verin. Beraber olacağız ki güçlü olalım. Hala sizin emeğinizi sömüren, örgütlenmenize engel olan bir siyasi partiye destek verirseniz, başına çok iş gelir. Hep beraber ağlarız ama bu çözüm değil.”
-“Eliniz mahkum”
Partisinin evrensel çözüm ürettiğini belirten Kılıçdaroğlu, “gelişmiş ülkelerde hangi haklar varsa Türkiye’de de aynısı olsun” diye mücadele ettiklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, herkesin kazanmasını, üretmesini istediklerini ama bunun köle düzeni içinde değil, uygar bir tarzda gerçekleşmesi gerektiğini vurguladı.
Taşeron işçilere seslenen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Kimse kusura bakmasın. Sizin yerinizin, ocağınız CHP’dir. Ne arıyorsunuz sağda solda? Ne bekliyorsunuz, umut mu bekliyorsunuz? Onlardan size umut yok. Kendileri köşeyi dönmek istiyor, sizin alın terinizi sömürüyorlar. Soma’da 301 kişi hayatını kaybetti. Gidin ailelerine sorun bakalım. Eğer bunları unutup, ‘yardım, şu gelecek, bu gelecek, insanlar öldü ne yapalım…” değil arkadaşlar. Bunun mücadelesini yapmak zorundasınız. Ölen kardeşlerimizin mücadelesini yapmak zorundasınız. Alın terinin hakkını almak zorundasınız. Bunun mücadelesini yapacağız. O nedenle söylüyorum: Yeriniz artık bellidir. Geleceksiniz, eliniz mahkum geleceksiniz. Ya sömürülmeye katlanacaksınız ya da ‘artık yeter ben de özgür yurttaş gibi yaşamak istiyor ve alın terimin karşılığını almak istiyorum’ diyeceksiniz. Gelin beraber ortak ses çıkaralım. Sesimiz daha gür çıkar.”
-“Biz tekerlek kırılmadan yol gösteriyoruz”
Geçen haftaki grup toplantısında Soma’da şehit olan 301 kişinin ismini okuduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, “Hiçbir parti, hiçbir siyasal partinin yapmadığını yaptık çünkü bir halkın partisiyiz. Hiç kimsenin burnu kanasın istemeyiz” dedi.
Türkiye’nin riskli bir sürecin içine girdiğini savunan Kılıçdaroğlu, gerginlik ortamının hakim olduğunu vurguladı. Gittiği yerlerde özellikle kadınların “ne olacak bu ülkenin hali?” diye sorduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, kaygının, toplumun dokularına işlediğini ifade etti.
“Tekerlek kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur” diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Ama biz tekerlek kırılmadan yol gösteriyoruz. Bunu bu ülkenin aydınları, akademisyenleri, sanatçıları, siyasetçileri yapacak. Sorunlara çözüm üreteceğiz. Siyasetçilerin sorumluluğu daha fazladır. Temsil yetkimiz var.
Sürekli gerginlik ortamı yaratıyoruz. Bu gerginlikten belli siyasi kurumlar beslenmeye çalışıyor. Gerginlik, çatışma, tehlikeli sürecin içine götürür bizi.
Siyasetçi halka hesap vermek zorundadır. Siyaseti zenginleşmek için yapmaz. Siyaset halka adanmışlıktır. Bunları bir tarafa bırakıp kendi iktidarınızı korumak için toplumu böler, kutuplaştırırsanız, sorun yaratırsınız.
Sorun yaratan bir siyasal iktidar var. Birisi konuştuğu zaman herkes kulaklarını tıkıyor. Emin olun üç gün sussa Türkiye huzur bulacak. Her gün konuş, her gün kavga. Nereye gidecek.
Huzurlu bir toplum yaratmalıyız. Biz üstümüze düşeni yapıyoruz. Olabildiğince muhalefet görevimizi yapıyoruz. Anamuhalefet iktidarın yanlışlarını, yolsuzluklarını, haksızlıklarını dile getirmektir. Hükümet, ülkeyi akılla yönetmeli öfkeyle değil. Kavgalı bir iktidar olur mu? Kendisiyle kavga eden bir siyasal anlayış olabilir mi?