Kendisine suikast yapılacağı yolundaki ihbarların kendi partililerinden de başka kaynaklardan da geldiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Hükümet koruma sayısını artırdı. Ama sonuçta biz siyasetçiyiz, meydandayız. Çıkacağım, vatandaşlarla buluşacağım” dedi…
Milliyet’ten Serpil Çevikcan’ın röportajı;
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Meclis’te, partisinin grup toplantısının ardından sohbet olanağı bulduk.
Grup toplantısında, anayasa değişiklik teklifi ve art arda yaşanan terör olayları konusunda mesajlar veren, anayasa teklifinin geri çekilmesi çağrısında bulunan CHP lideri, dün kendisine dönük suikast yapılacağı yolundaki ihbarlar ve zırhlı makam aracı tahsisiyle de gündemdeydi.
Kılıçdaroğlu’na yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
Sayın Başbakan’ın şahsınıza dönük suikast ihbarlarının arttığı yönünde sizi bilgilendirdiği kamuoyuna yansıdı. Mahiyeti nedir?
Bireysel olarak bir sorunum yok ama Türkiye açısından derin kaygılarım var. Umarım bugün yaptığım, ‘Anayasa değişiklik teklifini geri çekin’ çağrımı ciddiye alırlar. Bu kadar gerginlik yaşayan bir Türkiye yeni gerginliklere ortam hazırlamamalı, tam tersine Türkiye’yi gerginliklerden arındırmak gerekiyor. Bana yönelik saldırı olabileceği pek çok kanaldan geldi. Bizim partililerden de geldi, başka kaynaklardan da geldi. Hükümet koruma sayısını artırdı, korumalarda bazı değişiklikler yaptılar. Ama sonuçta biz siyasetçiyiz, meydandayız. Benim saldırı olacak diye dışarı çıkmayacak halim yok. Çıkacağım, vatandaşlarla buluşacağım, sorunları dinleyip, bunları aktaracağım, düşüncelerimi paylaşacağım. Türkiye’nin bu noktaya taşınmış olması vahim.
‘Bunu üst akıl yapıyor’ diyorlar. Üst akıl ile kimi kastettikleri belli. Gazetelerinin manşetlerinden de anlıyoruz bunu. İyi de sen hükümetsin. Varsa elinde bilgin, belgen, çağırırsın büyükelçiyi koyarsın önüne. Dışişleri Bakanı’nı gönderirsin gider o ülkeye anlatır. ‘Şunlar, şunlar var’ diye anlatır. ‘Türkiye’nin içişlerine müdahale ediliyor’ diye her şeyi anlatırsın.
Siz üst akıl olarak ABD’yi mi görüyorsunuz?
Üst aklın ABD olduğunu onlar söylüyorlar. Bizim bir istihbarat örgütümüz yok ama Türkiye’de bugün her ülkenin ajanlarının cirit attığı, rahatlıkla eylem yaptığını da biliyoruz. Mesela şunun üzerinde durulmuyor. Bir polis, arkasına geçiyor ve büyükelçiyi sırtından vuruyor. Karşısına geçip de vurabilirdi ama sırtından vuruyor. Ne mesaj vermek istiyor?
5 dakika içinde bunun FETÖ’cü olduğu ortaya konuldu ama okula girdiği tarihten, 15 Temmuz ve sonrasına kadar FETÖ’cü olduğuna dair kimse bir şey söylemedi, nasıl oluyor bu?
Terör konusunda beni şaşırtan, asıl vahim olan, Başbakan’ın benzer olayların olacağı yönündeki açıklaması. Bu ‘önleyemiyoruz’ demek. Arkasından Başbakan Yardımcısı’nın ‘vatandaşlar önlem alsın’ açıklaması… Hükümet sensin ya, önlemi alacak olan sensin. Vatandaş ne önlem alacak, eline silah alıp sokağa mı çıkacak? Vatandaşın görevi vergisini verip, yasalara uymaktır, oy kullanmaktır. Güvenliğini hükümet sağlayacak. Vatandaşın polisi, istihbarat örgütü yok, devleti yönetmiyor. Sen alman gereken önlemi de vatandaşın sırtına yıkıyorsun. Hiçbir sorumluluğu olmayan garip bir devlet anlayışı ile karşı karşıyayız.
Anayasa teklifinin geri çekilmesi çağrınız karşılık bulur mu?
Biz üstümüze düşeni yapalım.
Sağduyu ile düşünürsek geri çekilmesi lazım. Ama akıl tutulmasının ve irade kaybının olduğu bir ortamda geri çekilmeyeceğini biliyorum.
Teklifin Genel Kurul’daki görüşmelerinde nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Deniz Bey (Baykal) bir siyaset duayeni olarak güzel bir konuşma yapacak, buna inanıyorum. Ben sağduyunun galip geleceği ve 330 oyun bulunamayacağı kanısındayım. Umuyorum.
Sayın Bahçeli’nin, “hem Meclis’te hem referandumda ‘evet’ diyeceğim” açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sayın Bahçeli’yi anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum. Türkiye’nin bekasından sadece ben sorumlu değilim. Benim kadar Bahçeli de sorumludur.
TBMM’den geçerse OHAL ortamında referandum yapılacak olması konusu tartışılıyor…
12 Eylül koşullarında referandum nasıl yapıldıysa şimdi daha ağır koşullarda referandum yapılacak. O dönem de bir darbe dönemiydi. 20 Temmuz’dan sonra da Türkiye başka bir darbe dönemine geçti. 12 Eylül’de ne varsa 20 Temmuz darbesinden sonra da aynı şeyler var. Değişen bir şey yok aslında. İnsanlar
değişti ama zihniyet aynı zihniyet.
Diyanet İşleri Başkanı’nın tartışma yaratan açıklamaları konusunda değerlendirmeniz nedir?
Diyanet İşleri Başkanı’nın IŞİD ve benzeri terör örgütleriyle mücadelede daha kararlı, daha açık sözlü bir tavır takınmasını isterim, bekliyorum. İslamiyet’i teröre alet edenlere karşı en büyük görev Diyanet İşleri Başkanlığı’na düşüyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, anayasa değişikliği teklifine ilişkin olarak, “Türkiye, daha karanlık ortamın içine süratle çekilmek istenmektedir. Cumhurbaşkanı’ndan, Başbakan’dan TBMM Başkanı’ndan rica ediyorum, bu teklifi lütfen geri çekin, bu gerilimi Türkiye kaldıramaz,
böyle bir düzenlemeyi Türkiye kaldıramaz” dedi. Kılıçdaroğlu, dün partisinin grup toplantısında şunları kaydetti:
KİM GETİRDİ BU HALE: Büyük umutlarla başlamayı düşündüğümüz yeni yılda acı olaylarla karşılaştık. En büyük endişem, 2017’nin 2016’yı aratmasıdır. Böyle bir tabloyu içime sindiremiyorum. Böyle bir tabloyu Türkiye kaldıramaz uzun bir süre. Bu memleketi kimler getirdi bu hale, kimler yönetiyor bu ülkeyi, kimler sorumlu? Ortada sorumlusu yok. Ülkeyi yöneten başbakan, ‘buna benzer terör eylemleri olacaktır’ diyor. Önleyeceğiz demiyor.
KAVGADAN YILMADINIZ MI?: Hayatta hiç CHP’ye oy vermedim diyen milyonlarca kişi var. Elinizi vicdanınıza koyun, kavgadan, gözyaşıdan, annelerin feryadından yılmadınız mı, bıkmadınız mı? Başbakan var, bakanlar da var, cumhurbaşkanı da var ama Türkiye yönetilmiyor. Şu anda çöken bir devlet gerçeği ile, teröre teslim olan bir iktidarla karşı karşıyayız.
İSTİFA EDECEKSİN: ‘Bir üst akıl bunları yapıyor’ diyorlar. Hükümet değil misin kardeşim, hükmedeceksin. Hükmetme gücünü kaybetmişsin, aciz durumdasın, bunu itiraf ediyorsun. Hükümetsin tuzağı boz kardeşim. Yapamıyorsan istifa edeceksin kardeşim. ‘Beceremiyorum, yönetemiyorum, terörü engellemiyorum, beni affedin. İzzet-ü ikbal ile bab-ı hükümetten çekilyorum’ diyeceksin. Bunu demediğin takdirde terör örgütlerine yardım ve yataklık yapan bir hükümetsin.
NASIL OLUYOR ARKADAŞLAR: Yılbaşı gecesi, güvenlik önlemleri alınmış. Terör örgütü militanı taksiyle geliyor, elinde kalaşnikof, polisi öldürüyor, içeri giriyor, herkesi tek tek öldürüyor, 39 kişinin hayatına kastediyor, sonra elini kounu sallayarak gidiyor. 200 metre ötesinde de karakol var. Etraf polis kaynıyor. Nasıl oluyor arkadaşlar? Bunu sordum diye aktroller bize saldırıyor. “Şimdi laikliği ayrışma aracı olarak görmeye başladılar. Laiklik din ve vicdan özgürlüğü demektir, kimsenin inancına, yaşam tarzına müdahale edilmemesi demektir. Herkes yasalara uygun olarak istediği gibi yaşar. Şimdi bunun üzerinden toplumu bölmeye çalışıyorlar.”
ONLAR SARAYIN VEKİLİ: 140 yıllık parlamento geleneğimizi yer ile yeksan etmek istiyorlar. TBMM’nin yetkilerini bir kişiye devrediyorsan, TBMM’nin tarihine ihanet ediyorsun demektir. Mustafa Kemal Atatürk’e verilmeyen bir yetkiyi, TBMM’yi fesih yetkisi vereceksin. Güçler ayrılığı ilkesini kaldırıyorlar. Türkiye, daha karanlık ortamın içine çekilmek istenmektedir. Cumhurbaşkanı’ndan, Başbakan’dan TBMM Başkanı’ndan rica ediyorum, bu teklifi lütfen geri çekin, bu gerilimi Türkiye kaldıramaz, böyle bir düzenlemeyi Türkiye kaldıramaz.
ADAM GİBİ HABER YAPACAKSIN
Anadolu Ajansı, zamlara güncelleme diyor, ama İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin otobüs ücretine zam diyor. Devlette liyakati çökertirsen bu tür saçmalıklara ortam hazırlarsın. AA Genel Müdürü’ne seslenmek isterim, sen devletin memuru musun, iktidarın kölesi misin? O makamda aldığın parayı hak edeceksin. Senin maaşını ben ödüyorum, oturup adam gibi haber yapacaksın.
ÇOCUKLARIMIN DURUMU MALUM
Bütün bunları fırsat bilip zam yağmurunu yağdırdılar. Herkes can derdinde, bunlar mal derdinde. Asgari ücrete 104 TL zam yaptılar. Bin 404 lirayla istirham ediyorum, cumhurbaşanı, başbakan, milletvekilleri bir ay geçinsinler diye sordum. Vay sen misin bunu soran. Hayatım boyunca hep asgari ücretin üstünde geçindim. Benim gemilerim yok, onların gemileri var, benim çocuklarımın durumu malum, onların çocuklarının da durumu malum. Evimdeki ayakkabı kutularında ayakkabı var, onların evindeki kutularda dolarlar var.