Kılıçdaroğlu: 28 Şubat mağduru Erbakan’ı arkadan hançerleyen sen değil misin? CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında sert açıklamalar yaptı.
Konuşmasının başında sesinin kısık olması nedeniyle dinleyicilerden özür dileyen ve art arda iki kurultay gerçekleştirdiklerini hatırlatan Kılıçdaroğlu, ”Kurultayımızın görkemli geçmesi, verdiğimiz mesajlar en başta sayın Başbakan’ı rahatsız etmiş. Buradan söylüyorum; Sayın Başbakan daha sen çok rahatsız olacaksın. Hiç endişelenme” ifadesini kullandı.
Türk siyasal tarihinde gelmiş geçmiş en demokratik tüzüğe artık CHP’nin sahip olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, bu tarihi değişime katkı veren CHP örgütüne teşekkür etti. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ”Disiplin örgütlerin işidir. Örgüt demek disiplinli ses çıkarmak demektir. Halka umut, güven vermemiz lazım. Bunun yolu ortak söylem geliştirmektedir. Ortak söylem geliştireceğiz. Hiç meraklanmayın, Parti Meclisimiz çalışıyor, milletvekillerimiz çalışıyor. AKP’nin hayal bile edemeyeceği alanlara biz giriyoruz.”
CHP’nin bir demokrasi devrimi yapmaya kararlı olduğunu ve bu kararlılıkla yola çıktığını ifade eden Kılıçdaroğlu, bu kararlılığı belirleyen temel unsurun partinin anayasası anlamına gelen tüzüğü olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, ”Siz bakmayın birilerinin ‘anayasa değişikliği yaptık’ demesine. 32 yıldır hiç kimse 12 Eylül anayasasını değiştirmedi. Çıksın söylesinler, ‘biz 12 Eylül anayasasını değiştirdik, daha çağdaş bir anayasa yaptık’ diye. 32 yıl… Bunun mimarı, değişimin mimarı, dönüşümün mimarı, devrimin mimarı tarihinde olduğu gibi inşallah CHP olacaktır” diye konuştu.
Herhangi bir insanı işe alırken bile özgeçmişine bakıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: ”Değişimi ve dönüşümü yapacak parti CHP’dir derken biz de kendi özgeçmişimize bakalım. Özgeçmişimiz nedir acaba bizim- Eğer özgeçmişimizin temelinde Kuvayi Milliye ve Müdafa-i hukuk varsa özgeçmişimizin temeli sağlamdır ve güçlüdür demektir. Çünkü temeli hukuktur.
Milli mücadeleyi başlattı CHP’yi kuran kadrolar, kurtuluş savaşını verdi. Cumhuriyeti ve devleti kurdu CHP’li kadrolar. Daha sonra çok partili hayata geçti ve demokrasiyi getirdi bu ülkeye. Daha sonra çağdaş bir devlette olması gereken sosyal demokrasiyi ülkeye getirdi. CHP’nin özgeçmişi budur. Bu özgeçmiş şanla, şerefle doludur. Herkes bunu böyle bilsin, tarihine baksın çok iyi okusun. Devleti kuran, özgürlüğü, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü getiren partidir.”
Böyle bir özgeçmişin dünyada da az rastlanır olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
”89 yıllık tarihimize baktığımız zaman şanla, şerefle dolu bir tarihle karşılaşırız. Ama öbür yana dönüyorum bir de öbür tarafa bakıyorum, geçmişinden utanan, siyasi mezhebi gayri sahih olan, ne olduğu belli olmayan…Ülkenin 10 yıllık iktidarında gelinen noktaya bakın. Geçmişinden utanan birisi kalkıp CHP’nin görkemli tarihini eleştirirse bu güven verir mi topluma, insanlara- O tarihin içinde senin ataların da var, o görkemli tarihin içinde. Sen önce kendi atalarının geçmişine ihanet ediyorsun bunu söyleyerek. AK Parti’nin değişim ve dönüşümden yana değil, statükocu bir parti olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, ”İlkesi statüko olan bir kişi değişim ve dönüşümden söz edemez. Onun için halkı aldattılar geçmişte. ‘Biz değişim yapacağız, dönüşüm yapacağız, devrim yapacağız. CHP statükocu.’ Hatta öyle bir noktaya getirdiler ki ‘Sosyalist Enternasyonal’den biz davet alıyoruz, CHP’yi çıkaracaklar’ Buyur başvur bakalım seni alıyorlar mı almıyorlar mı-” dedi.
Kılıçdaroğlu, demokrasinin, bir devletin giydiği kıyafet değil, devletin ruhu olduğunu belirterek, ”Demokrat olabilmek için ateş çemberinden geçmek, bedel ödemek gerekiyor. 12 Eylül’lerde, 12 Mart’larda hapse girmek gerekiyor” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiren Kılıçdaroğlu, ”(Gömlek değiştirdim, demokrat oldum. Gömleği yırttım, attım…) Uygulamalarına bakıyoruz, yırttığın gömleğin katmerlisini giyiyorsun” dedi.
Bazı aydınların, ”gömlek değiştirdim” ifadesini, ”gerçek demokrat, gerçek değişimci, gerçek dönüşümcü” diyerek alkışladığını ifade eden Kılıçdaroğlu, ”Anayasa değişikliğini bile alkışladılar. Şimdi uyandılar. Baktılar ki demokrat değil bu. Onlara şunu söylüyorum: Demokrasi, bir devletin giydiği kıyafet değil, devletin ruhudur. O ruhu taşımazsanız, demokrat da olmazsınız” diye konuştu.
-”Demokrasiyi ve özgürlükleri istemiyor”-
Başbakan Erdoğan’ın, demokrasiyi ve özgürlükleri istemediğini, baskıcı rejimden yana olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, bir ülkede hukukun üstünlüğü yoksa demokrasinin kriterlerinin de anlamı olmayacağını belirtti. Hukukun üstünlüğünün olmadığı bir ülkede, halkın özgürce örgütlenme hakkının, medya özgürlüğünün, düşünce ve ifade özgürlüğünün, adalet güvencesinin olamayacağını, sivil toplum kuruluşlarının gelişemeyeceğini anlatan Kılıçdaroğlu, ”Bu kadar temel sorunla karşı karşıyayız. Türkiye’de bu anlattıklarımın tamamı var. Postmodern diktatör var. Medya baskı altında ve adalet işlemiyor. Bir kişinin iki dudağı arasından çıkan sözcükler, parlamentodan geçiyormuş gibi oluyor. Türkiye’yi dünyada saygın konuma getirecekseniz, hukukun üstünlüğünün işlediğini göstereceksiniz” diye konuştu.
Yıllardır, ülkeyi binbir badireden geçirip kurtaran şeyin, ülkedeki entelektüel birikimin ve toplumsal sağduyunun siyasi karar süreçlerine nüfus etmesi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
”Entelektüeller, birikim bunu sağlamıştır. AKP bunu yok etti. ‘Her şeyi ben bilirim, kimse konuşmasın, sesini çıkarmasın’ dedi. Birisi konuşursa ve gazeteciyse işinden oluyor. İşine son verilen gazeteci sayısı 50’leri, 100’leri aştı. ‘AKP iktidarını eleştiriyorlar’ diye. Yeteri kadar şakşakcın var, bırak üç beş kişi de eleştirsin. Buna da tahammül edemiyorlar. Totaliter rejimden farksız.”
-”Anneler, sesinizi çıkarın”-
Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran kanun teklifine değinen Kılıçdaroğlu, bunun bir tasarı yerine teklif olarak sunulduğunu, Bakanlık Kurulundan geçmediğini söyledi. Başbakan Erdoğan’ın, söz konusu teklifi savunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ”Türkiye’nin en temel sorunu, en tartışmalı sorunu hiçbir yerde tartışılmadan parlamentoya getiriliyor. Bütün annelere sesleniyorum; sizin çocuklarınızın geleceği ellerinizden alınıyor, sesinizi çıkarın” diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Uludere’ye gidişini ertelediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ”Sayın Erdoğan, Uludere’ye gidemiyorsan, gel Kemal kardeşine ben seni kar, tipi de olsa söz veriyorum Uludere’ye götüreceğim” diye seslendi.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın bugün 28 Şubat nedeniyle konuştuğunu, ”biz mağdur olduk, mahvolduk, acılar çektik” dediğini belirterek, ”İnanıyor musunuz-” diye sordu. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
Erbakan’ı arkadan hançerledin!
”Tam bir yalan makinesi. 28 Şubat’ta bedeli sen mi ödedin- Mağdur arayacaksan, yüzüne karşı postmodern bir darbe yapıldıysa onun mağduru rahmetli Erbakan’dır, yüzüne karşı yapıldı. Sen ne yaptın; gittin Erbakan’ı arkadan hançerledin. Kalkmış ahlak dersi veriyor, sen kendi liderini arkadan hançerleyen adamsın. Erbakan’dan helallik istedin mi, o sana hakkını helal etti mi- Şimdi kalkmış ‘Ben 28 Şubat’ta mağdur oldum…’ Geç onları. 28 Şubat seni Başbakan yapmak için yapılan manevraydı.”
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a, ”yürüyen yalan makinesi” dediğini ifade ederek, buna ilişkin örnek vereceğini söyledi.
”CHP’li belediyeler, yaptıkları ihalelerle PKK’ya kaynak aktarıyorlar” dediğini ancak Başbakan’ın bu belediyeleri açıklamadığını anlatan Kılıçdaroğlu, ”Açıklamadı çünkü, yalan söylüyordu” dedi.
Kılıçdaroğlu, gensoru verdiklerini, orada da gelip açıklamadığını, kaçtığını savunarak, ”Çünkü, yalancı adam. Kaçmayıp ne yapacak, yalanı çıkacak. Recep Tayyip Erdoğan’ı yalan makinesine bağlasalar samimi söylüyorum 24 saat öter” ifadelerini kullandı.
-”Demokrasinin d’sini bilmiyorsun”-
CHP’lilere, büyük görevler düştüğünü ifade eden Kılıçdaroğlu, ortak söylem geliştireceklerini, halka daha fazla gideceklerini, sorunlarını dinleyeceklerini, çözümlerini söyleyeceklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, kendilerine düşen görevin, tarihi, zulme ve haksızlığa karşı direnme görevi olduğunu anlattı. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
”Yunus Emre’den söz ettim diye beyefendi şaşırmış. Sen Yunus Emre’nin ne olduğunu bilmezken ben Yunus Emre’yi biliyordum Erdoğan. Sadece Yunus Emre’yi değil, bu ülkenin kültürüne kim katkı yapmışsa, görüşü ne olursa olsun, herkese saygı duyan bir siyasi anlayıştan geliyoruz. Toplumun önüne sözcükleri, cümleleri onlardan çıkarırken, topluma rehber olan cümleleri, şiirleriyle çıkarız. Kin ve intikam duygusuyla toplumun önüne çıkmak, bir siyasetçiye yakışmaz. Ayıptır, zulümdür bu topluma.”