Trabzonspor – Fenerbahçe maçında Onur ile arasında geçen tartışmaya Selçuk Şahin twitter’dan açıklama yaptı. Sportif alanda zihinsel performans antrenörlüğü yapan NationalTurk yorumcusu Ersin Afacan’ın yazısı;
İşte Selçuk Şahin’in twitter üzerinden yaptığı açıklamalar;
Bu tweetleri yorumlamak için İngilizce konuşan ve Kuzey İskandinav ülkelerindeki yaygın bir felsefi anlayış olan “Analitik Felsefe”den yararlanmak istiyorum. Analitik felsefeye göre felsefenin görevi, dildeki kavramları çözümlemektir. Yani bir bilginin doğru olup olmadığını anlamak için o bilginin analizi gerekir. Çünkü kurduğumuz cümleler, düşüncelerimizin dile aktarılmasıdır. Dolayısıyla konuşma dilinde kullanılan sözcüklere yani konuşulanlara bakarak kişinin zihinsel (mental) yapısını da çözümlemek mümkündür.
Öncelikle Selçuk ilk tweetinde kaleci Onur’u maç bittikten sonra tribünlere dönüp hareket etmekle suçluyor. Sonra da “Onur kardeş” diye hitap ediyor. İnsan kardeşini sosyal medyada suçlar mı?
Daha sonra “Ben de bunu görüp yanına gittim, kendisine böyle bir şeye gerek yok ortamı geriyorsun dedim.” diye açıklamasına devam ediyor. Sahada olmayan bir yedek oyuncu olarak rakip takımın kaptanını uyarmak görevini Selçuk’a kim verdi veya Selçuk neye dayanarak bu görevi yapma ihtiyacı duydu?
“Benden tam 7 yaş küçük kardeş Onur bana sen ne ayaksın diye karşılık verdi” tweetinden anlaşılan şu ki Selçuk, Onur’u kardeşi olarak görse de Onur, Selçuk’u abisi olarak görmüyor. Çünkü insan abisine “sen ne ayaksın” diye soru sorar mı? Ayrıca rakip takımın kaptanı seni abi olarak kabul etmek zorunda mı? Sahada herkes profesyoneldir ve modern ülkelerde futbolcular ya birbirlerine ismi ile hitap eder ya da Selçuk bey veya Onur bey diye hitap eder.
“biz de genç olduk o zaman ki rakip olan Hakan Şükür, Sergen, Tolunay abilerimizle hiç böyle diyaloglara girmedik. Kendileri bir şey söylediğinde abi diye cevap verdik ne ayaksın sen diye değil.” Açıklaması ile kendisini örnek bir rol model olarak ilan ediyor. Ayrıca Hakan, Sergen ve Tolunay yedek olup oynamadıkları hangi maçtan sonra taraftara hareket ettiğini ileri sürerek rakip takımın kaptanının üzerine yürüyüp uyarma görevini yaptı? Bu üç eski futbolcu böyle bir işi ‘üstüne vazife kabul edip’ yapmaya tenezzül eder miydi?
“Sanırım artık futbolda sevgiyi geçtim saygı bile kalmadı.” ifadesine ben de katılıyorum. Rakip kaleciye saygısı olan taraftar, o sporcusunun üzerine yabancı maddeler atar mı? Rakip takımın kaptanına saygısı olan, o sporcuya ‘kardeş’ diye hitap edip küçümseye çalışır mı? Rakip takımın kalecisine saygısı olan, yedek kulübesinden gelip sahanın ortasında o oyuncuyla kafa kafaya tartışma yaşar mı?
“Maçtan sonra tekrar Trabzon soyunma odasının önüne gidip Onur’la konuştum, benim amacım bir abisi olarak onu uyarmaktı ama verdiği cevap kendisine yakışmadı. Kendisine en küçük bir hareketim dahi olmamıştır” demesiyle sahanın içine girip Onur’u uyarmaya kalkışmasını ‘en küçük bir hareket’ olarak görmemesi çok ilginç. Aslında Selçuk’un bu yaptığı küçük değil büyük bir harekettir hem de en gereksizinden.
Yazımı bitirirken profesyonelliğin uzmanlaşmayı gerektiren bir meslek ve bir yaşam tarzı olduğunu belirtmek istiyorum. Bu yaşam tarzının oluşmasında her ülkenin kendi kültürü etkileyici bir faktör olmaktadır. Aşağıdaki şemada da gördüğünüz gibi fiziksel ve zihinsel dayanıklılık, beceriler ve taktiklerin temelinde kültür var.
Dolayısıyla profesyonel sporcular, farklı ülkelerde farklı biçimlerde yetişmiş olabilir. Çünkü gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkelerin tarihi ve sosyal gelişimleri farklıdır. Yani Selçuk ile mesela Messi arasında bir kültür farkı var. Bu anlamda profesyonel, bilgiyi kullanabilendir ve profesyonellik, şablon uygulamaları değil, yaratıcı çözümleri gerektirir. Yani dededen kalma babadan görme usuller değil bilimin ve aklın usulleri kullanılır. Bunu yapan sporcu da taraftarı koruyup onlara ‘size sahip çıkıyorum’ görüntüsü yaratıp tribünlere şirin gözükmeye çalışmaz. Aksine empati yapıp oyun esnasında üzerine atılan cisimlerden dolayı zor durumda kalan rakip oyuncuya destek olur ve onu daha da zor durumda bırakacak davranışlar yapmaz.
Ersin Afacan / NationalTurk