Kaostan beslenen resmi irade

NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan’ın bu haftaki “Kaostan beslenen resmi irade” başlıklı yazısı;

Eğitim süreci sürekli değişimi gerekli kılıyor, bu gerekçe eğitim kurgusunun diyalektik içeriğe sahip olmasından kaynaklanıyor. Bilgi toplumu olma yolundaki uğraşlara rağmen, özellikle alt kültür başlıklarının geçerli olduğu ülkelerde ki biz de buradayız, bilgiyi sorgulamadan kabul etme eğiliminin geçerli olduğunu görüyoruz.

Bilgiyi kullanmadaki yetersizlik yüzünden, değişimin ve gelişimin yeterli düzeye ulaşamamasından nitelikli insan gücüne ulaşmada büyük sıkıntılar çekiyoruz.

Bu durumu düzeltmek için geçerli olan eğitim metoduyla üst düzey düşünme becerilerinden biri olan eleştirel aklın becerisinin ve duyguların farkında olma, duygularla başa çıkabilme, motive olma, empati kurabilme, ilişkileri yönetebilme gibi duygusal zekâ donanımlarının kazandırılması kesinlikle önemlidir.

İzlanda maçı öncesine ve maç anına bu düşünce bütünlüğü çerçevesinde bakarsak sanırım bazı şeylerin farkına varmak daha kolay olacaktır.

Öncelikle; ülkelerin var olma kodlarını oluşturan bütünleştirici unsurlardan biri olan ulusal marşlara hangi ülkede olursa olsun saygı gösterilmesi zorunluluktur. Bu kodu rencide edecek her kullanım, karşısında bütünleşmiş bir tepki görür. Bu tepki süreci spor kurgusunun dışında ulusal bir içeriğe sahip olur.

Spor müsabakalarında kazanılan skor veya kaybedilen skorun değeri; sadece bir puantajdan ibarettir. Bunu amaç yapmak ve bu yolda her yolu ‘mubah kılmak’, sporun kendi ana kurgusundaki ‘centilmenlik’ ve ‘saygınlık’ temeline ters bir tutum içerir.

Spordaki ‘saygınlık’ bir bütünlük arz eder ve ancak tüm koşullara uyum sağlandığı taktirde karşılık görür.

Eğitim sistemimizin temeli olan ‘öğretilmiş çaresizlikler’in karşılığı, yabancı bir kültür ile çelişki yaşadığımızda çok net olarak yetersizlikler abidesi şeklinde kendini ortaya çıkartıyor.

Karşılaşılan olumsuz bir davranış şekline karşı alınacak tavrın temelinde, ‘duygusal zekâ’ donanımları sayesinde lehimize çevirme yerine, ‘öğretilmiş çaresizlik’ler üzerinden tepki gösterme üzerinden ‘kaos’ yaratarak oradan ‘nema’lanmaya çalışıyoruz.

Bu ülkenin gerçeğidir.

O yüzden; kaostan yararlanmaya çalışan medya, siyasi figürler olayın üstüne atlayarak süreci çatışmaya götürmeye çalıştılar.

Olayı analiz edip, eleştirel bir bakış açısıyla yorumlayıp yanlışlığı İzlanda aleyhine çevirecek kurguyu sağlamak bize oldukça zor geldi. İzlanda’nın yanlışına biz başka bir yanlışla tepki göstererek durumu kendi aleyhimize krize dönüştürdük.

İşin kötü yanı burada başka bir açmazımızla karşılaşıyoruz: Kriz yönetme becerisi.

Bizim kültür kodlarımızda karşılığı olamayan bir başlık bu…

Hele hele Şenol Güneş için büyük bir handikap!

Siyasi kurgu, çatışma ve kriz çıkarma stratejisiyle bu ülkede iktidar mücadelesi verdiği için oradan bir beklenti içine girmenin karşılığı zaten olamaz. Sadece biz birbirimizi yeriz.

Ama, spor küresel bir kurguya sahip alan olduğu için, bu alan içinde her an krizle karşılaşma işin kendi kodlarında vardır.

Bunu yönetebilmek sadece analitik bir zekâ ile mümkün olmaz. Bunun ile başa çıkmak güçlü bir ‘duygusal zekâ’ ile mümkün olur.

Bu branş içindeki sadece teknik insanı bağlamaz. O branş içindeki yönetici ve uygulamacı tüm mekanizmalar içinde görev alan insanları bağlar.

Ancak o zaman olumsuzluklardan olumlu bir sonuç ortaya çıkar.

İzlanda maçı bu açıdan iyi analiz edilmesi gereken maçtır. Yenilgi sadece bir skordan ibarettir. Ama, yenilginin oluşumunu sağlayan gerekçelerin farkına varılmaması, istikrarın ve sürdürülebilir başarının olmayacağı anlamına gelir ki bu bizde artık alışkanlık halinde bir davranış şekli haline büründü.Terim’in İsviçre maçlarındaki ‘kaos’ stratejisindeki kaybettiklerimizi iyi analiz edemediğimiz için kaybetmeye hâlâ devam ediyoruz.

Aynı tehlikenin daha yoğunluğunu Fransa’da saha içinde ve saha dışında yaşayacağımız şimdiden belliyken, buna karşı tutarlı tavır almanın gerekçelerini iyi analiz etmek gerekir.

Yeter artık, içi boşaltılmış kavramların şova yönelik gösteriş kurgusundan kurtulmak gerek.

Müslüm Gülhan / NationalTurk

Exit mobile version