Jose Mourinho röportajı (yeni)
Real Madrid’in yeni hocası, dünyanın en iyi popüler liginde Şampiyonlar Liginden elediği İspanya Şampiyonu Barça ya karşı, önümüzdeki hafta sahne alacak.
Futbolu profesyonel olarak oynamadan öğrenen Jose Mourinho’yu anlamak isteyen ve onu farklı kılan nedenleriyle başarıya giden sırlarını öğrenmek isteyen bir çok insan var kuşkusuz.
Aslında bir hocanın sporcuları arasında her zaman saygı duyulması en önemli bir kriter başarı için.
İşte Jose Mourinho kendi deyişiyle dürüstlüğünün verdiği avantajı Real Madrid’te de uygulayıp başarılarına bir yenisini daha ekleyecekmi.
Bana göre başaracak daha şimdiden yeni, taze, dürüstlüğü karşılıklı yaşayacak oyunculardan kurduğu genç takımıyla bunu hak edeceğini de sanıyorum.
HT
İşte Real Madrid’in hocası Jose Mourinho’yla El Pais Gazetesi’nden Juan Cruz’un 22 Ağustos 2010’da yaptığı röportaj notları;
Bu sıralar insanlar 47 yaşındaki Mourinho’nun ağzının içine bakıyor.Ondan olay yaratacak , karşı tarafı kışkırtacak veya başarı metodları ve amaçları hakkında ego dolu konuşmalar bekliyor.
Jose Mourinho aslında böyle bir fotoğraf verse de, bu hayalini tasarladıkları Jose Mourinho nun çok az bir kısmı bile değil.
Real Madrid’in yeni hocasının kendisine uygun gördüğü böyle bir görünüm.
Bunu kendisi istiyorı ve tamamen gerçek fakat kendisi bununla sınırlı degil. Bu görünüm futbolcularındansa kendine düşmesini istediği eleştiri oklarının önüne koyacağı bir şemsiye sanki.
Ama bunun yanında başka bir görüntü daha var, bu da gerçek. Bu röportajda da bazen gösterdiği gibi kendi anlatımındaki görüntüsüyle ilgili notlar aldım.
Jose Mourinho sadece kızgınlığıyla öne çıkan bir adam degil. Aynı zamanda kibar, mesafeli, zaman dolduğunda sandalyesinden kalkıp gitmecek kadar saygılı (20 dakika, bu röportaj için söz verdiği süre aslında 45 dakikadan da fazla sürdü) biri.
Karşımda duruyor, gülümsüyor ve kahkaha atıyor. Her zaman bıraktığı kirli sakalıyla şakalaşıyor. Bu sakalın kendisinini biraz daha olgunlaştırdığını düşüşnüyor.
Ve kendisini 1996 da Barça ya getiren hocası Bobby Robson un dediği gibi “ gördüğüm en sıra dışı gözler”e sahip tercüman.
Sonraları kendisine bir hakaret gibi bağırılmıştı “Tercüman” diye bağrılmıştı Nou Camp’ta.
Jose Mourinho’nun da dediği gibi “Bu tercümanlara hakaretti.”
İnsanların Mourinho’nun kibirliliğine söylediklerinden daha çok ilgi gösteriyorlar aslında:
Kapıdan giriyor, elini uzatıyor, soru işaretlerini siliyor, tek kelime etmeden, kağıtlarda ne olduğunu önemsemeden, soru sorulmayı bekliyor.
Fakat söylediklerinde kibirden-ukalalıktan eser yok.
Kulübedeki adam, tamamen amaçına odaklanmış, bunu böyle belirtmese de, en büyük antrenör babasını mutlu etmek istiyor.
Babası Jose Manuel Felix Mourinho, Vitoria de Setubal takımının kaleciliğini yapmış eski bir futbolcu ve antrenör:
Jose Mourinho onun için her şeyi yapmayı istiyor.
Chelsea ve Inter’de kazandığı şampiyonlukları Real Madrid’de de kazanmak istiyor.
Büyük bir oyuncu olamadı ama en iyi ve en başarılı hoca olmak istiyor.
El Pais Gazetesi; Michael Robinson, Canal+ ‘ ın yorumcusu eski futbolcu, sizle bir ay boyunca Yugoslavya da bulundu. Ve bu zaman ile ilgili notları şöyle;
Onunla beraber olduğum zaman benim için çok faydalı oldu.Ondan bana sıcak kanlı, şevkatli ve harika bir insanın izlenimleri kaldı. Bu özellikleri kendisinde evrimleşmiş ve kişiliğine yerleşmişti ve şimdi sadece büyük bir hoca değil aynı zamanda çok güçlü referansları olan biri:
Görüntüsü mesafeli olmasına rağmen o bir iletişim dehası , futbolcularla çok dürüst ve bir o kadar da cömert, onlara kazananın onlar, kaybetme zamanında ise kaybedenin kendisi olduğunu olduğunu hissediren biri, futbolcularının saygıları ona üst düzeyde. Futbolcularına sevgi ve saygı iletirken tatlı sert biri. İletişim savaşları anlık.
Jose Mourinho: Onu arayıp teşekkür etmek lazım. Beni iyi tanıyor. Bu analiz çok zeki bir insanın tespiti veya beni çok iyi tanıyan birinin olsa gerek. Belki de hem gazeteci hem de eski bir topçu olması dolayısıyla oyunu anlayacak hassasiyet kendisinde mevcut.
Sana Asturyalı şair Angel Gonzalez yoluyla hitap etmeme izin ver: Onun deyişiyle: “Ben neden Angel Gonzalez’im, neden benim bünyem yere basıyor..”
El Pais Gazetesi: “ Jose Mourinho olmanız için ne yaptınız, bugün kü Jose Mourinho olarak?” Çocukluğunuz nasıl geçti, arkadaşlarınız, ebeveyinleriniz? Sizi futbola aşık eden yaşam nasıl oluştu?
Jose Mourinho: Her şey çok doğaldı (gülümsüyor). Bir futbolcunun ailesinde dünyaya geldim, bir antrenörün çocuğu olarak büyüdüm. Bu benim içinde bulunduğum doğal yaşamımdı. Çok yıllar sonra “futbol” hala hayatımın ayrılmaz bir parçası olarak kalmaya devam ediyor, kızım doğduğunda, maçım oluyor, başka bir gün oğlum doğuyor, ertesi gün yine bir maçım oluyor.
El Pais Gazetesi: Peki çocuklar doğarken iki maça da gittiniz mi?
Jose Mourinho: Tabiî ki, Bu benim hayatım. Babam bir Portekizce öğretmeniyle evlendi. Bu karışım beni futbola bir yönden aşık etti ama aynı zamanda annemin varlığı beni bu tutkuyu kontrol etmeme yol gösterdi ve bu yolda kültürel ve akademik bir motivasyonda tutmamı sağladı. Gençliğimde, 17 yaşındayken bir sevgilim oldu. 15- 16 yaşlarında o kişi şu an benim eşim olur. Beden eğitimi okudum. Sonuç olarak benim düşünce yapımın oluşması bazılarına alakasız gelen bu iki kavramın birleşmesiyle oluştu. Üniversite ve futbol. Üniversiteye başladığımda işleri iyi yapmak, eğitimimi tamamlamak gibi o kadar çok zorunluluğum vardı:
Bu benim tarzımı değiştirdi.
Ben artık o üst düzey futbol oynamak isteyen bir genç değildim.. Eskiden hayaller kuran bir futbol yeteneği değilim futbolculuğumda hiçbir zaman üst seviye olmayacaktı. İşte o zaman hayatı, liderlik yapabilecek, okuyabilecek ve olayların daha çok bilimsel yönlerini anlayabilecek birinin bakış açısından görebileceğimi de anlamaya başladım.Ondan sonra yavaş yavaş fırsatlar gelmeye başladı. Bobby Robson’la çalışma şansını yakaladım, beni Barça gibi dünyaca ünlü bir kulübe götürdü. Ondan sonra Luis Van Gaal ile çalışma şansına sahip oldum. Bobby’den çok farklı olarak, çok metodcu, çok organize biri. Bu şekilde büyük oyuncularla çalışma şansına eriştim. Ve Portekiz’de teknik direktör olarak göreve başladım 2000 senesine bu şekilde geldik. Geride kalan 10 yıl çok çabuk geçti. Çok uzun bir maratondu buraya kadar.
-Çok büyük bir özgüven, hiç kuşku yok. Elleri bile oynamıyor. Bir eli sol dizinin üstünde sabit ve diğerini indiriyor kaldırıyor sanki. Hayatının anlattığı sırada sanki Mourinho kibirinden uzaklaşıyor ve sanki ziyaretine gelmiş eski bir arkadaşına konuşuyormuş gibi davranıyordu.-
Bize gelen bilginin kalitesi bizim görüş kalitemizden daha önemlidir. Bunu benimle çalışan insanlara öğretmeye çalışıyorum. Okumalısınız ama aynı zamanda sizin okuduğunuzu başkalarının da tamamen anlamasını sağlamalısınız. Tecrübelerime göre birinci antrenör değilseniz gözlem yapma kapasitesi ve analiz yapma olanağına sahip olabilirsiniz. Ama en sorumlu kişi olduğunuzda, önemli olan okuyabilme, analiz yapabilme ve baskı altında karar verebilmeye devam edebilmenizdir. Bu şu an bilimsel olarak duygusal zeka olarak adlandırılıyor. Maçı tribünden veya kasetten defalarca izlemek başka bir şey; maçı sahada durduramayacağınız 90 dakikayı yaşayarak müthiş baskı altında “ Bir dakika durun düşünmem gerek. Geri sarın tekrar izlemem gerek” diyememek başka bir şey. Bu baskı altında bir konuşma yapma kabiliyeti antrenörler için çok önemli bir kuram. Maç ortamı tamamen değişiktir, her şeyden ötedir.
El Pais Gazetesi: İlk gördüğünüz babanızın yönetimiydi. Ondan ne öğrendiniz?
Jose Mourinho: Dürüstlük. Bir antrenörde belki de bir insanda olması gereken en önemli şey. Çünkü babam bunu bana çocukken öğretirken, kendisi benim futbol antrenörü olacağımın hayalini bile kurmuyordu. Bir insan olmak için ve bunu futbola geçirmek için, bir lider olmak için… Çünkü bir hoca bir liderdir, bence dürüstlük en mühim şeydir. Babam benim için bir örnek. Kararlarımda hatalarım olacaktır, analizlerimde de, ama oyuncularımla aramda en üst seviye dürüstlüğü sağlayacağım. Benim hiçbir eleştirim onlara başkalarının ağzından gitmeyecektir. Bunu bana tecrübe söylüyor. Her zaman için çalıştığım oyuncu grubuyla müthiş bir ilişkim oldu ve bu mükemmel ilişkinin “sorumlusu” ( Gülümsüyor) oyuncularıma karşı benim maksimal dürüstlüğümdür.
Size özellikle açıklamak istediğim şeylerden bir tanesi de budur, ben seninle aramızdaki işlere bir aracı istemiyorum sadece çok samimi, çok dürüst ve karşılıklı bir ilişki istiyorum. Bir oyuncunun neden oynamadığını basın aracılığıyla sormasını istemiyorum, bunu elbette ki bana sorabilir. O oyuncunun neden oynamadığını basın aracılığıyla söylemeyi de sevmiyorum, bunu bizzat kendisine söylerim. Benim için bu direkt, dürüst, gözlerimizin içine bakabileceğimiz bir ilişkidir. Tabii ki sıkıntılı ( tatsız) zamanlarımız olacaktır, ki bu çok normal, çünkü futbolcular çok özel bir ruh hali içindedirler, bunu eleştirmek için söylemiyorum onları sadece anlamak lazımdır. Onların içinde bulundukları ruh halinin en önemli özelliklerinden biri oynamazsa mutsuz olmasıdır. Bu nedenle her zaman zor anlar karşımıza gelir ama bu zorluk eğer arada sıcak ve dürüst bir ilişki varsa azalır. Tüm kararlarını her gün oyuncularına açıklayan bir hoca değilim. Bunu yapmıyorum ama her zaman için bir ya da birden fazla nedenim oluyor bir karar alırken. Bunun açıklamasını istiyorlarsa, çok kolay bir yolu var, ofisimin kapısı her zaman açık.
El Pais Gazetesi: 10 yılı aşkın süredir sizin önemli hedefleriniz oldu. Bu da büyük takımların lideri olmak. Buralar çok egonun bulunduğu yerler. Bunu nasıl idare ediyorsunuz? Futbol adamlarında ego çok değişti mi acaba?
Jose Mourinho: Çok inanılmaz bir biçimde değişti. 40 yıl önceki babamın bununla ilgili konuşmasını hatırlıyorum, bir oyuncuyu kampta elinde bir kitapla görmek çok sıradışı bir olaydı. O zamanlarda iskambil oynanırdı. Dünya değişti ve şu an futbolcu çok daha fazla bilgi ve öğreti alıyorlar.FDutbol adamları 40 yıl önce iki parmak fazla entellekütelliğiyle ve iki parmak fazla kültürüyle futbolcuların üstündeydi. Futbolcular ne iş için, nasıl çalıştıklarının, ihtiyaçlarının bile farkına varacak düzeyde değildi… Futbol üzerine muhabbet ediyorlardı, hepsi bu. Bugün futbolcu toplumda tamamen değişik bir konumda. Eskiden çok fazla sosyal ortamlara giremiyorlardı. Şimdilerde herkes istiyor ki futbolcu değişik çevrelerde gözüksün. Futbolcu artık çok daha bilge, zeki ve mükemmeliyetçi. Bu yüzden artık hocalar da eskiye göre çok daha donanımlı olmalılar. Sadece futboldan anlayan bir hoca bitmiştir diyebiliriz. Bu ortamda barınamaz, hayatta kalamazlar. Ve klasik antrenör, eski bir futbolcu veya futboldan çok anlayan biri eğer bahsettiğim konularda yeterince donanımlı değilse, hoca olduktan iki gün sonra başarılı olma ihtimali çok yoktur. Sadece iyi antrenman yaptırmak, iyi oynamak degil ,karar vermek ve kazanmak. Çok dahası var, ego yönetimini üzerine almak, duyguları idare etmek gibi şeyler bu olay şu an bizim işimizi çok daha karmaşık, çok daha güzel ve aynı zamanda çok daha zor yapıyor.
El Pais Gazetesi: Futbolcuların artık daha kült olmaları sizi daha çok özeleştiri yapar hale mi getirdi?
Jose Mourinho: Her meslekte olduğu gibi her türlüsüyle karşılaşıyorsun. Bence bugün futbolcu dediğin çok gururlu bir kişilik, kelimenin olumlu anlamıyla. Ne zaman belirli bir seviyeye vardığında ekonomik geleceğini bir yana bırakıyor. Bugünün futbolcusu yani oynamak ve iyi oynamak isteyen, ilk 11 oynamak isteyen, daha çok kontrat yapmak isteyen,kazanmak ve her zaman kazanmak isteyen bunu bizzat gururu için yapıyor ya da hiç yapmıyor. Burada mühim olan bir eksik bir fazla euro değil, kişisel gurur. Ve kendim için de bunu söyleyebilirim. Neden çalışıyorum? Neden kazanmak istiyorum? Neden devam etmek istiyorum? Çalışıyorum çünkü hoşuma gidiyor, çünkü gururluyum, çünkü insanlar benden kazanmamı bekliyor. Ben de bunu kendimle iyi olmak için yapmaya devam etmek istiyorum. Bu seviye geldiğimizde, bu bir kişisel gurur meselesi oluyor. Ben tarih yazmak istiyorum, Ronaldo, Messi, Zanetti de istiyorlar…Büyük oyuncular Porto’nun Inter’in Chelsea’nin tarihini yazmak isterler.Biz yani futbolcular ve hocalar , bu seviye geldiğimizde, mesele doğal gururdur, doğuştan olan bir gurur. Bu neden de olmasaydı eğer, bir gün yataktan kalkar ve derdin ki “Yeter!.”
Ben hiçbir zaman “yeter” demeyeceğim.
El Pais Gazetesi: Oynamak yeterli değil yani…Önemli olan kazanmak. Peki kaybedince?
Jose Mourinho: Nedenini bilmek lazım. Neyi geliştirmek, iyileşmek lazım bunu bilmek gerek. Bizim hatamız mı yoksa karşı tarafın mı? Eğer bizim hatamızsa bu büyük sorun demektir. Eğer karşı tarafın yüzünden ise demek ki bizden iyilerdi, tamam, kabul ediyoruz, çünkü karşımızdakinden iyi olmayı istemek kendimizi geliştirmek için iyi bir dürtü olacaktır. Kendi hatanızdan kaybettiğinizde, ne yapmanız gerektiğini çok iyi düşünmeniz lazım.
El Pais Gazetesi: Günün futbolunu yönlendiren sistemleri nasıl görüyorsunuz? Kazanmak istediğiniz rakibe göre bir sistem mi empoze ediyorsunuz?
Jose Mourinho: Kültürel bakış açısı çok önemli. Bir keresinde farkında olmadan bir laf ettim ve belki de futbol hakkında söylediğim en doğru laflardan biri oldu. Chelsea Barcelona ile oynuyordu ve yöneltilen sorular hep aynıydı: Kim daha iyi? Chelsea çok güçlüydü, İngiltere şampiyonu olmuştu, Barça İspanya şampiyonuydu ve Şampiyonlar Ligi yarı finali oynuyorduk. Şöyle dedim: İngiltere şampiyonu Chelsea, La Liga’da oynasa kupayı kazanamazdı. Barça da İspanya şampiyonu ama Premier Lig’de oynasaydı şampiyon olamazdı. Takımların yapılanmaları kültürle ve kazanmak için sahip olduğunuz özelliklere göre yapılmalı. 4-5 sene önceki oyunuyla Barça, Premier Lig’i kazanamazdı. Belki şimdi kazanabilir. Bu yüzden bir hocanın bir ülkeye gelip “ Bu benim sistemim ve oyun anlayışım” demesi mümkün değil. Eğer bir gün Pep Guardiola İngiltere’ye veya İtalya’ya giderse takımının Barça gibi oynayıp oynamayacağını görmek isterim. İnter de yapabildiklerimin aynısını Madrid’de bu oyun seviyesinde yapabilecek miyim acaba?
İmkansız. Kültürel yaklaşım çok önemli.
El Pais Gazetesi: Yani bir takımın ve hocanın kişiliği zamanla yerleşen bir olgu öyle mi?
Jose Mourinho: Kesinlikle. Yaradılış çok mühim. Oyun prensipleriniz olabilir, bunları geri çekemeyebilirsiniz, ama takımın ve ligin bizzat kendinin yaradılışı, yapısı çok önemli. Eğer bu prensiplere karşı oynamaya çalışırsan, kendine karşı oynuyorsun demektir. Real Madrid’de benim muhafaza etmek istediğim şeyler var.
El Pais Gazetesi: Mesela?
Jose Mourinho: Mesela, çekici ve hücum futbolu oynama takıntısı…Herkes bana Real Madrid taraftarının kazanmak istediğini, ofansif ve güzel oyun görmek istediğini söylüyor. Ben de öyle. Ama 5 kişi ile geri gelen, 5 kişiyle hücuma çıkan bir Real Madrid istemiyorum. Takımın yarısının rakip sahada, kalanının kendi sahasında olduğu maçlarını çok kez gördüm.Top kaybedildiğinde arkadaki 5 kişi koşturmaya öndeki 5 kişi dinlenmeye başlıyordu. Bunu istemiyorum. Bırakamayacağım bazı prensiplerim var. Genel olarak söylersek, kazanmak, iyi oynamak, hücum futbolu oynamak. Tabiî ki bu hikayeyi değiştirmek istemiyorum.
El Pais Gazetesi: Guardiola da bunu söylüyor kendi takımıyla ilgili olarak. Sizden Barça yıllarınızda bir şey öğrenmiş midir?
Jose Mourinho: Hayır, Guardiola benden öğrenmedi. Guardiola tüm hayatı boyunca süre gelmiş bir kulüp kültürünün eğitimini almış biri. Bir sene Brescia da ve bir sene de Katar’da bulundu ki orada eminim daha çok golf oynamıştır, golfü çok seviyor ama hayatı Barcelona. Bana bir ara bunu sorduklarında hep demişimdir, Pep Barça için mükemmel bir hoca. Katalan, doğduğu yer La Masia, Cruyff un arkadaşı, ona ve kulübe sevgi gösteren çok taraftar var. Orayı her şeyiyle özümsüyor ve oraya ait. Bence Barça için mükemmel teknik direktör. Yeni başkan göreve geldiğinde kendisine 6 yıllık sözleşme önerdi, ben olsam 10 yıllık teklif ederdim.
El Pais Gazetesi: Merak ediyorum, İnter’in Barça yı şampiyonlar liginden elediği maçın sonunda ne konuştunuz Guardiola ile… Robson ile siz beraber çalışırken, Pep ile aranız iyiydi…
Jose Mourinho: Aramız iyiydi, hala iyi ve iyi olacak. Futbol konusunda bir problemimiz olursa da, bu Mourinho ve Pep arasında bir problem anlamına gelmez. Bu Real Madrid ve Barcelona hocaları arasında bir problem olur. Bu tamamen ayrı. Bana gösterdiği saygı kadar ben de ona saygı duyuyorum ve kişisel hiçbir sorunumuz yok. Şu an ona şans dileyemiyorum çünkü aynı amaç için oynuyoruz ama bunu dışında bir sorun yok.
El Pais Gazetesi: Birkaç yıl önce geleceğinizi çizdiniz, İngiltere’de bunu, Italya’da bunu, İspanya’da bunu kazanacağım dediniz…
Jose Mourinho: Her yapılandırmada olduğu gibi esnek olmalısınız ve duruma adapte olmalısınız. Analiz etmeli ve günden güne her seviyede tespitlerde bulunmalısınız. Benim profesyonel yaşamımda bu yapılanmanın otomatik olarak gerçekleşmesi çok zor, kesin sapmalar olmuştur. Antrenörlüğe başladığımda 3 büyük amacım vardı. İkisini nerdeyse gerçekleştirdim. Biri 3 farklı takımla şampiyonlar ligi kupasını kazanmak.Ernst Happel, Ottmar Hitzfeld ve ben iki ayrı kulüpte toplam 2 kere bu kupayı kazandık. Happel rahmetli oldu. Hitzfeld emekli olmak üzere ve benim daha çok çalışacak yıllarım var önümde. Diğer hedefim dünyanın en önemli 3 ligini , İspanyol, İngiliz, İtalyan Ligleri’ni kazanan tek antrenör olmak. Fabio Capello İtalya ve İspanya liglerini kazandı. Carlo Ancelotti, İtalyan ve İngiliz liglerini kazandı. Ben de Premier Lig ve Serie A’yı kazandım. Capello bir kulüp takımına dönmezse söylediğine göre bunu başaramayacak. Sadece ben ve Carlo kaldık ve bilmem Carlo’nun hedefleri arasında var mıdır böyle birşey. Ben üçünü de kazanmak istiyorum.
El Pais Gazetesi: Ve üçüncü hedef….
Jose Mourinho: Üçüncüsü ülkeme kimsenin veremediğini vermek…Dünya şampiyonu ve Avrupa şampiyonu ünvanı. Bu daha zor, çünkü milli takım çalıştırmak hoşuma gitmiyor. Bu benim hayalim. Bence küçük bir ülke olan, 10 milyonluk nüfusa sahip, ekonomik bir gücü olmayan, büyük altyapılardan yoksun Portekiz önemli şeyleri hak eden bir futbola sahip.
3 Altın Top ödülü kazandı bu ülke; Eusebio, Ronaldo ve Figo ile. Tarihe damga vurmuş bir Benfica’sı ve Şampiyonlar Ligi şampiyonu bir Porto’su olan Portekiz iki şeyi hak ediyor. Büyük bir kupa kaldırmak ve İspanya’nın da yardımıyla bir dünya kupası ev sahipliği. Bu adaylığı kazanmalıyız.
El Pais Gazetesi: Bütün konuşmamızda Portekizden bahsettiğiniz sıradaki gözlerinizin ışıltısını başka hiçbir anda göremedim…
Jose Mourinho: Çok atipik bir Portekizliyim. çünkü Portekizli genelde Portekiz’i özler ama ben özlemiyorum. Belki de şahane bir ailem olduğu için ve yaptığım şeye aşık oluşumdan dolayı. Özlemiyorum çünkü çok tutkuluyum. Geri dönmek istemeyen bir Portekizliyim, Portekiz’de bir kulüp çalıştırmak istemiyorum, Portekiz’de yaşamak istemiyorum, ama ülkesi için önemli şeyler yapmak isteyen bir Portekizliyim.
El Pais Gazetesi: Başta Robinson’un sizin hakkınızda dediklerini okudum. Sizin yakınınızda olanlar size sıcak kanlı ve insancıl diyor. Ama çok yerde sizin için zor, ulaşılmaz, rahatsızlık verici bir insan diyorlar. Hakkında böyle dendiğinde nasıl tepki veriyorsunuz?
Jose Mourinho: Öncelikle hakkımda söylenenleri okumuyorum. Real Madrid’in basın sorumlusundan her gün basın özetini sms olarak istiyorum çünkü gazete okumuyorum televizyon seyretmiyorum, sadece izlemek istediğim maçlar için televizyonu kullanıyorum. Kişisel istikrarım için bir koruma bu. Eğer yakınım biri benim hakkımda kötü konuşuyorsa bu benim için bir sorun arz eder çünkü bende veya o kişide bir şeylerin kötü olduğunu gösterir. Beni tanımayan biri benim hakkımda kötü konuştuğunda ise benim için hiçbir problem teşkil etmiyor. Futbol bana o kadar iyi şey verdi ki birkaç kötü şeyi vermek hakkıdır.
El Pais Gazetesi: Kötü olan nedir?
Jose Mourinho: Kötü olan özel hayatımı tamamen kaybettim. Herkes beni tanıyor , herkes benim hakkımda konuşuyor, sokağa rahat bir şekilde çıkamıyorum, çocuklarımı gezdiremiyorum, karımla ailemle rahatça seyahat edemiyorum. Ve kendim hakkında çok fazla yalan okumak zorunda kalıyorum.
El Pais Gazetesi: Sizi en çok rahatsız eden şey ne oldu?
Jose Mourinho: Yalanlar. Futbol dışında futbolda olduğumdan çok farklı bir insanım. Evet, futbolda her şeyi göze alırım ama liderlikte, iletişimde, basınla olan ilişkimi idare etmede risk alırım. Takımla çok riske girerim, bunu göreceksiniz…Ancak özel hayatımda tamamen tersiyim…
Sıfır risk, mütevazı, sıfır ekonomik yatırım. Paramla aldığım risk sıfır. Mütevazı bir kişiliğim, sosyal hayat hiç beni çekmiyor. Ve yalan en sevmediğim şey. Kenya tatilimde bir cadı tuttuğumu söylediler. Bu kadarını bile salladılar!
El Pais Gazetesi: Aynı zamanda okumayı sevdiğinizi, müzikten hoşlandığınızı söylüyorlar…
Jose Mourinho: Bakın, insanlar Mourinho’yu 90 dakika boyunca görüyorlar, sahada, maç öncesi ve sonrası, basın toplantılarında. O Mourinho maçı oynuyor. Maç dışındakli Mourinho’yu algılamak zor. Maçta 90 dakika ayaktayım, futbolcularımla, rakiple, hakemle konuşuyorum. Maçımı oynuyorum, tiyatro oynamaya çıkmıyorum, çalışıyorum. Basın toplantıları da iş alanına giriyor. İnsanlar beni çalışırken tanıyorlar. Sizinle yaptığım bu röportajın bir yenisi olur mu bilemiyorum, sezon öncesi çok az röportaj veriyorum, televizyona asla çıkmıyorum, benim evimi açmam mümkün degil, taraftarlarla sokakta görünmem çok ender…Kulübümün bir derneğini ziyaret etmek isterdim ama dediklerine göre o kadar çok var ki hepsine gitmem gerekeceğinden hiçbirine gitmiyorum…Yani Mourinho’yu kimse tanımıyor. Onu gerçekten tanıyanlar, ailesi, arkadaşları…
El Pais Gazetesi: Hangi kitapları okuyorsunuz?
Jose Mourinho: Gabriel Garcia Marquez hoşuma gidiyor ama okuyacak zamanım da yok. Çok çalışıyorum ve eve geldiğimde benimkilerle olmak istiyorum. Kendime bir alan isteyecek kadar bencil olamam. Onların hoşuna giden şeyleri yapmam lazım.Karım film izlemeyi seviyor, sinemaya gidip çocuklarımın istediği bir filmi izlemek…Geçen gün Madrid deydim, yorgunluktan ölmek üzere ama çocuklarım eğlence parkına gitmek istiyordu. E madem öyle, istikamet eğlence parkı!
El Pais Gazetesi: Sizi ne güldürür?
Jose Mourinho: Evde çok gülüyorum, çalışma ortamımda da. Kazanmak da beni çok güldürür.
Başka bir şairle kapanışı yapalım, Rudyard Kipling, şiirinde derki: ‘If’ iki düzenbaza karşı zafer ve yenilgi.
Siz de aynı şekilde mi düşünüyorsunuz, iki tarafı keskin bıçaklar mı bunlar?
Bazen düşünmüşümdür, yenilgiden sonra ki neyse ki sayıları az baya, üzülmeme gerek yok çünkü diğer soyunma odasında çok mutlu insanlar var.
Ama böyle düşünmem için çok kaybetmem gerek.
Kaynak: hT2
tarihin gördüğü en büyük hocadır.