Hüseyin Çelik: CHP ancak Hitler ve Mussolini’den daha az baskıcıydı… AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik Ana Muhalefet Partisi CHP’yi ağır sözlerle eleştirdi.
Hüseyin Çelik, AK Parti Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, CHP’nin olağanüstü kurultaylar gerçekleştirdiğini hatırlatarak “‘CHP, olağanüstü kurultaylarla anılan bir partidir. Bir kurultay yetmedi, iki kurultay yaptı yani çifte kurultay yaptı. Bunun hayırlı olmasını diliyorum, Türk demokrasisi ve çok partili hayatı açısından bunun önemli olduğunu ifade etmek istiyorum. Çünkü partiler, demokrasinin olmazsa olmazıdır. Anamuhalefet partisi her ülkede değerlidir. Çifte dikiş olmadan da CHP nedense bu işleri yapamıyor” diye konuştu.
Çelik şunları söyledi:
“Sayın Önder Sav ve onunla birlikte hareket eden muhaliflerin ‘CHP’de ideolojik sapma ve kayma’ tezini ortaya atınca, Sayın Kılıçdaroğlu, bir sapma olmadığını, özellikle ideolojik kayma olmadığını göstermek için CHP’nin özgeçmişine sahip çıkma, tek partili dikdatörya dönemindeki bütün icraatlarını savunma gibi bir refleks sergiledi. Sayın Kılıçdaroğlu bunun defalarca ifade etti, hem kurultay hem de salı günü grup toplantısında bunları söyledi. ‘CHP, demokrasinin ehliyet sahibi biziz’, ‘şanla şerefle dolu tarihimiz var’ diyor. Bir benzetme yapıyor, bir şahıs özgeçmişe sahip olur, bunu götürüp işverene verir. O da özgeçmişe bakar, mülakata çağırır, mülakat sonrası işe alır ya da almaz’ diyor. Ben Kılıçdaroğlu’nun bu metaforu üzerinden CHP’nin özgeçmişini irdelemek istiyorum. CHP’nin bir özgeçmişi vardır, CHP bu özgeçmişini işveren konumunda olan halka 62 senedir sunuyor ve arz ediyor. Halk 62 senedir CHP’yi mülakata alıyor, her seferinde ‘sen işe alınacak yetenekte ve nitelikte değilsin’ diye CHP’yi reddediyor.”
Siyasi partilerin işvereninin, oy veren, tercihte bulunan halk olduğunu belirten Çelik, CHP’nin Türkiye’de yapılan hür ve bağımsız seçimlerin hepsini kaybettiğini, CHP’nin çok partili hayatta sadece 1946’daki baskın, erken seçimi kazandığını anımsattı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarında bir taraftan ”yeni CHP” söylemini kullanmasının, bir taraftan da CHP’nin bütün günahlarını savunmasının büyük bir çelişki olduğunu anlatan Çelik, şunları kaydetti:
”Bir devlet, bir siyasi parti kendi özgeçmişiyle elbette hesaplaşır, ‘biz şurada, şurada yanlış yaptık’ diyebilir. Sayın Kılıçdaroğlu kendisi de söyledi. Sabahattin Ali’yi öldürten kimdir. Nazım Hikmet’i hapishanelerde süründüren de CHP’ydi. Bir taraftan bunu söyleyeceksiniz, bir taraftan da ‘şanla şerefle dolu maziye sahibiz’ diyeceksiniz; bir taraftan da ‘yeni CHP’ diyeceksiniz, yeni olan ne- Şahısların değişmesiyle partiler yenileşmez. Fikirlerin değişmesiyle, prensiplerin değişmesiyle, üslubun, tarzın, tavrın değişmesiyle siyasi partiler değişir. Siyasi partiler zaten değişmezlerse çürürler. Değişmeyenler ölüler ve delilerdir. Hayatın dinamizminin dışında kalırsınız, hayatın dinamizmi sizi dışlar. CHP’nin geçmişine sarılması bizim de CHP’nin geçmişini sorgulama hakkını önümüze getiriyor.”
-”CHP’nin ‘benim özgeçmişimi biraz kurcalayın’ dedi”-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, tek partili dönemdeki büyük günahları ortaya çıkardığında birçok yazarın ve kesimin ”neden eski defterleri kurcalıyorsun, bugüne gelelim, şimdi yeni bir CHP var” eleştirisinde bulunduklarını ifade eden Çelik, şimdi CHP’nin ”benim öz geçmişimi biraz kurcalayın” dediğini, buradan hareketle CHP’nin özgeçmişini irdeleyeceğini söyledi.
Çelik, CHP’lilerin en çok ”hükümetin yargıyı vesayet altına aldığından, yargı bağımsızlığı kalmadığından, düşünce özgürlüğünün ortadan kalktığından” şikayet ettiklerini belirterek, şöyle devam etti:
”CHP’nin tek parti diktatöryası döneminde güçler birliği prensibi vardır. Yürütme, yargı, yasama tamamen CHP’nin emri altındadır, hegemonyası altındadır. ‘Devlet’ demek, ‘CHP’ demektir. Bunu ben söylemiyorum. İsmet Paşa, Atatürk’ün mal varlığını devlete devrettiğine ilişkin bir metin okur. Arkasından soru sorulmadığı halde kendisi bunu sorar ve cevaplandırır. TBMM zabıtlarında vardır, açıp bakabilirsiniz. ‘Şimdi diyeceksiniz ki Atatürk niçin mal varlığını CHP’ye değil de devlete bırakıyor. Değeri milletvekilleri zaten CHP demek devlet demektir. Aynı şeydir’ diyor. Dolayısıyla CHP demek her şey demekti, bütün valiler il başkanı, memurlar da CHP’nin tabii üyesidir. Böyle bir CHP’den söz ediyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu, bunu şanlı şerefli bir mazi olarak nitelendiriyor, özgeçmişleriyle iftihar ettiğini söylüyor.”
-”İstiklal Mahkemeleri turne düzenliyordu”-
Hüseyin Çelik, İstiklal Mahkemelerinin 3 Mart 1925’te kurulduğunu, iki türlü İstiklal Mahkemesinin kurulduğunu, Ankara’da ve isyanlara yönelik İstiklal Mahkemelerinin kurulduğunu anlatarak, Ankara’daki İstiklal Mahkemesinin seyyar bir mahkeme olduğunu, değişik illere giderek oralarda yargılama yaptığını söyledi.
İstiklal Mahkemelerinin kararlarının temyizi olmadığını, kararların kesin olduğunu ve yargılamaların ”giyotin” gibi yapıldığını dile getiren Çelik, bu mahkemelerin görev yaptığı 2 yıl 3 ay içerisinde 5 bin 500’den fazla kişinin yargılandığını, bunlardan 660’ının idama mahkum edildiğini söyledi.
Hüseyin Çelik, CHP’nin çıkardığı 1881 sayılı Matbuat Kanunu’nun 50. maddesinde ”Memleketin umumi siyasetine dokunacak neşriyattan dolayı icra vekilleri heyeti kararıyla gazete ve mecmualar kapatılabilir. Bu suretle kapatılan bir gazetenin sorumluları tadil mühtedince başka bir isimle de gazete çıkartamaz” ifadelerinin yer aldığını anımsatarak, ”Bu CHP’nin matbuat kanunu, isterse kapatır. Memleketin umumi siyasetini de o dönemde CHP belirliyordu” diye konuştu.
CHP’nin basına yönelik yasaklarından örnekler veren Çelik, ”Biraz eğlenin, gülün diye. ‘Birisi dalga mı’ geçiyor diyebileceğiniz yasaklar var” diyerek, CHP’nin basına yönelik yasaklarından bazılarını okudu.
Çelik, Türkiye’ye ziyaret eden İngiliz heyetinin temaslarının gazetelerde yer almamasına yönelik yasak kararını, meteorolojik tahminlerin basında yer almamasına yönelik yasak yazısını, Kazım Karabekir’in beyanlarının itibara alınmaması ve haberlerde bahsedilmemesine yönelik yazıları okudu.
Hüseyin Çelik, ‘Sayın Kılıçdaroğlu, eğer dersen ki ‘CHP’nin tek parti dikdatöryası o dönemdeki Hitler ve Musollini diktatörlüğüyle mukayese edildiği zaman daha iyi, daha az baskıcıydı’ derseniz, bu kabul edilebilir ama bugün AK Parti’nin getirdiği demokratik hayatla siz tek partili döneminizi mukayase ederseniz, bu mukayesenin altında kalırsınız” dedi.