Hormonlu Büyüme
NationalTürk yorumcularımızdan Ekonomi ve Borsa uzmanı Ömer Demir ‘in “Hormonlu Büyüme” adlı yazısını sizlerle paylaşıyoruz;
Türkiye ekonomisi 2010’da % 8,9 büyüdü. Aynı büyüme oranları ile 2023’e kadar büyümeye devam edersek 2023 ‘te milli gelirimiz 2,2 trilyon dolara çıkıyor ve Cumhuriyetin 100. Yıl dönümünde dünyanın en büyük 10.ekonomisi haline geliyoruz.
Ama bu tahminler şartlar aynı kalırsa zor gibi . Çünkü % 8,9’luk büyüme tüm ekonomi çevreleri tarafından çarkların aşırı ısındığı sinyalini veriyor. Gerçi Merkez Bankası’nın ekonomiyi soğutmak için yeni tedbirler alacağı yani faiz artırımlarına beklenenden önce başlayacağı yönündeki görüş birliği varılmış olsa da sadece faiz silahıyla hem cari açığı hemde büyümeyi sağlaması zor zanaat. 2010’a ait GSYH artışı da 2004’teki % 9.4’ten sonra son 11 yılın en hızlı büyümesi oldu. Lakin bu veride en önemli katkı şüphesiz iç talepte devam eden güçlü seyir etkili oldu.
Milli gelirdeki artışın yaklaşık yarısı da borçla yapılan ithal tüketimden kaynaklandı. Yada şöyle denilebilir; 2010’da milli gelirdeki her 100 dolarlık artışın 41 dolarını cari açık verilerek yapılan ithal tüketimden karşılandı. 2002 Yılından başlayan Tek parti iktidarının sağladığı siyasal istikrar trendi ve özellikle , 2005’ten bu güne AB ile ilişkilerdeki olumlu değişim sıcak para girişlerinin ivmesini arttırdı. Para girişi kuru geri itti ,kurlar geri gelince de ‘’ithal tüketime dayalı büyüme modeli’’ diye bir tabir Türkiye Ekonomi tarihine girdi .
2005 ten bu yana sıcak para girişleri ile cari açık bunun sonucu olarakta, cari açık,milli gelir artışı birbirlerinin hep ekürisi oldu. Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla, 2002-2010 yılları arası %219.2 artışla 230.5 milyar dolardan 735.8 milyar dolara, cari açıkta 626 milyon dolardan ,42.1 milyar dolara ulaşan 77 katlık bir çıkış sergiledi. 2002 yılında cari işlemler açığı sadece GSYH’nin yüzde 0.3’ü iken son olarak yüzde 5.7 olarak gerçekleşti. Şubat ayı cari açığımız 6.1 milyar dolar. Bu hızla gidersek, 2011’de 70 milyar doların üstüne çıkacak bir açık ve Milli gelirimize oranı da % 9 olması muhtemel.
Dün yayımlanan nisan ayı IMF Dünya Ekonomik Görünüm Rapora göre Türkiye cari açıkta 2010’da dünya 15’incisi *. Yine aynı rapora göre IMF, 2011 için Türkiye’nin cari açığını milli gelirin %8’ine yükseleceğini ,2012 ve 2016 için sırasıyla 8.2 –8.4 olarak tahmin etmiş ,bu hızla önümüzdeki yıl cari açıkta bu yılki onbeşincilik ünvanını 2011 de ilk 10’a girerek yenileriz ki ilk onda olan ülkeleri dünya haritasında bulmak epeyce zor. Geçen senenin %126,7 üzerinde olan cari açığımız özellikle enerji maliyetleri sebebiyle daha da artacak gibi ,İhracatın ithalatı karşılama oranı ise; geçen sene şubat ayında %70,2 iken, bu yılın aynı ayında şu an %57,7’ye gerilemiş durumda .
İhracatın ithalatı karşılama oranı Türkiye’nin kronikleşmiş sorunudur denilebilir ,fakat 1994 ve 2001 krizleri dahil görülmemiş seviyelerdeyiz. Pollyannacılık oynarsak bardağın dolu tarafı, önümüzdeki dönemlerde üretimde bir artış beklememiz ve ithalattaki ara malların ürüne dönüşeceği varsayımı altında olumlu düşüncemizi korumamız olurdu ,gerçekçi yada bardağın boş tarafından bakarsak ta ülke olarak üretimden çıkıyoruz ve Türk üreticiler artık ürünleri yurtiçinde yüksek maliyetle yaptırmak yerine, yurtdışından alıma yöneliyorlar gerçeğini akıllardan çıkarmamak gerekir.
hocam tebrikler .teşekkürler .