Çocukluğumdaki futbol hastalığının en iyi rehabilite edilme şekillerinden biri de İstanbul amatörler şampiyonasıydı.
Yani namı diğer sekizler şampiyonasıydı.
Hatırladığım kadarıyla; TEKEL, Gedikpaşa, Süleymaniye Sirkeci, Dikilitaş, Yeşildirek, Çapa, Cerrahpaşa, Davutpaşa, İETT genelde şampiyonaya katılan takımlardı.
Maçlar Vefa Stadyumu’nda olurdu ki o tarihlerde ki kalabalık ve izdiham bu zaman diliminde hâlâ yaşanmamıştır.
Vefa’nın zemini; kışın balçık, yazın ise adeta zımpara durumundaydı. Kışın topun ağırlığı ise bir kilonun üstündeydi.
O zamanki futbolcu simsarları Vefa’da yatıp kalkar, iyi futbolcuları adeta çalarak Anadolu’daki takımlara satarlardı.
Bu konudaki en iyi takım Boluspor’du; şampiyonadan bu yetenekli oyuncuları alıp, bir-iki sene oynattıktan sonra yüksek miktarda paralara büyük takımlara satıp çok iyi para kazanırdı.
O turnuvanın bir de gediklisi vardı: TEKEL
Tam 11 sene üst üste grup şampiyonu olup tüm şampiyonalara katılan…
1975-1985 arasında hep grup şampiyonu olmayı başarmış…
Vural, Hüseyin, Erol, Esat, Nuri, Hüseyin, Şenol, Şeref, Halil, Sinan, Şenol takımın iskeletini oluşturan TEKEL.
Takım kaptanlığını Abdullah yapardı ki ondan biraz söz etmek lazım.
Abdullah bek oynardı…
Fizik yapısı öyle devasa, kalın ve sağlamdı ki zaten karşısına gelen 1-0 mağlup maça başlardı. Çalım atıp geçmeyi başaran yoktu, Bunu deneyenler ayakta değil genelde yatarak tedavi olurlardı.
Takımın kazanma iç güdüsü öyle bir büyük sorumluluk omuzlarına yüklemişti ki kafa-göz ve hırs dolu oyundan vazgeçmesi mümkün değildi.
Takım halinde başarılı defans yapıp, karşı ataktaki başarıları hâlâ önemini kaybetmeyen anılarıdır.
Maçları genelde 1-0, 2-0, 2-1 gibi skorlarla biterdi.
Forvetteki Şenol ve Sinan uçurtma durumları bekler için sadece topa çıkış anına hatırlamalarını sağlardı. Sonra; nasıl olduysa rakip kalede göründüklerinde top ya ağlarda ya dışarıdaydı, rakibin müdahale şansı hiç olmazdı.
Maçlara Paşabahçe’den, Cevizli’den TEKEL işçileri takımlarını desteklemeye gelirlerdi.
Kendi mesai arkadaşlarını seyrederlerdi.
Paşabahçe’den gelenler anormal cömert davranıp iş hammaddeleri olan ‘anason’u yanlarında veya içlerinde taşıyarak getirip maça renk katarlardı!
TEKEL işçisi mutluydu…
Hem saha içinde, hem saha dışında mutluydular.
Peki…
Tekel, futbolcuları nasıl bulurdu?
Tekel futbolcuları pek aramazdı onlar oraya gelmek için can atarlardı.
Yalnız tek istekleri vardı; TEKEL’e bağlı fabrikalarda işçi olarak işe alınmak.
Transferin adı; işçi olmaktır.
Neden?
Birincisi garanti işti…
İkincisi sendikalı işti…
Üçüncüsü iyi maaş, ayrıca ikramiyeleri vardı.
Anlayacağınız garanti içinde ve güven dolu bir yaşamdı.
Hak edilen değerledi.
Ve hâlâ istenilen şeyler…
İş kaybetme korkusu yok,
Sürülmek yok,
Açlık yok,
Herkesin tek isteği var; onurlu insanca bir yaşam.
“Kaptan Abdullah” sorumluluğu hepsinin omuzlarında onurlu bir apolet olarak taşınmaktadır.
Müslüm Gülhan
Yazarın tüm yazılarına gözat »
Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 113)