Ülkemizde futbol eleştirmenliği yapan yazar ve yorumcuların sayısı gittikçe artmaktadır.
Bu artışın en önemli sebebi de gazetelerin ve televizyon kanallarının futbolu bırakan şöhretli futbolculara ve popüler insanlara kapılarını açmasıdır.
Gazetelerin ve televizyonların bu şekilde davranmasında traj kaygısının etkisi inkar edilemez. Bu durum, spor yazarları arasında tartışmalara sebep olmakta ve yoğun eleştiri almaktadır.
Ben de bu eleştirilere katılıyorum. Çünkü yazı yazmak bir sanattır. Konuşmak ise yazıdan da zor olan bir iletişimdir. Duygularını, tecrübelerini, bilgi birikimini, fikirlerini kağıda dökmek ne kadar zor ise konuşarak anlatmak daha zordur. Türkçe’ye hakim olmak ve geniş bir kelime hazinesi gerektirir.
Bunlardan daha önemlisi yorumcuların, ahlaki sorumluluklara sahip olduklarını bilmeleri gerekir. Gündelik bilgiye güvenerek, yetersiz sebep-sonuç ilişkisi kurarak, gelenekleri delil göstererek, istisnalara dayanarak, çelişki ve tutarsızlık içeren konuşmalar yapmak yorumcularımız arasında çok yaygın.
Hele amigomsu futbol yazar ve yorumcu tayfası var ki sanki kulüpleri savunmak onlara kalmış. Bu yorumcuların bazıları o kadar tehlikeli insanlar ki sürekli provakasyon yapıyorlar. Ayrıca eski futbolcu olan yorumcular neden kendilerini geliştirmezler? Dolayısıyla sizlere acizane tavsiyem televizyonda konuşan ve gazetede yazan çoğu yorumcuyu ciddiye almayın hatta takip etmeyin.
Ersin Afacan” Türkiye’de çok az gerçek futbol eleştirmeni var”
Benim kanaatıma göre Türkiye’de çok az gerçek futbol eleştirmeni var. Kim bunlar? İlk aklıma gelenler Ömer Üründül, Tunç Kayacı, Zeki Çol, Atilla Gökçe, Haşmet Babaoğlu, Uğur Vardan, Hıncal Uluç, Erman Toroğlu, Turgay Renklikurt, Deniz Gökçe, Metin Tükenmez, Öcal Uluç, Ali Sami Alkış, Bilgin Gökberk, Kaya Çilingiroğlu, Güntekin Onay, Kemal Belgin ve Mehmet Şeyho.
Bu yorumcuların hepsi de bilgili, bilinçli ve skor değil spor yorumu yapıyor. Futbol bilginizi arttırıp daha iyi yorumlar yapmak ve ufkunuzu genişletmek için bu yazarları okumanızı ve bu yorumcuların programlarını seyretmenizi tavsiye ediyorum.
Şimdi sizleri, 28 Kasım 1948 yılında İstanbul Mithatpaşa Stadı’nda oynanan Türkiye= 2 – Yunanistan= 1 maçını kaleme alan ilk FIFA Kokartlı hakemimiz Sulhi Garan’ın yaptığı yorumundan alıntılar ile baş başa bırakıyorum. Bu yorum, 54 senede nelerin değiştiğini anlamamızda sizlere bir nebze olsun faydalı olacaktır…“
Dünkü milli maç havanın muhalefetine, sahanın kayganlığına rağmen futbol değerimiz bakımından önemle üzerinde durulacak hatta ağlanacak bir mesele oldu.
Neydi o Yarabbi! Futbol oyunu bu ise vah zavallı futbolun başına gelenlere. Kızak kaymak, yaka paça oyuncu devirmek, bam güm topa vurmak, bidayette iki gol atıp doksan dakika didişmek.
Koşmak desen koşmak değil, topa vurmak desen doğru dürüst vurmak değil, pas desen öyle bir şey yok. Kombinezonun kendi değil ismi bile namevcut… Netice: Görenler, görmeyenlere anlatmıştır. Bildiğiniz gibi dünkü Türk-Yunan Milli Maçı 2-1 lehimize neticelendi. Amma nasıl? Orasını ne siz sorun, ne de ben anlatayım…”
Ersin AFACAN
Hürser Tekinoktay: “Paramız var diye gelip bizi borçlandırdılar.”