Fazıl Say’a verilen 10 ay hapis cezası hükmünün geri bırakılmasına ilişkin kararın gerekçesinde, ‘Sanığın, halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri, diğer bir anlatımla üç büyük dince varlığı kabul edilen ve kutsal sayılan değerlere hakaret etme, sövme, tahkir, alay etme ve aşağılama hakkının olamayacağı kanaatine varılmıştır’ denildi.
İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi Hulusi Pur tarafından hazırlanan gerekçeli kararda, müşteki ve katılanların beyanları ile 5 Nisan 2012 tarihindeki duruşmaya katılan sanık Fazıl Say’ın savunmasına yer verildi.
“Sanık Say’ın yazılı ve sözlü savunmalarında, söz konusu tweetleri sohbet ortamında kendisini takip eden kişilerce paylaştığına dair savunmaları karşısında, tweetlerin sanık tarafından paylaşıldığı hususunda bir tereddüt yoktur” denilen kararda, düşünce ve kanaat belirtme suçlarıyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 1994’te verdiği “Otto-Preminger Avusturya Davası” ve 1996’daki “Wingrove-İngiltere davası” örnek gösterildi.
Her egemen devlette kanun koyucunun, suç oluşturan eylem ve fiillerde, fiil ile oluşan netice arasındaki orantılılık ilkesini de nazara alarak, eyleme öngörülen yaptırım ve cezayı belirleme hakkına sahip olduğu vurgulanan kararda, AİHM’nin, Türkiye ile ilgili 2005’te verdiği İ.A. Türkiye davasına da yer verildi.
AİHM’nin bu kararında, “Dini inançlara ve ahlaki görüşlere karşı sergilenen saldırılar söz konusu olduğunda, başkalarının haklarının korunması bakımından Avrupa ülkeleri arasında tek bir anlayışın olmadığı ifade özgürlüğüne ilişkin düzenlemelerde, sözleşmeci devletlerin takdir yetkisinin geniş olduğunun” vurgulandığı belirtilen kararda, iç hukuk bakımından da Fazıl Say’a verilen hapis cezası irdelendi.
TCK’nın ilgili maddesinde “dini değerleri aşağılama”, “aleniyet”, ve “kamu barışını bozmaya elverişli olma” ile “manevi unsurlar”ın açıklandığı anlatılan kararda, “kamu barışını bozmaya elverişli olma” unsuruyla ilgili “Kamu barışını bozmaya elverişlilik tabiri, soyut tehlikeyi içermektedir. Tehlikenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Fiil ve sözlerin kamu barışını bozmaya elverişli olması yeterli görülmektedir” değerlendirmesinde bulunuldu.
Fazıl Say’ın Twitter adresinden yazdığı veya retweetlediği yazılara da yer verilen kararda, söz konusu yazılarla İslamiyet, Hristiyanlık ve Musevilik’te önem addedilen değerleri hafife alındığı, aşağılandığı, üç büyük dinin inananlarına alenen hakaret edildiği, tahkir edildiğinin anlaşıldığı kaydedildi.
Kararda, “Irmaklardan şaraplar akacak” ile başlayan söz konusu tweetteki sözlerin Ömer Hayyam’dan alıntı edildiğine dair iddialarla ilgili, ”Söz konusu sözlerin Ömer Hayyam’a ait olup olmadığının tartışmalı olduğu, Ömer Hayyam’a ait olsa dahi söyleniş şekli, diğer tweetlerle söylenmesi ve dosya kapsamına göre sanığın kastı değerlendirildiğinde hafife alma ve alay etme kastı ile hareket edildiği açıktır” ifadesi kullanıldı.
“İç hukuk ve uluslararası hukuk normları ile mahkeme içtihatlarına göre, sanığın tweet içeriklerindeki sözlerinin düşünce, vicdan, din özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü kullanma hakkı kapsamında değerlendirilemeyeceği” belirtilen kararda, “Sanığın, halkın bir kesiminin benimsediği dini değerlere, diğer bir anlatımla, üç büyük dince varlığı kabul edilen ve kutsal sayılan değerlere hakaret etme, sövme, tahkir, alay etme ve aşağılama hakkının olamayacağı kanaatine varılmıştır” denildi.
Kararda, Say’ın, tweetlere ulaşılmasına engel koymadığı için aleniyet unsurunun gerçekleştiği ve fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olduğu kanaatine varıldığı anlatıldı.
Fazıl Say hakkında hüküm tesis edilirken, suçun işleniş şekli, kast, suç işlemedeki ısrar, suçun işlendiği zaman ve yer, sanığın güttüğü amaç ve saikin dikkate alındığı aktarılan kararda, TCK’ya göre, asgari hadden uzaklaşılarak teşdit hükümlerinin uygulandığı vurgulandı.
Say’ın cezasının eylemini yayın yoluyla işlemesi ve sosyal paylaşım sitesinin 3 büyük dine inanan insanlarca takip edilmesi unsurları da göz önüne alınarak yarı oranında artırıldığı belirtilen kararda, sanığın duruşmadaki davranışları, yargılamaya yaptığı katkı ve özellikle ilk celsede savunma yapması nedeniyle cezada indirim uygulandığı kaydedildi.
Gerekçeli kararda, ilk celsede savunma yapan ve sabıkasız olan Fazıl Say’ın, hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulamasını kabul ettiği aktarıldı.
İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesi, Fazıl Say’a, “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçunu düzenleyen TCK’nın 216/3. fıkrası uyarınca verilen 10 ay hapis cezası hükmünün geri bırakılmasına karar vermişti.