Dünyaca ünlü Türk besteci ve piyanist Fazıl Say, Mozart’ın şehri Salzburg’u adeta fethetti. Hıncal Uluç’un Fazıl Say yazısı;
Doktor Erdoğan (Karatay) ne kadar coşkuluydu telefonda.. Fazıl Say, Mozart’ın doğduğu ve büyüdüğü kent Salzburg’da her yıl adına yapılan festivalde çalmıştı. Hem de 1622 yılında kurulan tarihi üniversitenin ana salonunda..
Kıyamet kopmuştu tabii.. Ve Fazıl gibi bir Türk çocuğu olan Erdoğan da tavana vurmuştu. “Yaz” dedim.. “Bu heyecanını kaybetmeden yaz..
Kanuni’nin yapamadığını, bir piyanistin her yıl nasıl yaptığını, Fazıl Say’ın Avusturya’yı her yıl nasıl fethettiğini Türkiye de bir daha okusun. Bu ülkede özellikle sorumlu mevkilerde olanlar, mesela Kültür Bakanımız, çağdaş Türkiye’nin tanıtımını çağdaş sanatçıların yapacağını görsünler, göbek dansözlerinin değil!.”
Yazdı Erdoğan.. Buyrun!..
***
Avrupa’nın hemen hemen bütün önemli şehirlerini görmüş biri olarak Salzburg’a gitmek için Fazıl Say’ın adını duymam gerekiyormuş demek ki!
18. yüzyılın dahi çocuğu, sadece 35 yıllık ömründe muhteşem eserler besteleyen, ömrünün üçte birini yani 3720 günü seyahatlerde geçiren Wolfgang Amadeus Mozart’ın doğum tarihine (27 Ocak) denk gelen hafta, her yıl Salzburg’da Mozart haftası olarak kutlanır.
Dünyanın önemli sanatçıları ve önemli senfoni orkestraları davet edilir ve bütün hafta sadece bu büyük dahinin eserleri seslendirilir.
Programdan oldukça geç haberim oldu, bu benim ayıbım. Yine de rahatça bilet bulabileceğimi düşünerek internette ilgili sayfalarda bilet aradım ama nafile! Tek bir gösteri için bile yer kalmamıştı.
Resmi bilet satış ofisini aramaktan başka çarem kalmamıştı, onlar da tek bir biletin bile kalmadığını söylediler, ancak çok ısrarcı ve ricacı olduğum için, iade bir bilet gelirse beni arayacaklarına söz verdiler.
Yaklaşık dört hafta önce beklediğim telefon geldi, iade iki bilet varmış. Hemen ödemeyi yaptım ve biletleri ayırttım.
Gösteri öncesi ofisten alabileceğimizi bildirdiler.
Nihayet seyahat tarihi gelip de Salzburg’a indiğimizde daha havaalanında girdik Mozart havasına.
Bütün şehir afişlerle donatılmıştı.
Bu güzel, küçük, romantik şehir adeta 18. yüzyıl dekorundaydı ve sanki Mozart şehirde dolaşıyordu.
Otelde, bavullarımızı adeta odaya atıp, neredeyse koşar adımlarla bilet satış ofisine gittik, zira Fazıl’ın gösterisine 1 saat kalmıştı. “Biz geldik” dedik, “Hoş geldiniz ama biletleri, artık gelmeyeceğinizi düşünerek gösteri mahalline gönderdik” dediler. “Bre aman, biz o biletlerin parasını ödedik???”
“Üzgünüz, organizasyon komitesi tek bir koltuğun bile boş kalmasına izin vermez, bu kadar dışarıda kalan insan varken!”
Rica minnet arattık gösteri salonunu ve mucizevi şekilde durdurduk bizim biletlerin başka birilerine verilmesini.
Gösteriye 20 dakika kala biletlerimiz elimizde, mutlu bir şekilde Fazıl’ın gösterisini beklemeye başladık.
Muhteşem bir Fazıl izledik tabii, piyanonun tuşlarıyla dans ediyordu adeta.
Mozart’ın en güzel piyano sonatlarını çalarken Fazıl, tek bir boş yer olmayan salonda çıt çıkmıyordu, hele bir “Alla turca/ Türk Marşı” çaldı ki, o salonda olmak gerçekten büyük bir ayrıcalıktı.
Salonda sadece Avusturyalılar değil, Uzak doğulular, Avrupa’nın çeşitli yerlerinden, hatta Türkiye’den gelen insanlar vardı.
Gösteri sonunda iki bis yapmak zorunda kaldı Fazıl. Birincisinde Mozart’ın çocukluk döneminin, kendisinin de çok sevdiği ve düzenlediği bir çocuk şarkısı: “Daha dün annemizin kollarında yaşarken!.”
İkinci biste ise yine Alla Turca vardı ama bu kez Alla Turca’nın Fazıl versiyonu! Caz varyasyonları yaptı, Mozart’la Fazıl, Mozart’ın kentinde.. Salon alkış ve “Bravo” sesleriyle inliyordu!
O an aklıma senin yıllar önce yaptığın yorum geldi: “Fazıl Salzburg’da, tereciye tere satıyordu resmen!”
Salondan çok mutlu ve gururlu ayrıldık, Fazıl gibi bir büyük sanatçıya sahip olmanın, onu canlı olarak dinleyebilmenin gururu!
Bu arada gelecek yılın programını da salondan ayrılırken aldık, geçmiş yıllarda olduğu gibi Fazıl elbette yine var, Türkiye’nin adını bütün dünyaya duyuran, Türkiye ve Türk adını bütün dünyaya alkışlatan büyük sanatçı, Avusturya’yı bir daha fethedecek!