FutbolSpor

Fatih Terim milliyetçiliği

Bali

Fatih Terim

Aysal ve Terim arasındaki geçimsiz ilişki geçtiğimiz haftalarda yaşanan mesajlaşma kriziyle birlikte nihayet son buldu. / Birgün gazetesinden Güneş Duru’nun yazısı;

İki sevgilinin ayrılık hikâyesini andıran olayda Terim Aysal’ın telefonlarına ya geçiştirici cevaplar veriyor ya da hiç cevap vermiyordu. Nihayet, Aysal patron egosunun gereğini yaparak Terim’e 48 saat süre verdi ve olanlar oldu.

Ardından “Terim’i yedirtmeyiz”ciler sahneye çıktı. Beni şaşkına çeviren, sağcısı, solcusu, liberali, apolitiği ile birlikte Terim destekçilerinin neredeyse gözyaşı döker hale gelmesi oldu. Fanatizme dönüşen bu Terim savunuculuğunu anlayamadığımı itiraf etmeliyim. Fatih Terim’in başarılarına söyleyecek sözüm yok, sıradışı bir teknik adam olduğu bir gerçek. Neticede teknik direktörlüğe başladığı ilk günden itibaren siyasi ilişkileriyle devletin bir parçası olmuş birinden, Floransa ve Milan maceralarının milli bir meseleye dönüştüğü özel bir kişilikten söz ediyoruz.

Başbakanın Terim’i kahvaltıya davet edip kötü giden milli takımın başına geçirmek istemesi de tam da bu milli meseleye dayanıyor. Hattâ Terim üzerinden dönen bu fanatizmin arkasında da bir tür milliyetçilik var. Uluslararası başarıyı seçim propagandası yapma potansiyeline sahip iktidarın Mustafa Denizli ve Şenol Güneş’i seçmemesinin nedeni de aynı. Hiçbiri Terim kadar milli bir figür değil. Terim de bunu gayet iyi biliyor. Nitekim Erdoğan’ın teklifini reddetmeyen Terim, Aysal’ın kendisinden kurtulma planına bilerek ya da bilmeyerek destek vermiş oldu.

Meseleyi liseli seçkinlerin halk çocuğunu tasfiyesi gibi görmek bir diğer sorunlu bakış açısı. Fatih Terim’in Adana’da başlayan hikâyesi çoktan gerilerde kaldı. Terim artık aile boyu bir lüks tüketim markasına dönüşmüş durumda, helali hoş olsun.

Ancak daha önemli ve kimsenin pek de üzerinde durmadığı bir durum var; o da oyuncuların son gelişmeleri nasıl değerlendirdiği. Türkiye’de futbolcuların hemen her konuda susma alışkanlıklarının ben de farkındayım, hattâ söz konusu Terim olduğunda düşündüklerinin aksini söyleyeceklerine de eminim. Nihayetinde halen milli takımın başında olan, her an yeniden Galatasaray’a dönme ihtimali olan demirbaş bir hocadan söz ediyoruz.

Ancak bu durum Terim’in endüstriyel futbol anlayışının gerisinde olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Yardımcı olarak seçtiği Hasan Şaş’ın kendisinin neredeyse kopyası olması, Terim’in bildiği anlayıştan şaşmayacağının göstergelerinden biri. Tam da bu nedenle Terim’in Avrupa’nın başarılı kulüplerinde şansı yok. Olsaydı Terim’i bir başka takımın başında, yeni bir lisanı çat pat konuşmaya çalışırken görürdük.

NationalTurk World Son Dakika

Fatih Terim’in Türkiyeli oyuncularla yabancı oyunculara farklı muamele ettiği çok konuşulmasa da hemen herkesin malumu. Şimdi soruyorum Terim –örneğin- Sabri Sarıoğlu’na telefon etse, Sarıoğlu telefonu açmasa, mesajlara cevap vermese sizce Terim’in reaksiyonu ne olurdu, sizce o telefonu yedirtmeye kalkar mıydı?

yunanistan golden visa yurt disi emlak 2024

ORGANİZE İŞLER BUNLAR

Gezi’ye destek olan taraftar gruplarının tribün geleneğinden gelen örgütlü bir yapısı var. Sokağa dökülen, çoğunluğu apolitik gençlerin oluşturduğu kalabalıklarda Çarşı’nın ve diğer taraftar gruplarının ön plana çıkmalarının nedeni biraz da buydu. Her fırsatta her şeye karşı olma felsefesinin altını çizen Çarşı, Gezi sürecinde polise karşı akıl dolu, içinde ince mizah barındıran sloganlar buldu. İnönü’nün yıkıntıları arasından çıkardığı Poma’yla devletin tekerlekli şiddet aracı Toma’ya da unutulmaz bir ders verdi.

Gururu kırılan polis, arkasındaki iktidar desteğiyle Çarşı’ya bilenme sürecine girdi. Ardından Suat Kılıç’ın taraftarlar üzerinden kulüplere yönelik üstü örtülü tehditkar açıklamaları geldi. Spor müsabakalarında siyaset istenmiyordu. Beşiktaş dört galibiyetle çıktığı Galatasaray maçında sadece maçı kaybetmedi, sahaya indirilen, kim oldukları halen bilinmeyen kişiler Beşiktaş ve Çarşı’nın itibarına gölge düşürdü. Bu olaya ilişkin gözaltına alınan 69 kişi aynı gün serbest bırakıldı.

Ardından üç büyüklerin taraftar gruplarına eşzamanlı baskın düzenlendi. Ne hikmetse, bir buçuk yıldır izlenen taraftar grupları Olimpiyat Stadı’ndaki olaylar sonrasında gözaltına alınıyordu. Gerekçe olarak kulüpleri tehdit etmek ve gelir amaçlı organize suç örgütü kurmak gösterildi.

Böylece polis, organize işler yapan, kulüplerden bedelsiz bilet talep eden, lisansız ürün satışından büyük gelir elde eden taraftarlarla, Gezi sürecine destek veren taraftarları aynı gözaltı kümesi içine dahil ederek en iyi bildiği formüle, itibarsızlaştırma ve korkutma metoduna başvurmuş oldu. Kulüpler ise halen sessiz. Eğer futbol kulüpleri tehdit altındaysa neden bunca zaman sustular, neden yargıdan yardım istemediler? Polis bir buçuk yıldır izlediği taraftar gruplarına neden olaylı Beşiktaş-Galatasaray maçı sonrasında operasyon düzenledi?

İktidarın en iyi bildiği, potansiyel suçluyla, suçsuzu aynı sürece dahil ederek gereğinin yapılması durumu, taraftar grupları arasında da yerini almış oldu. Elinde delil yoksa, itibarsızlaştır. Aç kamerayı, bas evi, tak kelepçeyi, at iki gün içeri, göster son gülen delikanlı kim bakalım.

Konserler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Maldivler Turu
Başa dön tuşu