Ey Olimpik Ruh,Geldiysen 3 Kere Tıkla
NationalTurk yorumcusu Hüseyin Özkök’ün Londra’da düzenlenen Olimpiyat Oyunları’nı değerlendirdiği “Ey Olimpik Ruh,Geldiysen 3 Kere Tıkla” adlı yazıyı sizlerle paylaşıyoruz;
EY OLİMPİK RUH, GELDİYSEN 3 KERE TIKLA!
Dünyanın en büyük spor organizasyonu, her sporcunun katılmayı hayal ettiği ve katıldığında da madalya rüyası gördüğü olimpiyat oyunlarının spor gündemini belirlediği şu günlerde, Türk sporcuların başarısızlığı, bu büyük spor şölenini buruk bir şekilde izlememize neden oluyor. Hele bazı sporcularımızın ‘ezik’ bir biçimde başarısızlığa ‘nasıl oldu anlamıyorum’ ‘üzerimizde çok baskı var’ gibi sözlerle kılıf aramaları, rakipler benden iyiydi ben yeterince iyi değildim dememeleri daha da üzücü.
Profesyonelliğin amatör spor ruhuna üstünlük sağladığı günümüzde, 4 yılda bir de olsa ‘Olimpik Ruh’ kendini gösteriyor. Milyonlar kazanan büyük yıldızlarından herhangi bir sporu amatörce icra eden mütevazı sporcusuna kadar binlerce sporcu olimpiyat köyünden içeri girdikten sonra olimpik ruha bürünüp hedefe odaklanıyor. Bu hedef asla para değil. Çünkü orada herkes ülkesi ve bayrağı için mücadele ederken, boynuna takılacak madalyanın manevi hazzını yaşamayı arzuluyor. En azından her ortamda etinden sütünden yararlanılan bazı istisna sporcular dışında bu böyle. Ama katılmak ve madalya gibi motivasyon unsurlarının yanına aralarında bizim de bulunduğumuz bazı ülkeler astronomik primlerle sporcularını motive etmeye uğraşıyorlar. Bence yanlış yapıyorlar. Çünkü bir sporcu için olimpiyata katılmak her şey olmalıdır. Bütün dünyanın en elit sporcuları ile aynı ortamda yarışıyorsun. Bu hangi parayla satın alınabilir bir şeydir? Mesela Abramovich istese olimpiyata sporcu olarak katılabilir mi?
Türkiye adına Londra’ya giden sporcular neden başarılı olamıyorlar?
Peki Türkiye adına Londra’ya giden sporcular neden başarılı olamıyorlar. Neden bizim sporcularımız hep yüzer gezer başarılar elde ediyor.
Nedeni hepimizin bildiği gibi çok basit ve net. Sistem yok.
Bir sistemin içinde bir çok unsur barınır.
Bütün unsurlar doğru şekilde bir araya geldiğinde ise sistem oluşur.
Bu unsurlardan ikisi sporcular ve onların sporcu olmasını sağlayacak spor alanlarıdır. Bir insanın sporcu olması için bir spora ilgi duyması, ilgi duyması için de öyle bir sporun varlığını bilmesi gerekir. Sonra eğer imkan bulursa sporu yapmaya başlar. Yeteneği varsa sporcu olur. Ama spor seyir kültürü yalnızca futbolda 3 Büyükler ile sınırlı olan bir toplumda küçük çocuklar nasıl herhangi bir spora görüp ilgi duyacaklar?
Tamam, çocuk ilgi duydu ve sporcu oldu. O sporu nerede yapacak hangi koşullarda çalışacak? İşte Türkiye’de yeteneklerin ortaya çıkmasında veya var olan yeteneğin geliştirememesinde en büyük etmenlerden biri spor tesislerindeki yetersizliktir hatta yokluktur. Özellikle büyük şehirlerde spor alanları, arsalar hatta havuzlar (Bkz: İstanbul Yüzme İhtisas’ın durumu) yıllardan beri devlet eliyle ranta peşkeş çekiliyor. Özgürce spor yapması gereken çocuklar, gençler halı sahalarda para ödeyerek futbol oynamaya zorlanıyor. Koskoca İstanbul’da çocuğunuza jimnastik ancak tek bir yerde yaptırabiliyorsunuz.
Ondan sonra gelsin klişe yorumlar.
Mesela ‘Sığ su yorumcuları’ üç tarafı denizle çevrili ülkeden yüzücü nasıl çıkmaz şeklinde ahkam keserken, ‘Almanya’da 3 milyon Türk arasından çıkıyor da 70 milyonluk ülkeden nasıl futbolcu çıkmıyor anlamıyorum’ diyenler de ayrı telden çalıyorlar. Sanki sporcu yetişmesine yalnızca insan unsuru yeterli olurmuş gibi. Neden jimnastikçi, atlet, kayakçı, tramplenci ve henüz şu günlerde izleme fırsatını elde ettiğimiz bir çok sporun neden yapılamadığını neden bunlardan sporcu çıkmadığını soran zaten yok.
Hadi insan ve olanak unsurunu geçtik diyelim. Peki bu yetenekli çocukları-gençleri bulacak scout ekipleri var mı? Var diyelim. Sporcuyu yetiştirecek kalifiye antrenör var mı? O da var diyelim. Hani o antrenörü destekleyecek yardımcı ekipler nerede? Hani yeterli malzeme? Çocukların aynı zamanda okula gidip eğitim almaları konusu ne olacak? Bunları alt alta koyduğumuzda Türkiye’den neden az sayıda sporcu çıktığı ve çıkanların da neden başarılı olamadığı daha iyi anlaşılır.
Sonra da sıra işin kolayına kaçmaya gelir. Elinizde sporcu olmayınca ne yaparsınız tabii ki güncel örnekte olduğu gibi kolay yoldan sporcu devşirir geleceği bunlar üzerine kurma planları yaparsınız. Aynı enflasyon arttıkça para basmak gibi. Devşirdiğiniz sporcular zaten bir ‘matah’ olsalar, ait oldukları ülkeleri terk edip Türkiye adına yarışmayı düşünmezlerdi. Böyle spor politikası olmaz.
Benim naçizane kanaatim, devşirme politikası Türk sporunun sonunu getirir ve kısıtlı kaynağın da yok olmasına neden olur. Bu bağlamda kadın basketbolcularımız ve voleybolcularımız ile Nevin Yanıt hem devşirme politikasına hem de Türk kadınına uygulanan şiddet ve baskıya karşı adeta başkaldırı önderleri gibiler bana göre.
Türkiye’nin eğer varsa henüz benim ne olduğunu anlayamadığım spor politikası iflas etmiştir. Yukarıda saydığım etkenler nedeniyle de daha uzunca bir süre belini doğrultamaz. Türk sporu şu an içi ileriye değil geriye gitmektedir.
Bu nedenle diyorum ki; ey Olimpik Ruh, geldiysen 3 kere tıkla belki senin bir faydan olur…
Hüseyin Özkök