FutbolManşetSpor

Engin Baytar ile Yiğit Gökoğlan ve Türk Futbolcusu

Bali

Ersin Afacan

Sportif alanda zihinsel performans antrenörlüğü yapan NationalTurk yorumcusu Ersin Afacan’ın ‘Engin Baytar ile Yiğit Gökoğlan ve Türk Futbolcusu’ başlıklı yazısı;

Geçtiğimiz hafta, Galatasaray’da kadro dışı bırakılan Engin Baytar ve Yiğit Gökoğlan’ın araba içinde havaya para saçtıkları video futbol gündemini sarstı. Engin 2011’de, Yiğit 2012’de Fatih Terim tarafından GS’ye transfer edildi. Olayı yorumlamadan önce bu iki futbolcuyu biraz tanıyalım.

Engin Baytar Yiğit Gökoğlan

Yiğit, Göztepe altyapısında futbola başladı. Manisaspor altyapısında devam etti ve orada profesyonel oldu. Altınordu’da kiralık oynadı. 12-01-2012’de 2.5 milyon euro bonservis bedeli karşılığında GS’ye transfer oldu. GS’de oynatılmayınca Orduspor ve K.Erciyesspor’a kiralandı. Milli Takımın U-19, U-20, U-21 ve A2 takımlarında oynadı. Ersun Yanal, Giray Bulak, Levent Eriş, Fatih Terim, Hikmet Karaman, Hector Cuper, Roberto Mancini ile çalıştı. Cuper ve Mancini kendisini oynatmadı. Milli takımdaki antrenörlerini de sayarsak Yiğit, bizim futbol kültürümüzün ürünüdür. Yani tek başına kendisi hatalı değil.

Engin ise Almanya’da Türk bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Futbola Gütersloh’da başladı. Ardından Arminia Bielefeld’in ikinci takımına transfer oldu. 2004’te 2. Lig B’de yer alan Maltepespor’a transfer oldu. 2006’da Gençlerbirliği’ne transfer oldu. Gençlerbirliği’nde disiplinsiz hareketleriyle tepki aldı. 2009’da Eskişehirspor’a transfer olan ve ilk defa İ.B.Belediyespor maçında forma giyen Engin bu maçta 3 asist yapmış fakat Abdullah Avcı ile tartışması sonucu maçı kırmızı kart görerek terk etmiştir. 26-04-2009’da Eskişehirspor-BJK maçında takım arkadaşı S.Youla ile tartışınca oyundan alındı ve kadro dışı bırakılıp para cezasına çarptırıldı. 12-02-2011’de Trabzonspor – Sivasspor maçında takım arkadaşı Burak Yılmaz ile tartışan Engin, Trabzonspor teknik direktörü Şenol Güneş tarafından oyundan alınmış ve bir daha ilk 11’de başlayamamıştır. 2012’de Fenerbahçe ile oynanan 2012 Türkiye Süper Kupası maçına ilk 11’de başlamıştır. Fakat bu maçın 2.yarısında Dirk Kuyt’ın attığı golün ardından Hakem Cüneyt Çakır’a yaptığı itirazdan dolayı kırmızı kart görmüştür. Bunun üzerine Cüneyt Çakır’a saldıran Engin, takım arkadaşları tarafından saha dışına çıkarılmıştır. Engin, bu saldırısından dolayı 11 maç ceza almıştır. Altyapısını Almanya’da alan ve Türkiye’de Fatih Terim, Rıza Çalımbay ve Şenol Güneş gibi antrenörlerle çalışan Engin, Avrupa’nın en iyi ligleri olan İspanya, Almanya, İngiltere, İtalya ve Fransa’da oynayamayıp ülkemize gelen gurbetçi futbolcuların profesyonel kimliğinin ne kadar zayıf olduğunu gösteren iyi bir örnektir. Bu zayıf sporcu kimliğine Türkiye’de ciddi bir katkı sağlanmamıştır. Çünkü sağlayacak kültür yok.

Bundan birkaç sene önce FB Başkanı Aziz Yıldırım, altına imza atacağım şu ifadeleri söylemişti: “Bizim Türk oyuncusunun eğitimi yok. Çünkü eğitici yok. Adam alkolik, sigara içiyor, her haltı yiyor, sonra futbolu bıraktığında alıyorsun, onu hoca yapıyorsun. O da geleceğin Türk futbolcusunu yetiştiriyor!”. Aziz Yıldırım, daha sonra bir TV kanalına çıkıp şunları söylemişti: “Aykut Kocaman ile başkan kötü. Neden futbolcular kötü olmuyor hiç? Neden onlarla ilgili yorum yapılmıyor? Burada suçluluk varsa herkeste var. Oyuncular geldikleri yeri unutuyorlar. Burada başka türlü yaşamaya başlayınca düşüşler yaşanıyor. Onların buraya geldikten sonra daha çok çalışmaları lazım. Buraya gelen, burayı son durak gibi görüyor. Yerli oyuncular altyapıları tam dolu gelmedikleri, eğitim görmedikleri için böyle sıkıntılar yaşıyoruz. Oyuncu küsmeyecek, çalışacak. Birisi oynamadığı zaman küsüyor. Hocaya küsüyor, gazeteye konuşuyor. Bundan sonra teknik direktör de oyuncuya karşı bir tavır alıyor. Bu zihniyetlerin ortadan kalkması gerekiyor.”

Başkan Aziz Yıldırım’ın söylediklerine benzer ifadeleri futbolcu Mehmet Yozgatlı da 27-12-2005’de bir röportajda söylemişti: ”Biz futbolcular kendimizi geliştirirsek, Türkiye’de futbol gerek kulüpler, gerekse milli takım bazında daha iyi yönlere gider. Burada konuşması gereken en önemli insanlar yani bu işe emek veren, futbol sektörünün bel kemiğini oluşturan futbolcular neredeyse hiç konuşmuyor. Dünyadaki ve Avrupa’daki futbolcular tartışıp, konuşabiliyor. Türk futbolcusu bu anlamda fazla söz hakkı sahibi olamıyor. Aslında bunun temel nedeni Türk futbolcusunun kendini geliştirmesindeki eksiklerdir. Biz kendimizi geliştirir ve bunun örneklerini ortaya koyarsak Türkiye’deki futbol gerek kulüpler, gerekse milli takım anlamında daha iyi yönlere gider. Ancak bizler futbolcu olarak gelişen dünya düzenine ayak uydurmadığımız için bugün bizden fazla medya ile yorumcular konuşuyor.”

NationalTurk World Son Dakika

Aziz Yıldırım ve Mehmet Yozgatlı’nın bahsettiği futbolcunun kendini geliştirmesinden temel kasıt, mental açıdan eğitim almaları ve sosyal görgülerini arttırmalarıdır. Yani birçok elit sporcu, becerilerini sadece fiziki-fizyolojik kapasitelerine değil mental ve görgü özelliklerine de borçludur. Bu sporcular, kendilerini müsabakaya düşünme yapısı olarak hazırlamada, motive olmada, kaygılarını yönetmeyle birlikte amaçlar belirlemede mükemmel yeteneklere sahiptir. Profesyonel sporcunun, tartışıp konuşabilmesi için farkındalık bilincini yükseltmesi gerekir. Bunun için de mutlaka bir zihinsel antrenörle (mental coach) temas halinde olmalı ve mental destek almalıdır.

yunanistan golden visa yurt disi emlak 2024

Çünkü zihinsel performans antrenörü; sporcularla konuşan, notlar alan, anketler ve testler uygulayan, sporcuların davranışlarını gözlemleyen kısacası sporcuya, değişik yönleriyle yakından tanıma gibi bir görevi yerine getiren kişidir. Profesyonel sporcular, spor içi ve dışı, çeşitli mental yüklenmelerle karşı karşıyadır. Kişilik yapısı, geçmiş yaşantılar ve çevre şartlarının belirleyici rol oynadığı bu zorlanmaları aşmak için izlenecek iki yöntem vardır.

1.yöntemde sporcu, kendi kendine veya antrenörü, takım arkadaşları, ailesi ya da diğer arkadaşlarının tavsiyelerine başvurarak problemi çözmeye çalışır.

2.yöntem ise bir profesyonelle yani zihinsel antrenörle çalışmaktır.

Engin ve Yiğit örneğinde olduğu gibi bizim futbolcular, maalesef, birinci yöntemi uyguluyor. Dolayısıyla Türkiye’nin hangi kulübünde oynarsa oynasın, amatör ya da profesyonel olmak da fark etmez, her sporcu kendisini geliştirmelidir. Eğer futbolcular hedeflerini yüksek tutar, futbolu iş olarak değil meslek olarak görür ve GS, FB, BJK gibi takımları “Son Durak” olarak kabul etmezlerse Türk futbolunun kalitesi daha üst düzeylere çıkar.

Ersin Afacan / NationalTurk
https://twitter.com/mentaldestek

Maçlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Maldivler Turu
Başa dön tuşu