“Cumhurbaşkanı Zillullah-ı fi’l-alem sanıyor kendini”
HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen düzenlediği basın toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yüklenerek “Cumhurbaşkanı Zillullah-ı fi’l-alem (Allah’ın gölgesi) sanıyor kendini” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ayhan Bilgen, “Arkasında Allah’ın olduğunu iddia eden bir cumhurbaşkanımız var. Ve başkanlığı HDP engelleyerek Türkiye Cumhuriyeti’nin 2023 vizyonunun engellenmesine katkı sunduğu için de HDP’nin neredeyse ülkeye ihanet ettiğini düşünen bir Cumhurbaşkanı var. Demek ki başkanlık sistemi Allah’ın emri. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanı da Zillullah-ı fi’l-alem sanıyor kendini. Zillulah’ı fi’l-arzeyn sanıyor kendini. Yani arzın ve Allah’ın alemdeki gölgesi sanıyor. Hata yapmaz günah işlemez mutlaka en doğruyu kendisi bilir, eleştirilemez ve karşı çıkılamaz bir pozisyonda görüyor kendi. Bu durumda bizim seçim işleriyle hükümet kurma prosedürleri ile uğraşmamıza gerek yok. Geriye kalan süreyi bence Sayın Cumhurbaşkanı pusulaları şimdiden bastırsın. Çünkü etrafında çok güvenebileceği kimse de kalmadı. Korumaları ajan çıktı, en yakınındaki insanlar hain çıktılar. Otursun eline mührü de alsın pusulalara bir bir bassın. Hem kendisi bassın hem kendisi saysın. Çünkü sayılırken de hile olmaması sağlamanın başka bir teminatı yok. Ne zaman kendisi kazandığına inanırsa o zaman ülkenin de yeniden seçim yapmasına ihtiyaç kalmayacaktır herhalde” diye konuştu.
Ayhan Bilgen, muhtemel seçim sürecine ilişkin, “Ucube bir durumla karşı karşıyayız. Herkes için bu ucube durum ciddi bir tartışma gerektiriyor. AKP içerisinde üç dönem tartışması, CHP açısından ön seçimin yapılıp yapılamayacağı, takvimin buna uygun olup olmayacağı tartışmaları gibi bizde de bu tartışmalar yapılacak. Bizim açımızdan bu seçim, tekrar seçim. Parti kurullarında hem tüzük hem de aynı zamanda bu seçimin özel konumu birlikte tartışılacak” dedi.
Bilgen, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
AK Parti-CHP arasındaki “istikşafi” görüşmelerin “keşif çalışmaları” olduğunu savunan Bilgen, seçimden bu yana geçen sürede, “Savaş üstü seçim stratejisine sadece zaman kazandırıldığı” ifadesini kullandı.
Başından beri bu sürecin, bir sivil darbe süreci olduğunu ifade ettiklerini anlatan Bilgen, “Bugün bir kez daha siyasete dönüş çağrısı yapıyoruz. Geriye kalan süreyi de heba etmeden, bu ülkeye de haksızlık yapmadan. Bize oy veren bütün seçmenlerin iradesine saygının gereği olarak, sorunların siyasal zeminde çözülmesi, barış ve demokratik geleneğe dönüş çağrısı yapıyoruz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilen muhtarlar toplantısını eleştiren Bilgen, “Muhtarları ‘ihbarcı, ispiyoncu’ pozisyonuna taşımaya çalışan bu söylem, tıpkı çok partili hayata yeni geçtiğimiz dönemde, vatan cephesi kurmak ve bu vatan cephesine dahil olan isimleri radyodan okutmak gibi bir şey. Kimin düşman, kimin hain olduğunu, hangi mezhepten, hangi etnik kökenden olduğunu tespit görevi, muhtarların değildir. Ülke güvenliğinin sorumluları da bu görevi demokrasiye, insan haklarına uygun yapmakla mükelleftirler” değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Utanmadan barış istiyorlar” ifadesini kullandığını ileri süren Ayhan Bilgen, barışın, hiç utanmadan ve ısrarla istenecek bir şey olduğunu, utanması gerekenlerin ise barış isteyenler değil, her gün 3-5 kişi kaybedilirken, Meclis’in tatile girmesini tercih eden ve bir komisyonun kurulmasını bile bu ülkeye çok görenler olduğunu savundu.
Bilgen, “Dolayısıyla biz, utanmadan, yorulmadan, bıkmadan barış istemeye devam edeceğiz” dedi.
– “HDP’siz bir süreç, seçime kadar planlanmış olacak”
CHP ile koalisyon kurulamamasının ardından AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun görevi devretmesi gerektiğini öne süren Bilgen, “Ama oyuncağını bir kere kaptırınca bir daha alamayacağını düşünen çocuk pozisyonunda Sayın Davutoğlu. ‘Ben görevi iade edersem galiba bir daha bu koltuğa oturamam’ kaygısı, endişesi taşıyor” diye konuştu.
AK Parti-MHP görüşmesinin açıklanmasıyla başka bir takvimin işlediğini anlatan Ayhan Bilgen, şunları söyledi:
“Bizim aldığımız bilgilere göre, 21’inde Meclis’i olağanüstü çağırıp, eğer MHP’nin yandan çarklı desteğini bir şekilde sağlayıp HDP’siz bir hükümet formülü kurabilirlerse, bulabilirlerse, bu takdirde Türkiye’yi adı ne olursa olsun, HDP’nin dışlandığı bir hükümetle seçime götürmeyi başaracaklar. Bunu deneyecekler. Bunun Anayasa’ya uygunluğu, yasal zemini, siyasi teamüldeki yeriyle ilgili hiçbir inandırıcı, güvendirici işaret, sembol yok. Çok somut bir durumla karşı karşıyayız. Eğer koalisyon kurulursa, bir azınlık hükümeti kurulursa ya da AKP temsilcilerinin ifade ettiği gibi 18 tane MHP’li hasta olur veya yurt dışında olursa, Meclis’e gelmezlerse, HDP’siz bir süreç, seçime kadar planlanmış olacak. ‘Karakolda doğru söyleyip, mahkemede şaşan’ pozisyonuna MHP devam ederse, o takdirde bu aritmetik gerçekleşmiş olacak.”
– “Ülkenin bölünmezliği, HDP’nin 4 bakan alıp almamasına bağlıymış”
Plaka dertlerinin olmadığını vurgulayan Bilgen, konuşmasına şöyle devam etti:
“Nasıl ki seçimlerde, bir tek oyumuzun bile heder olmaması konusunda gereken hassasiyeti, duyarlılığı gösterdiysek, bize verilen oyların hem parlamentoda temsili hem de siyasal karar sürecinde etkin biçimde karşılığını bulması konusunda da üzerimize düşeni yerine getireceğiz. Önümüzdeki günler tümüyle HDP’nin dışlanması, HDP’nin yok sayılması, HDP’li seçmenin başka bir muameleye maruz bırakılmasının seyriyle geçecek. Burada çok açık bir tablo var. Bütün oyun, bütün hesaplar ve sanki devletin güvenliği, ülkenin bölünmezliği, HDP’nin 4 bakan alıp almamasına bağlıymış, HDP’li 4 ismin, 40-50 gün bakanlık görevi yapıp yapmamasına bağlıymış gibi bir hava oluşturuluyor. Eğer bir ülkenin güvenliği, bir devletin bütünlüğü buraya kalmışsa zaten oturup düşünmeleri gerekiyor.”
“Önümüzde 1 haftayı hülleli evlilik arayışıyla geçiren bir siyasi iradeyle karşı karşıyayız” ifadesini kullanan Bilgen, şöyle devam etti:
“İktidarın daimi ve büyük ortağı olarak, cumhurbaşkanın rol oynadığı bir hükümete razı edilecek bir partner aranıyor. Yani bir sahte evlilik yapma arayışı var. Sonunda nasıl olsa iktidarı o kullanacak. Gerçek güç kendisi. Dolayısıyla bu hülleli evlilik arayışında bir başka partner bulunacak mı onu da önümüzdeki günlerde görmüş olacağız.”
– “Ucube bir durumla karşı karşıyayız”
Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Bilgen, “HDP tüzüğüne göre, alınan erken seçim kararıyla HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş başta olmak üzere birçok milletvekilinin aday olma durumunun tehlikeye girdiği” hatırlatılarak, bu durumun parti içerisinde nasıl değerlendirileceği sorusu üzerine, şunları söyledi:
“Henüz bir hafta var ve biz hala koalisyon oluşabileceğini, seçmen iradesine saygılı davranılabileceğini, Türkiye’nin en acil sorunlarının çözülebileceği bir siyasi iradenin gelişebileceğini umut ediyoruz. Dolayısıyla 23’ünden itibaren bunları kurullarımızda tartışacağız. Ucube bir durumla karşı karşıyayız. Herkes için bu ucube durum, ciddi bir tartışma gerektiriyor. AKP içerisinde üç dönem tartışması, CHP açısından ön seçimin yapılıp yapılamayacağı, takvimin buna uygun olup olmayacağı tartışmaları gibi bizde de bu tartışmalar yapılacak. Bizim açımızdan bu seçim, tekrar seçim. Parti kurullarında hem tüzük hem de aynı zamanda bu seçimin özel konumu birlikte tartışılacak. Kimlerin nasıl aday olacağı ve kimlerin aday olamayacağı tartışması, bu eksende yapılacaktır. Biz ilkelerimize bağlı siyaset yapmanın imkanlarını da gayet tabii ortaya koyacağız.”
– “Barajsız seçimden yanayız”
Bir gazetecinin, “Olası bir erken seçimin ortaya çıkmasının ardından seçim güvenliğinin de konuşulduğunu” ifade etmesi üzerine Bilgen, demokrasilerin şeffaflık üzerine kurulacağını, eğer bir öneri ortaya konmuşsa ve anlaşmazlıkla sonuçlanmışsa hem nasıl bir reform paketinin hem de nasıl bir takvimin önerildiği konusunda boş tartışmalardan uzak tutacak net, berrak bir mesajın taraflarca kamuoyuna taşınması gerektiğini vurguladı.
“Taşımalı oy önerisi, seçmen ve seçim güvenliğinin olmadığının en üst düzeyde ilanıdır” görüşünü savunan Bilgen, şunları kaydetti:
“Kim tarafından, kimin üzerinde baskı kurulmuş olursa olsun, bunu önlemek, seçilmiş siyasi iktidarın görevidir. Hiç kimsenin iradesi üzerinde baskı kurulmadan, yüzde 7 de değil, barajsız bir seçimden yanayız. Biz sözümüzün arkasındayız. Ama seçim güvenliği diye kastedilen şey, kendi alamadıkları oyların bir biçimde geri alınmasına yönelik tehdit politikalarının devam ettirilmesiyse… Bugün Anadolu’daki birçok köyde HDP’ye oy verildiği için hizmetler tümüyle durmuş vaziyette. İnsanlar, muhtarlar toplanıp, oranın mülki idare amirine gittiğinde de ‘Kime oy verdiyseniz onlardan hizmet isteyin’ gibi cevaplar alıyorlar. Bu, seçim güvenliğini tehdit etmiyor ama taşımayla siz bunu çözmeyi hedefliyorsunuz. Elbette bir risk var ama bu riski önlemek için öncelikle seçmen iradesine saygı gösterecek bir siyasi ahlaka ve demokrasi kültürüne ihtiyaç var.”