Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜSİAD toplantısında yaptığı konuşmada Bank Asya’ya değinerek “Bir banka batırılmaya çalışılmıyor. O banka batmış zaten’ dedi.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneğinin (TÜSİAD) Four Seasons Otel’de düzenlenen 2014 yılının ikinci Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısına onur konuğu olarak katılan Erdoğan, bir konuşma yaptı.
Belli kesimlerin kazanıp geri kalan herkesin kaybettiği bir Türkiye döneminin artık, açılmamak üzere kapandığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
“İşte kredi derecelendirme kuruluşlarından iki tanesi biliyorsunuz son zamanlarda ülkemizle ilgili verdikleri nota bak. Bunların haline güler misin ağlarmısın? Bilmiyorum siz inanır mısınız? Bu adamlar afedersin hangi ölçüleri baz alarak Türkiye’ye kalkıp bu tür bir notu veriyor. Batmış olan bir komşu ülkeye sen 6 derece birden yükseltiyorsun. Batmış yaa… Şu anda afedersiniz Avrupa’nın başta Almanya olmak üzere vermiş olduğu o yüksek kredilerle, 200 milyar avro gibi bir rakamı bir çırpıda veriyor, ayakta tutamıyor sen 6 derece birden yukarı tırmandırıyorsun. Böyle bir şey olabilir mi? Türkiye gibi şu anda ekonomide büyümesi devam eden bir ülkeye… Şu anda Avrupa’da böyle bir ülke yok. Büyümesi şu anda en iyi noktada olan 0,8’le Almanya. Biz böyle bir dönemde bile yine 2’nin üzerinde bir büyüme kaydediyoruz. Sen kalkıp böyle bir not veriyorsun.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların üzerine hep birlikte gidilmesi gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
“Burada art niyet var, nedir? Siyaseten deviremedik o zaman ekonomik olarak biz ne yapalım da Türkiye’yi devirelim. Değerli arkadaşlar bu salt ne şahsımın ne hükümetin sorunu değil. Hep birlikte hepimizin sorunu. Çünkü bunların karşısında güçlü durduğunuz zaman olay farklı oluyor. İsim veriyorum Standart and Poor’s biliyorsunuz daha önce böyle bir şey yaptı, ben onlara bir çıkışta bulundum. Dedim ‘siz siyasi karar veriyorsunuz, ekonomik değil, teknik bir çalışma değil’, şimdi aynısını bunlar yapıyor. Bu karar siyasidir. Asla ne ekonomiktir, ne bilimseldir, ne bir teknik altyapısı vardır.”
OECD Genel Sekreteri ile konuştuğunda “Onların söyledikleri önemli değil, bizim söylediğimize bakın” dediğini anımsatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz onlarla aynı kanaatte değiliz. Vaka bu. Onun için burada dayanışmamız hem sizler hem ülkemiz için çok önemli. Her türlü algı operasyonunun her türlü karalama kampanyasının her türlü darbe girişiminin karşısında biz milletçe dimdik durduk. Bundan sonra da durmaya devam edeceğiz. Yok efendim ‘falanca medya kuruluşu Türkiye ile ilgili şunu yazmış’ yazarsa yazsın, yok efendim ‘falanca kredi derecelendirme kuruluşu şunu söylemiş.’ Söylerse söylesin biz buralara onlarla gelmedik. Kaybolan itibar Türkiye’nin itibarı değil, o medya kuruluşlarının o derecelendirme kuruluşlarının itirabarıdır. Bir işadamı için bir sanayici, girişimci için hukuk sistemi de hayati derecede önemli. Hukuk sistemi eğer adalet dağıtmıyorsa haklının değil, güçlünün yanında duruyorsa orada yatırım da olmaz üretimde olmaz istihdam da olmaz. Küresel sermaye o zaman Türkiye’ye gelmez. Türkiye’ye gelmesi için burada bir defa hukuk sisteminin güvenilir olduğunu görmesi lazım.”
Erdoğan, hukuk sistemindeki mevcut sorunlardan şikayetçi olması gerekenin en başta iş dünyası olması gerektiğine vurgu yaparak, şunları kaydetti:
“Ancak bakıyorum hukuk sisteminin içine sızmış paralel uzantılara dair iş dünyasından bugün ilk defa kararlı bir ses duyuyorum onun için teşekkür ediyorum. İş dünyasından gereken tepkiyi görmemiz lazım. Dün bizi hançerlemek istediler, hiç şüpheniz olmasın ellerine fırsat geçerse yarın da sizi hançerlemek isterler. Çünkü bunlar doyumsuz. Bugün birileri yargıya sızmış paralel uzantılar dolayısıyla rant elde ediyor olabilir. Ama yarın o hesap döner, gelir o yapıyı destekleyenleri de vurur. Yeni bir Türkiye kurulurken, iş dünyasının da artık yeni bir vizyon ortaya koyması gerekir. Eski Türkiye’nin refleksleriyle kazanma dönemi artık sona ermiştir. Darbeleri savunarak, darbelerin arkasında durarak, darbelere zemin hazırlayarak kazanma dönemi geride kalmıştır. Hükümetleri sıkıştırmak suretiyle, siyasetin alanını daraltmak suretiyle kazanma dönemi de eski Türkiye’de kalmıştır.”
– “O banka batmış zaten”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yalnızca iktidarıyla değil, ana muhalefetiyle, muhalefetiyle birlikte yürümesi gerektiğini anlatarak, şöyle konuştu:
“Fakat dün bir açıklama duyuyorum; çok enteresan ve örnek, o da manidar. İşte 2000’li yıllarda malum, 26 bankanın battığını söylüyor beyefendi, şimdi diyor, ‘1 bankanın batırılması için çalışılıyor’. Bir bankanın batırılması için çalışılmıyor. O banka, şu anda batmış zaten. Fakat bu taşıma suyla ayakta durmaya çalışıyor. O 26 batık bankanın olduğu dönemden biz, farklı bir finans dünyasını devraldık. Şu anda bankalarımızın geldiği nokta, çok açık net ortada. Şimdi bu batan, böyle bir finans kuruluşunu biz de o dönemde olan yanlışları tekrarlayarak aynen devam mı ettirelim? Bir de hakaretamiz bir şekilde sayın Başbakan’a, onun yanında da işte ‘yüksek rakımlı’ yerden bahsediyor. Pek alışık değil. Herhalde oralara gelmesi de mümkün olmayacak. Çünkü bu anlayışla, bu kafayla öyle bir şey olmaz.”
İş dünyasının ekonomiyle ilgilendiği kadar sosyal ve siyasal meselelerle ilgilenmesinin normal olduğunu aktaran Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“İnanıyorum ki hükümet yapıcı eleştirileri tek tek dinleyecek ve gerekeni de yapacaktır. Bugün Ankara’ya döndüğümde sayın Başbakanımızla da haftalık olağan toplantımızda bu gün sizlerden dinlediklerimi kendileriyle de ayrıca paylaşacağım. Bu yapıcı eleştirileri her zaman dinler, bunları dikkate alırız ancak Gezi olaylarının arkasında durmak, demokrasiye, siyasete ve milli iradeye karşı cephe almaktır. Şunu da çok açık söylemem lazım. Bakınız STK’lar veya vatandaş, her istediği yerde, istediği şekilde kalkıp da yürüyüş veya miting yapamaz. Bu dünyanın hiçbir modern ülkesinde yoktur. Yerler bellidir, siz gider o yerlerde yürüşünüzü de yaparsınız, mitinginizi de yaparsınız ve kolluk kuvvetlerinin o zaman görevi müdahale değildir, ya korumadır. Kimi? Orada o demokratik haklarını kullanan vatandaşı. Şimdi bunu tabii siyasi partinin genel başkanı olduğum zaman biz kalkıp bu belirlenen yerlerde yapıyoruz da bu beyefendiler niçin oralarda yapmıyorlar? Onlar da gitsin orada yapsınlar. Bakın şimdi İstanbulumuz’da mesela 2 tane önemli yer var. Birisi Yenikapı’da birisi Maltepe’de. Git burada yap. Esnafımız mağdur olmasın, vatandaşımız mağdur olmasın. Bunlar planlanırken düşünülerek planlandı. O alanda git istediğin gibi konuş, ne diyeceksen git orada de. Kolluk kuvvetleri de orada seni koruma altına alsın. Güvenlikle bunları yap ama dert o değil. Dert, toplumun huzurunu, refahını tamamen bozmak ve bir endişeye orada zemin hazırlamak. Bakınız paralel ihanet çetesinin yapmış oldukları da şu anda bunlarla aynen paralel. Darbenin ve hukuksuzluğun arkasında durmak. Türkiye’ye yönelik algı operasyonlarının taşıyıcılığını yapmak. Çok açık söylüyorum, bu topraklara ve bu millete ihanet olur. Tekrar söylüyorum. Bugüne kadar istikrar içinde, birlik ve kardeşlik içinde hep birlikte kazandık. Bundan sonra da aynı şekilde birlikte kazanacağız. Hiç kimse başka yollara tevessül etmesin. Hiç kimse içeride ya da dışarıda kurulan kirli tezgahlardan medet ummasın.”
Demokrasinin, güçlünün değil, milletin egemen olduğu bir sistem olduğunu anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bu ülkede başörtülü de başı açık kardeşim de eğitim olanaklarından aynı oranda istifa edebilmeli, beraber okumalı. Devlette de özel sektörde de birlikte çalışabilmeli. Onlar bu milletin evladı değil mi? Neden bunların arasında? Madem ki kutuplaşmaya karşıyız, o zaman bunların arasında kutuplaşma yapmayalım. Yani ‘Sen başörtülüsün gelme. Sen başı açıksın gel.’ Peki bu kutuplaşma değil mi? ‘Okumak istiyorum’, ‘Sen katsayıya tabisin.’ Böyle bir şey olabilir mi? Nitekim katsayı kalktı ve şimdi hepsi rahatlıkla istedikleri üniversiteye girebilecekler. Adalet budur, hukuk ve devlette şu anda görev alma imkanına sahip olacaklar. Temenni ederim ki, özel sektörde aynı şekilde bu kızlarımıza kapılarını açar, onlara da oralarda aynı şekilde çalışma imkanları sunar.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gezi olaylarının ve paralel yapının arkasındaki cepheyi, bunlara destek verenleri, lojistik imkan sunanları çok iyi bildiklerini anlatarak, “Şu anda paralel yapıyla birlikte Türkiye ve Türk ekonomisine algı operasyonları düzenleyenlerin de arkasında kimlerin olduğunu çok iyi biliyoruz. İçeride ve dışarıda, o medya kuruluşlarını, STK’ları, o malum odakları kimlerin fonladığını, kimlerin beslediğini ve desteklediğini tek tek biliyoruz. Hepsi mahcup oldular ve olmaya da devam edecekler. Türkiye, 77 milyonla kazanırken, emin olun kaybedenler sadece onlar olacak. Biz özgüven içinde olacağız. Çiftçimiz, esnafımız, sanatçımız, sanayicimiz, işçimizle özgüven içine olacağız” diye konuştu.
– “2023 hedefleri asla ulaşılmaz değildir”
Türkiye’nin 12 yılda nice ilkleri başardığını, rekorlara imza attığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelecekte de aynı şekilde devam edeceklerini söyledi.
TESK Genel Kurulu’nda dün esnaflara da söylediklerini tekrarlamak isteyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Enerjimizi kutuplaşmaya, kamplaşmaya, gerilime değil, artık yeni Türkiye’ye, büyük Türkiye’ye sarf edelim. Buraya sarf edeceğiz. Şüphesiz ki halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı olarak, benim birinci görevim budur. Çözüm sürecini daha ileri seviyelere taşıyarak, paralel yapıyı tamamen tasfiye ederek, ekonomiyi daha da güçlendirerek, inşallah 2023 hedeflerine ulaşacağız. İşte göreve geldiğimizde kişi başına milli gelir neredeydi, şimdi nerede? Merkez Bankamızın döviz rezervi neydi, şimdi ne? Her şey bir hayalle başlar. Hayali olmayanın hedefi, planı, projesi de olmaz. Meşhur bir söz vardır, ‘Ya bir yol bulacağız ya da yeni bir yol yapacağız.’ Bunun başka çıkışı yoktur ama asla umutsuz olmayacağız. İnancımızı asla kaybetmeyeceğiz. 2013 hedefleri asla ulaşılmaz değildir. Biz bunun hayalini kurduk, bunu hedef haline getirdik ve buna da gönülden inandık. Eğer bir yol bulunmazsa gerekiyorsa 17 bin kilometre bölünmüş yol açtığımız gibi yine burada da yol açmaya devam ederiz ve o hedeflere ulaşırız. Biz önce inanalım.”
TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer’in Cizre’den, oraya gidecek olmasından bahsettiğini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Temennim odur ki inşallah bu seyahatlerin arkasından orada yatırımlar da bunu takip eder ve oralarda yatırım süreci de başlar. Böylece de oralardaki sanayileşme olayı bölgede inanın çözüm sürecini çok farklı bir döneme ulaştırır. Çünkü terör noktasında istismar edilen birinci derecede fakirliktir. Bunlar istismar ediliyor. Bunun yanında ideolojik bir yapı o da istismar ediliyor. Fakat bakın 1,5 yıldır kepenkler inmiyor. Bunlar kazanımımızdır. Şimdi yasal düzenleme de yapıldı. Bununla birlikte bunun arkasında durmak ve bundan sonraki süreci buna göre yönetmek, inanıyorum ki Türkiye’de terörün yerini barışın aldığı bir yapıyı getirecektir. Çalışalım, inanın ki başarı arkasından gelecektir. Gayret bizden diyoruz, tevfik Allah’tandır.”
Erdoğan, 12 yıl önce “hızlı tren” denildiği zaman, bunu hayal görenler, kendileriyle dalga geçenler olduğunu ancak şimdi Ankara-İstanbul, Ankara-Konya arasında hızlı trenin sorunsuz işlediğini dile getirdi.
Aynı şekilde “Marmaray” dediklerinde, herkesin dalgasını geçtiğini aktaran Erdoğan, “Şimdi Boğaz’ın altından Marmaray hamdolsun yüzbinlerce insanı taşıyor. Önümüzdeki yıl sonuna kadar tüp geçit de bitecek ve otomobiller boğazın altından inşallah gidip gelmeye başlayacaklar. Aynı şekilde inşallah 2015 sonuna kadar Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü bitireceğiz ve bu köprüyle birlikte orada da aynı raylı sistem inşa edilmiş olacak ve bunlar da İstanbul’un ulaşımına ilişkin atmış olduğumuz adımlar” ifadelerini kullandı.
“Tek haneli enflasyon” deyince “hayal”, “IMF’ye borç ödenmez, IMF’siz ekonomi ayakta duramaz” diyenlerin bulunduğunu kaydeden Erdoğan, 2005’ten itibaren enflasyonun tek haneye indiğini ve her şeyin ayakta olduğunu anımsattı.
– “Suriye’de toprak bütünlüğünden, Filistin’de adil çözümden yanayız”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “paradan 6 sıfır atacağız” dediklerinde, “Taksim Meydanı’na çıkarak, anırırım” diyen köşe yazarlarının bulunduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:
“Ne oldu? 6 sıfırı attık. Enflasyon düştü, tek haneye geldi. Hani anıracak olanlar? Yok. Bu gerçekleri de görmemiz lazım. Bölgesel krizlerin de hepsini yakından takip ediyoruz. Bunlar da gelip geçici.
Irak olsun, Suriye olsun er ya da geç bizim de yoğun çabalarımızla buralarda da istikrar hakim olacak ve Irak’ta da Suriye’de de toprak bütünlüğünden yanayız. Filistin’de adil bir çözümden yanayız. Tüm buralarda yaşanan hadiseler nedeniyle iş dünyamız umutsuz olmayacak. Türkiye inşallah bu bölgesel krizlerden de güçlenerek çıkan bir ülke olacak. Hepimiz inanıyorum ki Türkiye’nin geleceğine yönelik aynı istikamete bakıyoruz ve aynı, büyük Türkiye için mücadele veriyoruz. 10 Ağustos akşamı, o zaman genel başkanı olduğum partinin balkonundan da ifade ettim. Eski kırgınlıkları, kutuplaştırmaları, kavgaları muhafaza etmenin kimseye faydası olmaz. Türkiye’ye güç kaybettiren bütün o yapay gerilimleri geri bırakmak zorundayız. Sadece hüküm ya da iktidar partisinin bu hassasiyeti taşıması yetmez. Bütün siyasi partiler, STK’lar bu hassasiyeti taşımalıdır. Bizi büyümeden, ilerlemeden alıkoyan, yavaşlatan her ne varsa, onları hep birlikte söküp atmalıyız. Zaman, yumrukları sıkma zamanı değil, tokalaşma zamanıdır. Demokrasinin standartlarını daha ileri seviyeler taşıyarak, insan hak ve özgürlüklerini daha da geliştirerek, yasakları, kısıtlamaları bırakarak, kardeşçe ve kardeşlik hukuku içinde büyümeyi sürdürmek durumundayız.”
Gayret edildiği sürece, ulaşamayacak hiçbir hedef olmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeter ki birbirimize inanalım, güvenelim, kurulan tuzakları her birlikte fark edip, bunlardan uzak duralım ve eski Türkiye’nin alışkanlıklarını bir yana bırakarak, yeni Türkiye’nin vizyonunu paylaşalım. Aynı istikamete bakıyoruz ve aynı geleceği inşa edeceğiz ve bunu da hep birlikte başaracağız. TÜSİAD’ın yeni yönetimi, yönetim kurulu başkanıyla yeni Türkiye vizyonuyla Türkiye’nin kalkınmasına, ilerlemesine, demokratikleşmesine hep beraber katkı vereceğiz ve bu demokratikleşmeyi de ileri demokrasi olarak tanımlıyorum. Buna gönülden inanıyorum” şeklinde konuştu.
TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer, konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hediye sundu.