İzmir’in Çeşme ilçesinin geçmişinin yattığı Bağlararası kazı alanında bulunan kül tabakasının, “tarihte izi yakalanabilen en büyük doğa olayı” olarak gösterilen “Santorini patlaması”nın en kuzeydeki kalıntısı olabileceği tahmin ediliyor.
Ankara Üniversitesi Mustafa V. Koç Deniz Arkeolojisi Araştırma Merkezi (ANKÜSAM) çalışmaları bünyesinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Ankara Üniversitesi adına yürütülen Bağlararası kazısının Başkanı Prof. Dr. Vasıf Şahoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2001’de Çeşme Arkeoloji Müzesi uzmanı Hüseyin Vural’ın evinin karşısındaki temel çukuruna bakması ve içinden çok sayıda seramik çıktığını fark etmesiyle başlayan kazıların bölgenin en eski yerleşim yerini ortaya çıkardığını anlattı.
Kalıntıları MÖ 2600’e kadar tarihlenen alanın, MÖ 2000’de Anadolu’da etkili olan Minos (Girit) kültürüne ilişkin arkeolojik veriler sunan az sayıdaki merkezden biri olduğunu söyleyen Şahoğlu, şunları anlattı:
“Bağlararası’nın diğerlerine göre farkı, arkeolojik kalıntıların çok iyi korunmuş olması. Günümüzden 3 bin 700 yıl önceki sokakta yürüyebiliyorsunuz, kapılarından evlere girebiliyorsunuz. MÖ 1660’lı yıllarda bölgede meydana gelen depremde duvarı içine yıkılmış bir ev bulduk. Bu şekilde günümüzden 3 bin 700 yıl önce mutfakta nelerin kullanıldığına ilişkin dahi envanterimiz var. Bu çok iyi korunmuşluk özelliği buraya çok büyük önem kazandırıyor.”
Şahoğlu, jeomorfolojik özellikleri dolayısıyla Bağlararası’nın, Anadolu’da binlerce yıl aynı noktada üst üste yerleşim olan höyük oluşumlarına göre farklılık gösterdiğine işaret ederek, yerleşimin, kıyı şeridi veya bölgedeki iki akarsuyun yer değişimiyle kaydığını, bu nedenle kazılarda yan yana iki sokağın birinde MÖ 2600’e ait örnekler çıkarken diğerinde MÖ 1700’lere ulaşıldığını kaydetti.
– “Kül tabakası zaman dilimini belirliyor”
Bölgenin Minos kültürüyle bağlantısından dolayı “tarihte izi yakalanabilen en büyük doğa olayı” olarak gösterilen Santorini patlamasına ilişkin izlere ulaşmayı umduklarını dile getiren Şahoğlu, şöyle devam etti:
“Patlama sırasında gökyüzüne püsküren volkanik küller tüm bölgeye çöktü ve pek çok kazıda bu çıkmaya başladı. Nerede bulunursa bulunsun kül tabakası, spesifik zaman dilimini belirtiyor. Bu da arkeolojik açıdan çok önemli. Bunun dışında böyle bir çizgi yok, o külün altında ne varsa patlama öncesi, üstündekiler de patlama sonrası. Tarihleme ve karşılaştırma açısından son derece önemli bir nokta.”
Vasıf Şahoğlu, 2012’de kazılarda volkanik kaynaklı kül tabakasına ulaştıklarını belirterek, Viyana’daki Atom Enstitüsündeki incelemede, numunenin volkanik kül olduğunun kesinleştiğini ancak içinde Santorini’den gelmesi mümkün olmayan büyüklükteki cam parçaları bulunmasından dolayı Santorini’nin külü olup olmadığının belirlenemediğini aktardı.
– “Başka bir patlama olmuş”
Bunun üzerine analiz ettirdikleri büyük parçaların, bölgeye yakın başka volkanın patladığını ortaya koyduğunu ifade eden Şahoğlu, şunları kaydetti:
“Tabakada başka volkandan çıkan küllerin bulunması, ya bugüne kadar bilmediğimiz yakın bölgedeki Santorini’yle eş zamanlı başka volkan patlamasının varlığını ya da patlamayla oluşan tsunamiyle Ege Denizi’nde bulunan başka patlamalara ait küllerin taşındığını ve Santori’nin külünün bunun üzerine çöktüğünü kanıtlıyor. Bunu, bilimsel olarak analizlerle kesinleştirmeye çalışıyoruz. Kesinleşirse Santorini patlamasının bugüne kadar bir arkeolojik kazıda ulaşılan en kuzeydeki izine ulaşacağız.”
Şahoğlu, Santorini patlamasının tarihiyle ilgili arkeoloji dünyasının uzlaşma sağlayamadığını, MÖ 1540 ve MÖ 1640 gibi tahminler yapıldığını, kazılarda elde edecekleri bilimsel verilerin bu tartışmalara katkı sağlamasını beklediklerini sözlerine ekledi.