Futbolda, lige gol yemeden galip başlamak kadar temiz başlangıç herhalde yoktur. Dünün en güzel yanı bu, ikinci güzel yanı da Necip’ti.
Altyapıdan uzun yıllar süper star çıkmayınca, dedik herhalde bir gelecek, pir gelecek, nitekim Necip bu işin piri olmaya şimdiden aday. Allah nazardan saklasın, dün Buca önünde şov yaptı. Ediz de bu çocuğun ayaklarından çok kafasının çalıştığının farkına varmış olacak ki tekmeyi Necip’in beynindeki futbol merkezine nişanladı, ama başarılı olamadı. Zarar görmüşe benzemiyor.
Maç ilk maç, yer deplasman, saha köstebek yuvası, hava gecenin 11’inde 30 derece, rutubet yüzde 70, rakip de kapalı kutu olunca, eleştiriye hiç girmeden, 1-0’a Allah bereket versin demek lazım. Kaldı ki öyle aman aman eleştirilecek bir şey bulmak için bayağı bir aramak ve “Bu takımın santrforu yok” ezberine sarılmak lazım. Guti, dünyanın en büyük yeteneklerinden. Onu Beşiktaş forması altında görmek hala kolay inanılacak sahne değil.
Maç içinde birkaç pası ve rakip on sekiz yayı üzerindeki bir çalımı ile zevkten titretti İspanyol. Evet hatalı pasları ve güçsüzlükten kaynaklanan bir sarı kartı oldu, ama geçen sene hazırlık dönemini aynı şekilde kaçıran ve arkadaşlarını yakalayana kadar sezon biten Nihat’ı düşününce, Guti’nin lige şezlongdan kalkıp geldiğine inanmak hala zor. Beşiktaş tarihinin tartışmasız en güzel transferi.
Quaresma’nın olayı ise biraz farklı. Çok iyi bir ilk yarı çıkardı, ama ikinci yarı önce sağ, sonra sol kanatta buluştuğu iki topta vurduğu şutlar Serdar Özkan’a rahmet okuttu. Üçüncüsünde kaleye 8 metre mesafeden cepheden vurdu, onu da tribüne yolladı. Derdi çokça seyirciyle olan bir futbolcu. Her çalımında, her pasında, her şutunda sansasyon yaratma derdinde olduğu hissediliyor. O an lazım olan işlere ve sonuca odaklansa, bu ona senede on asist fazla yaptıracak, beş gol fazla attıracak oysa.
İbrahim Üzülmez 2,5 yıldır muazzam bir gelişim içinde. Kariyerinin sonuna, performansını yükselterek giren, bırakmaya yakın, yeteneklerinin zirvesine çıkan ilk ve tek futbolcusu olacak herhalde dünya futbol tarihinin. Görülmüş iş değil. Takdir etmekten başka bir şey gelmiyor elden. Ters kanattaki Erhan Güven için ise iyi konuşmak maalesef mümkün değil. Beşiktaş gibi bir takımda, hem de şu Beşiktaş’ta yer bulması, kadroyu, 18’i geçtim, 11’e kadar girebilmesi ve sahada kalabilmesi, sadece kısmetle açıklanabilecek bir arkadaş. Hayatı boyunca bu kadar şanslı olsun inşallah.
Orta saha ve forvet yanları şu noktaya geldikten sonra, Beşiktaş’a bu sene Bobo ve Nobre yeter. Bu takıma hücumdaki son ayak anlamında da hizmet verecekleri maçlar olacak Quaresma, Guti ve Nihat üçlüsünü hesaba katmadan yapılan yorumlar, gereksiz olumsuz hava oluşturuyor. Beşiktaş Ertuğrul Sağlam döneminde öyle dağınıktı, Mustafa Denizli döneminde öyle savunmacıydı ki, takıma hücum ihtiyacını tek başına giderecek bir George Best, Pele lazımdı, bırakın Holosko’yu Nobre’yi. Bu yıllardan kemikleşen bu düşünce, şu anda Beşiktaş dünyasının kıramadığı, aşamadığı bir yalancı korku. Oysa Beşiktaş artık İnönü’de kontratak oynayan o takım olmayacak. Evet yenileceğiz. Ben geçen sene “Bu adamın geriden 1 tane doğru pası yok” derken herkesin ilah yaptığı Ferrari’ye kalırsak ortada (bunu Schuster’in, daha geldiği ilk hafta görmesi ne güzel), dümdüz olduğumuz 1-2 maç bile yaşayabiliriz. Ama çok gol atacağız ve çuvalla maç kazanacağız. Digitürk’ü olmayan Fenerli’yi, bu sene Beşiktaş abone yapacak. Bunu bir kenara yazın.
Teoman Akben / Beşiktaş Postası