Diğer yazılarımdan biraz farklı olacak bu yazım. Şu sebepledir farkı da; bu yazım devam arzettiren bir yazıdır.
Boşanma sebepleri birden çok olduğu için bunları ayrıntılı olarak sizlere aktarmam gerekir diye düşündüm. Bir tek yazıda kısa kısa geçmektense sizlerle detayların ayrıntılarda saklı olduğu şekilde devam edeceğim.
ZİNA NEDİR?
Evli çiftlerden hernagi birisinin, evlilik devam ettiği süre içinde eşinden başka birisi ile cinsel ilişkide bulunmasına zina denilir. Yasamıza göre zinanın üç unsuru vardır. Evli olmak, Eşinden başka birisiyle cinsel ilişkide bulunmak ve kusurlu olmak ki bence eşini cinsel anlamda aldatan eş diğer eşe karşı zaten kusurlu olur. Bu 2.koşulun doğal bir sonucudur bence.
Zina, evli eşler arasında yaşanır ve bunun sonunda şiddetli geçimsizlik yaşanırsa kanunumuza göre boşanma sebebidir.
Eşler fiilen veya yargıcın kararıyla ayrı yaşadıkları halde eşlerden birisinin eşi dışında başka birisi ile cinsel ilişkide bulunması,evlilik bağı hukuken devam ettiği için zina sayılır. Hakim eşlerin ayrı yaşamasına karar vermişse bu tarafşarın evliliklerini toparlayabilmeleri kurtarabilmeleri için eşlere tanınmış bir yoldur.Bu süreçte yaşanılan zina elbette evliliğin eşlere yüklediği sorumlulaklara uymamaktadır.
Eşlerden birisinin evlilik dışında homoseksüel münasebetleri bir erkeğin bir başka erkekle ya da bir kadının bir başka kadınla cinsel ilişkisi zina sayılmaz. Buna dayanılarak boşanma davası açılamaz.Ancak haysiyetsizce hayat sürmeye dayanılarak veya şiddetli geçimsizlik nedeiyle boşanma davası açılabilir.
ZİNA İÇİN CİNSİYET ORGANLARININ BİRLEŞMESİ ŞARTTIR. Bedensel temaslar zina sayılmaz.
Yargıtay, evde bir bayanla yan yana oturmayı ya da dışarıda yğrğrken bir erkeğin bir kadının boynuna kolunu atmasını zinaya teşebbüse bile sokmamıştır. Yine Yargıtay görüşüne göre öpüşme zinaya delalet etmez demketedir. Bu sebeplere dayanılarak zina sebebiyle boşanma davası açılamaz. Zina olabilmesi için illaki cinsel birleşme olması gerekmektedir.
Yasamız zinada karı ile koca arasında herhangi bir ayrım yapmamıştır. Bayan da erkekte aynı sebeple davalı olabilrler.
Zina suçu önceki yıllarda Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak düzenlenmişti ancak bu suç evli kadının zinası ve evli erkeğin zinası olmak üzere ikiye ayrılıyordu. Evli kadının zinası suçu için evlilik dışında bir tek cinsel ilişkide bulunması suçun oluşması için yeterliydi. Evli erkek yönünden ise evlilik dışında bir başka kadınla karı-koca gibi yaşaması herkesçe karı-koca oldukları yönünde bir düşünceye sahip kılıcı nitelikte uzun süreli cinsel ilişki de bulunulması gerekliydi. Bu açıdan iki ayrı suçun birbirinden farklıydı. Anayasa Mahkemesi bu olguyu saptayarak bu düzenlemenin kadın-erkek eşitliğine aykırı olduğuna karar vermiş ve anayasaya aykırılığı saptamıştı. Daha sonra yapılan yasal değişikliklerle zina suçu tümüyle ceza kanunundan çıktı. Kısaca şu anda yürürlükte olan Türk Ceza Kanunu’nda zina suçu bulunmamaktadır.
Zinanın şikâyete bağlı suç olması demek, suçun topluma karşı değil, sadece bir kişiye, aldatılan eşe karşı işlendiğini kabul etmek demektir. O zaman da yasal düzenlemenizin amacı, sadece mağdur olan eşin haklarını korumak olur, “aile birliğini korumak” gibi bir amaçtan da söz edemezsiniz. Eğer, aile birliğinin korunmasını temel amaç olarak koyuyorsanız, o zaman zina suçunu esas olarak, aldatılan eşe karşı değil, topluma karşı bir suç sayıyorsunuz demektir; o zaman da savcıların re’sen harekete geçmesini, kamu davası açılmasını savunmanız gerekir. Eğer yasal düzenleme yapılırken, aileyi korumak, toplumun ahlakını korumak, kamu düzenini korumak gibi amaçlar belirlenirse, devletin özel hayata her alandaki müdahalesi için de meşru bir temel yaratılmış, devlete ahlak bekçiliği gibi bir misyon yüklenmiş olur ki bunun altından kalkmak çok zor olur.”
Birey-toplum, birey devlet ilişkisi ve özellikle devletin ve toplumun faydası için bireyin bazı hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması konusunda söylenen sözlerin çoğu tartışmaya açıktır. Hak ve özgürlüklerin mutlak, sınırsız olmadığını da kimse inkar edemez. Önemli olan gerekmediği halde sınırlamanın olmamasıdır.
Anayasamıza göre;
Madde 12 – Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.
Madde 20 – Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.Adli soruşturma ve kovuşturmanın gerektirdiği istisnalar saklıdır…
Madde41 Aile, Türk toplumunun temelidir.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar demektedir.
Zina ispatlanabilirse mutlak boşanma nedenidir. Ancak eşler barışırsa dava ortadan kaldırılır.
Dava açma süresi ise, zinayı öğrendiği günden itibaren 6 ay ve herhalde vukuu tarihinden itibaren 5 sene geçmesiyle dava hakkı düşer.
Tüm bu okuduklarınızdan sonra size birde şu soruyo yöneltmek istiyorum. Acaba imam nikahı kıyılan bir kişi ile evli adamın yaşadığı ilişki zinamıdır değilmidir?
Av. Didem Kunal Altınel
didem hnm çok zekıce bır son kesınlıkle katılıyorum…
Sevgili Didem hanım, yazınız için teşekkür ederim; bilgilendirmek adına oldukça verimli olmuş.
Sorunuza gelecek olursak; nikahın amacı duyurmaktır. Özünde yuva olma fikrini ahlaka büründürmektir. Duyurulmayan vicdana sığmayan imam nikahlı ikinci eş/evlilik elbette ki zinadır.