Borçlar, sahte üyeler, Şenol Güneş… Başkan adayı Tekinoktay’dan önemli açıklamalar
2019 Mayıs’ta yapılacak olağan genel kurulda başkan adayı olduğunu açıklayan Hürser Tekinoktay, Radyospor’da katıldığı programda hedeflerine ve siyah beyazlı kulübün gündemine dair açıklamalarda bulundu.
Emrah Karalinç’in sunduğu Gün Ortası programına katılan Tekinoktay’ın sorulara verdiği yanıtlar Beşiktaş Postası’nın derlemesiyle şöyle;
Hürser Tekinoktay Beşiktaş kulübüne neden başkan adayı olmak istedi. Bununla başlayalım.
Ben spor adamıyım. Sportif ruhumuzla Türkiye’de çok uzun zamandır işlerin kötü gittiğini sizler gibi bütün spor kamuoyundaki insanlar gibi üzülerek izliyoruz. Sadece Beşiktaş’ta değil sporun genelinde kötü gidiyor. Milli takıma ve dört büyük kulübün borsadaki batık durumlarına ve dernek borçlarına baktığınız zaman içler acısı bir durum. Camiamızın içinde yıllardır olan birisi olarak bu gidişata nasıl dur diyebileceğimizi, bilgilerimizi donanımlarımızı, yıllarımızı verdiğimiz spor ve iş hayatımızdaki deneyimlerimizle, kaçmanın, sırtımızı dönmenin sorumsuzluk olacağını düşünerek bu ideal ve amaçla bu işte sorumluluk almak istedik. Uzun zamandır camianın içinde olanlar bilir. Özellikle Süleyman abinin döneminden sonra onunla birlikte çalışan yöneticilerimizden yine camianın önde gelenleri, akil diye bahsedilen bazı insanların müdahale etmesini beklediler. Fakat yıllar geçti geçti geçti, artık son yıllarda gelinen durum çaresizlik moduna girdi. Birilerinin sorumluluk alması hakikaten gerekiyordu. Konunun aslında özü bu.
Seçilirseniz başkanlığa geldiğinizde ilk neyi değiştirmeyi düşünüyorsunuz?
Kulüplerin değiştirilecek o kadar çok ilki var ki! Olağanüstü çabayla bunları sıraya koymak gerekiyor. Öncelikle birinci iş mali disiplin. Mali disiplini sağlayamazsanız bu eksi bakiyelerde, faiz ve borç batağına girmiş kulüplerin yapısıyla bu işin sürdürülebilirliğinin olmadığı belli. Dört büyük kulübün de geldiği nokta aynıdır.
Bazı değişimler oldu. Trabzonspor’da farkındaysanız yeni bir başkan seçildi. Hemen eski yönetimin yaptığı mali işlerin denetlenmesiyle başladı. Fenerbahçe’de Ali Koç seçildi yine aynısını yaptı. Dolayısıyla mali disiplinin sağlanması birinci önceliğimiz olacak. Zaten aklın yolu bir. Sürekli cari açığınız var, sürekli borçlanma var. Birincisi kasanıza kilidi vurmanız, kasanızı kapatmanız lazım. Mali bütçenizi birinci plana almanız lazım. Hemen ilave edeyim. İnsanlar hep bu borcun altından nasıl kalkılacak diyor. Bu 18 senede oldu, kalkılması da 18 günde olmaz. Beşiktaş için bahsediyorum. Diğer kulüpler için de aşağı yukarı bu böyle. Biz tabi biraz daha iyiydik. Rahmetli Süleyman abi kulübü taşınmazlarıyla, kasasında sermayesiyle, satılabilir futbolcularıyla ve büyük bir fulya projesiyle bırakmıştı. Beşiktaş borsaya açılmamıştı, hisselerden para da almamıştı. Sancılı olan dönemde, 18 yıllık süreçte mali disiplin sağlanmadığı için sıfır borçlarla, bugün 2.5-3 milyar aralığında kulüplerin borçları oldu.
Öncelikle en büyük giderler futbolcu giderleri. Son divan toplantısında yapılan mali analizlerde Beşiktaş amatör şubelerden de zarar ediyor. Dernek 600 milyon sponsorluklardan gelir elde etmiş ama bakıyorsunuz 200 milyon lira amatör şubelere harcamış. Adı üzerinde amatör. Siz buralarda atlet, jimnastikçi, voleybolcu vs. yetiştireceksiniz. Bu Türkiye’nin de sorunu. Amatör sporculara büyük transfer ücretleri veriliyor. Olimpiyat düzeyindeki milli sporcularda da bu böyle. Sporcu devşiriliyor. Rusya’dan Afrika’dan milyon dolar para veriyoruz sporcu satın alıyoruz. İnsan kaynağını çok iyi değerlendirmek lazım. Mutlaka sporcuyu erken yaşta belirli yaş kategorilerinde yüksek performans alınabilecek, yatırım yapılabilecek, iyi bir eğitimle birlikte faaliyete başlamamız lazım. Diyeceksiniz ki bu altyapı nasıl paraya çevrilecek. Bir örnek vereyim. Antrenör olarak görev yaptığım süreçte Nihat Kahveci Esenler’den geldiği zaman 16 yaşındaydı. Fulya’daki toprak sahada bir yılda biz onu A takıma verdik. Ve 16 yaşında geldiği zaman kimse bu çocuktan futbolcu olur demiyordu. Dolayısıyla iyi eğitim verirseniz 1 yılda bile amatör kulüpten aldığınız sporcuyu bir anda ön plana çıkartabiliyorsunuz. Cengiz Ünder de örnektir. Başakşehir Altınordu’dan aldı, bir yıl sonra iyi bir paraya Roma’ya sattı. İkincisi, biliyorsunuz dünyada şu anda ciddi bir scouting ağı var. Kulüpler ne yapıyor? Yıldız adayı gençleri en erken yaşta herkesten önce bulmaya çalışıyor.
Bu konuda nasıl bir çalışmanız var? Leipzig, PSG, Chelsea gibi kulüplerle ortak çalışma fikri var mı?
PSG ile işbirliğini altyapı için yapmanız çok mümkün değil. O sizin rakibiniz. Onun 16-17 yaşında Cezayir’den aldığı futbolcuyu sizin ondan önce almanız lazım. PSG ile şöyle bir işbirliği yapabilirsiniz. Oynayamayan ama potansiyelli futbolcuları Erasmus gibi belirli yaş gruplarında değiştirerek oynatma gibi işbirliği yapılabilir. Leipzig de güzel örnek. Aslında bunlar gizlilik dereceli. Çünkü bizim de burada rakiplerimiz var. Fenerbahçe, Trabzonspor, Galatasaray.
Leipzig başarılı bir model. Nerelerde nasıl başarılı olduklarını biz çok iyi biliyoruz. Hangi kişilerle oyuncuları bulduklarını, hangi antrenörlerle o futbolcuları geliştirdikleri vs. bizim işimiz. Onlarla da rekabet etmemiz lazım.
Nasıl olacağını söyleyeyim. Bu işin sanayisinde çok üst düzeyde model olmuş ülkelerin takımları var. Sporcu nereden çıkıyorsa biz de üç aşağı beş yukarı biliyoruz. Latin Amerika, Orta Amerika, Afrika, Uzak Doğu, Avrupa’da bu sporcuların membaına gidiyorlar. Sporcu gökten zembille düşmüyor. Şöyle bir avantajımız var. Futbol son yıllarda o kadar yayıldı ki dünya üzerinde yıldız adayları da çoğaldı. Hatırlarsanız Belçika takımı Genk ile oynadık. 300-400 bin euroya oyuncular buluyorlar. Afrika’dan şuradan buradan. Sonu yok bunun. Tüm model ve çalışmalarımız şu an bunun üzerine. İngiltere’den tutun Japonya’ya kadar. Avrupa’nın birçok yerinde. Hatta Almanya’da üç tane arkadaşımız bu işte bizle organik bir şekilde çalışıyor. Biz Leipzig’in, Monaco’nun elinden bu oyuncuları onlardan önce kendi scouting yapımızla bünyemize kattığımız zaman kısa vadede, bir bir buçuk yılda paraya çevrilebilir duruma gelecektir. Sistemi bu şekilde kurarak, hemen bütçede artı bakiyeye geçmemiz lazım.
Bir de Beşiktaş’ın ticari işletmeleri var. Geniş çaplı sadık bir örgütü var. Bu sadık örgütü, Beşiktaşlıları ilave ticari işletmeler kurarak futbolun dışında hızlı bir kar yaratması lazım.
Dinleyicilerin çok sayıda sorusu var. Bunlardan biri. Hürser Tekinoktay başkanlık koltuğuna oturduğu zaman Şenol Güneş ile devam eder mi?
Aslında son zamanlarda, yaz transfer sezonuyla birlikte malumunuz yönetim kurulu içinde bir takım sıkıntılar doğdu. Sayın başkan yönetimi değiştirmek üzere bir seçim kararı aldı. Haklıydı. Kendi deyimiyle birlikte çalıştığı arkadaşlarının motivasyonunu düşürdüğü, tatsız bazı çalışma ortamlarının olduğunu ifade etti. Fakat bu sürece birazcık Şenol Güneş de dahil oldu. Dolayısıyla ağustos ayında başlayan yönetim arasındaki çıtırdama başkan ve Şenol Güneş’i bir ara tatsız duruma getirdi. Uzaktan fotoğraf da böyle yakından da böyle. Bu başlayan süreçte Şenol Güneş çok tartışıldı. Aslında Şenol Güneş’in tartışılacağı bir ortam, Türkiye’de öyle bir ortam yok. Neyi tartışıyorsunuz? Şenol Güneş Beşiktaş’ı iki kez şampiyon yapmış, Şampiyonlar Ligi’nde gruptan namağlup çıkmış 8 ay önce. 8 ay önce bu başarıları yakalamış bir hocanın bir anda gündemde birinci sıraya çıkarılıp tartışılması çok abes. Bakıyorsunuz Galatasaray, özellikle Avrupa kulvarında başarısız oluyor. Fakat başarısızlığın ardından sürekli medya ve bazı gazeteler bunu başka sebeplere bağlıyorlar. Mesela TFF’ye bağlıyorlar. O tarafta bunlar olurken Beşiktaş’a bakıyorsunuz. 8 ay önce bu başarılar kazanılmışken, daha sonra yönetimin bazı sıkıntılarından ötürü, elindeki en iyi oyuncuların da satılmasıyla, özellikle Cenk’in, Talisca’nın gönderilmesi, yerlerine iyi adam alınmaması sonrasında iyi kurulmamış, planlanmamış takımdaki performans düşüklüğü Şenol Güneş’e bağlanmaya başladı. Bu aslında herkesin kabahati olan bir çalışma ortamı. Ama Şenol Güneş’in bu şekilde ön plana çıkartılmasından ben eski bir antrenör olarak çok rahatsızım. Üstelik vazifesinin başındaki bir teknik direktörü hepimizin en yüksek şekilde motive etmemiz lazımken bunun tartışılıyor olması uygun değil. Şenol Güneş Beşiktaş’a geldiğinden beri görevini başarıyla sürdürmektedir. Herkesin hataları olabilir insanlık halidir. Antrenör her şeyi çok iyi yapacak diye bir durum yoktur. Ama biliyorsunuz Helenio Herrera diye büyük bir futbol adamı vardır. O şöyle demiştir. “İyi bir teknik direktör yoktur, iyi bir başkan vardır”. Kendisi büyük şampiyonluklar, kupalar almış bir teknik direktördür. O bile iyi başkan kelimelerini ön plana çıkarmıştır. Bana kalırsa Şenol Güneş şayet mayıs ayında biz kazanırsak, bizim dönemimizde Alex Ferguson gibi kariyerinin en yüksek başarılarını yaşayacaktır. Ona inanıyorum.
Nasıl bir yönetiminiz olacak?
Şuna dikkat ediyoruz. Öncelikle bir buçuk kişiyle iki buçuk kişiyle Beşiktaş’ı yönetmeye talip olmadığımızı söylüyoruz her platformda. Biz yüzlerce, değerli, donanımlı, bilgili, Beşiktaşlıların her türlü istifade edeceğimiz ortamı yaratacağımız insanlarla yönetmek istiyoruz. Nasıl olacak? Öncelikle vaktini, gönlünü Beşiktaş ve spor için harcayacak her türlü Beşiktaşlı’dan istifade edeceğiz. Tabi ki bir yönetim kurulu olacak. Ama bunlar kendi branşlarında, özellikle ticari işletmeler, televizyon, futbol, altyapı, amatör şubeler gibi kendi branşlarında bu alt açılımı takip edip total bir katılımla yönetecek bir model planladık. Ben 13 Eylül’de yazılı olarak adaylık açıklamamı yaptıktan sonra 15 Eylül’de tüzük kongremizde de sözlü olarak bu açıklamayı yaptım. Ondan sonra da her ay bir manifestoyla plan projelerimizi açıklamaya başladık. Biri 4B projesiydi. 4B bir taraftarlık değil kongre üyelik yapısıydı. Beşiktaşlılar takip edebildi mi bilmiyorum. Bu ikinci manifestomuzdu. “Nasıl yöneteceksiniz”in alt kısmı bu. İlk 3 yıl içinde dünyanın en büyük üyelik yapısına sahip Benfica, Bayern ve Barcelona kulüpleriyle birlikte 4B’li büyük kulüpten biri yapmak amacımız dedik. Burada bir üye olma koşulu sadece gerçek bir kimlik sahibi olmalarıyla başlayacak. Kimlik numarası olan her vatandaş Beşiktaş Jimnastik Kulübü üyesi olabilecek. Bunun için de hedefimiz 250 lira karşılığında bir White Card verilecek. Ve bu karta sahip olan herkes üye olduktan sonra 100 lot BJK A.Ş. hisse senedi alacak. O da yaklaşık 200 liraya geliyor. 500 TL’lik de Kartal Yuvalarında alışveriş yapmaları halinde, yani yıllık bin lira karşılığında herkese Beşiktaş kongre üyesi olma hakkını getiriyoruz. Bunların hepsi seçme hakkına sahip oluyor. 3 yılını dolduran tüm kongre üyeleri de seçilme hakkı kazanıyor. Bunun dışında da kombine kart sahiplerimiz var. Şöyle bir çarpık durum var. Bizim tribünlerde 30-40 bin kombine almış insanımız var. Dünyanın paralarını vermişler. Bunlar kulübe üye olmak istiyor. Ama 3-4 yıldır kombine almış, Beşiktaş’ın üzüntüsünde sevincinde yanında olmuş bu insanlar kulübe üye yapılmıyor. Ama bir de bakıyorsunuz ki, kayıtlarda var, belgeli. Başka kulüp taraftarları Beşiktaş kongre üyesi yapılmış. Ve mali kongrelerde ki çok önemlidir. Yönetimin ibrasının yapıldığı yerde otobüslerle geliyorlar. Yönetim ibra oluyor 500-600 oyla. Bakıyorsunuz ki o kişiler kim? Aslında Beşiktaşlı değil! Sahte üyeler! Suç bunlar. Muhtemelen diğer kulüplerde de böyledir. Suç işlenerek yapılmış sahte üyelerle ibra oluyorlar ve iktidarda kalıyorlar. Önemli olan koltuk olmaması lazım. Bakıyorsunuz ki dilekçelerini veren kombine kart sahipleri kulübüne üye yapılmıyor, seçme ve seçilme hakkı verilmiyor. Ama Fenerbahçe, Galatasaray, Bursaspor, Konyaspor atkılarıyla dolaşanları, Metal İş Sendikasından bir grubu Beşiktaş üyesi yapmışlar.
Dolayısıyla kombine kart sahibi taraftarlarımızı bir yıl bekleme şartıyla seçme ve seçilme hakkı veriyoruz. Eski üyelerimizin hakları zaten var. Hedefimiz 3 yıl içinde 100 bin üyeye ulaşmak. Bu sayıya ulaştıktan sonra örnek veriyorum bu yıl formamız beyaz çubuklu mu olsun siyah mı olsun. Yüzde 51’in isteğiyle forma rengimizi belirleriz, forma sponsorumuzla anlaşırız. Bu demek oluyor ki bizim öncelikle yönetimimizle, alt kurullarımızla 300-400 kişimizle, taraftarımızla bütünleştiğimiz zaman, çünkü kulübün sahibi taraftar. Biz de taraftarız, divan kurulu da taraftar. Sonuçta biz taraftarımızla, 100 bin kişiyle bu kulübü yönetmeye talip olmak için çıktık.
Taraftarlar özellikle yıldız transferi istiyor.
Yıldız transferiyle ilgili şunu söyleyeyim. Yıldız transferi olmazsa zaten bu endüstrinin içinde olamazsınız. Bütçenizi borca sokmayacak şekilde, kasanızdaki paraya göre, tasarruf ettiğiniz parayı boşa harcamayacak şekilde, forma satışı, sponsor geliri gözönüne alınarak yıldız transferi tabi ki yapılması lazım.
Son olarak taraftara mesajınız var mı? Bir de sayın başkan Fikret Orman’la aranız nasıl? Demokratik bir seçim bekliyor musunuz?
Fikret Orman neticede kocaman bir cemiyetin başkanı. Onun demokratik olma zorunluluğu var. Olmazsa zaten halk demokrasi isteyecek. Bunun mümkün olamayacağını düşünmüyorum.
BJK TV’yi kapatma gibi bir düşünceniz var mı?
Beşiktaş TV’de orada sorumlu olacak arkadaşımız belli. Kendi branşında uzman. Tüm medya sektörünün dibe vurduğu yerde Beşiktaş TV’yi medya içinde özgür, güvenilir, haber alma özgürlüğünü maksimum sağlayacak şekilde diğer tüm kanallarla rekabete girecek. Bunu da şu andaki yatırımların üzerine bir lira bile koymadan, aksine tasarruf ederek yapacağız. Beşiktaş TV’den para kazanacağız.
Bütün kulüpler gibi Beşiktaş da sancılı günler geçiriyor. Bu gidişatı hep beraber durdurmamız lazım. Bizim bırakmak istediğimiz en büyük miras sahip çıkmak, korumak sürekliliğini görmek isteyecek bir gelenek yaratmak olmalıdır. Hepimiz gelecekte kulübe sahip çıkacak duyguları üretmek için el birliğiyle camiamıza – özellikle bizim camiamızın çok ihtiyacı var. 2000’den sonra farklı bir zihniyet oldu. – yön vererek umutsuzluğa kapılmadan bunların hepsini hep birlikte başaracağımızı, değişimi hep beraber yapacağımıza inanmalarını istiyorum.