Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) en ünlü televizyon yayıncısı, yazar ve yorumcu Bill O’Reilly ile dünyaca ünlü film yapımcısı Michael Moore’un televizyondaki düellosu tüm dünyayı ekran başına kilitledi.
Bu bir düelloydu çünkü Bill O’Reilly hükümet yanlısı, Michael Moore ise muhalif yönüyle biliniyor. Biri savaş destekçisi, diğeri savaş karşıtı.
Micheal Moore uzun bir süredir gelen teklifi sonunda kabul etti ve FOX Ana Haber bülteninde O’Reilly’nin konuğu oldu. Ancak bir şartla;
İkiside birbirinin sözünü kesmeden sıra sıra soru cevap şeklinde bir diyalog olacak ve hiçbir montaj yapılmayacak.
İşte Amerika’da olay yaratan programda yaşanan diyaloglar;
[media id=63 width=610 height=340]O’Reilly – Michael Moore’u bu programda görmek ister misiniz diye sorduk, siz de evet dediniz. Biz de sorduk ama filmini izlediğim taktirde çıkacağını söyledi. Ben de izledim ve yine çağırdım, yine programa gelmedi. Sonunda birkaç gün önce Boston’da tesadüfen Moore’u gördüm ve köşeye sıkıştırdım. Moore “Katılırım ama çekim editlenmeyecek ve ben de sana soru sorabileceğim” dedi.
Ben de tamam dedim. Ve sonunda istediğiniz şey, işte size Moore ve benim konuşmamız.
O’Reilly – Kurallar bunlar. Ben sana soru soracağım, sen cevaplayacaksın. Sen bana soru soracaksın ben cevaplayacağım. Bu böyle ileri geri olacak.
Moore – Evet bu iyi. Yalnız gündemde kalalım.
O’Reilly – Sorunlardan bir tanesi sensin, çünkü Bush’a yalancı diyorsun Irak’taki nükleer bombalar için. Sen istihbarat komitesi, Büyük Britanya’dan Lord Butler ve simdi 9/11 komisyonu diyor ki Bush tarafindan hiç bir yalan yoktu ve ayrıca Putin dedi ki Rus istihbaratlarına göre Irak’ta nukleer bombalar vardı. Simdi mi özür dilemek istiyorsun Bush’a sonra mı?
Moore- Hayır. Çünkü o yalan söyledi. Irak’ta nükleer bombalar bulunmadı.
O’Reilly –Evet ama yalan söylemedi. Sadece yanlış bilgilendirildi bütün istihbaratlar tarafından. Bu bir yalan değil.
Moore – Aslında Bush’un özür dilemesi gerekiyor. Bu ülkenin insanlarına, nükleer bombalar olduğu için ve bunun kanıtları olduğunu, Saddam Hüseyin ve 11 Eylül arasında bağlantı olduğunu söylediği için.
O’Reilly – Şimdi 3 ayrı ülkenin istihbaratları bir ülkenin nükleer bombaları olduğunu söylüyor. Rus, Amerikan ve İngiliz istihbaratları diyor ki Irak’ta nükleer bomba var. Sen diyorsun ki Bush yalan söylüyor. Eğer doğru olduğunu düşünüyorsan bir şeyin, yalan değil. Belki doğru değildi ki değildi bu artık biliniyor.
Moore – Patolojik olarak bakarsak çoğu suçlular da yaptıkları şeylerin doğru olduğunu düşünüyor. Bush 9 Eylül’ün ertesi günü Richard Clark’a gitti ve Irak üzerine neyin var dedi. Clarke da “Başkanım bunu yapan Irak değildi, El Kaide’ydi” dedi.
O’Reilly – Woodward’in kitabını okudun mu?
Moore- Hayır
O’Reilly – Woodward cok iyi bir röportajcıi bunu biliyorsun. Kitabında diyor ki George Tenet, Bush’un gözlerinin içine baktı ve Irak’ta nükleer bomba olasılığı yüzde 100 var. Sen şimdi Bush’san bu istihbaratların hepsini hiçe mi sayacaksın.
Moore – Evet CIA çok kötü bir iş yaptı
O’Reilly – Evet katılıyorum bu yüzden başkanları atıldı.
Moore – Evet ama savaş başlatıldıktan sonra ve 11 Eylül’de bu kadar hata yapan bir insanı o zaman Bush neden dinleyip savaşa gitti?
O’Reilly – Çünkü hem MI6 ve Rus İstihbaratı Irak’ta nükleer bomba olduğunu söyledikleri için. Şimdi sen Bush’tan özür dilemeyeceksin değil mi? Yalancı olduğunu düşünüyorsun hala.
Moore – O bir yalancı. Bir başbakan olarak daha kötü bir şey düşünemiyorum. Halkına yalan söyleyerek savaşa götürmek.
O’Reilly – Yalan söylemedi.
Moore – Doğruyu söylemedi. Buna ne dersin?
O’Reilly – Yanlış bilgilendirmek, yanlış bilgiler yüzünden yanlış hareketler.
Moore – Hadi yaaa! 7 yaşındaki çocuk bunu geçerli bir sebep olarak verebilir.
O’reilly – Peki tamam sana yalan olmadığını düşündüğünü itiraf ettirmeyeceğim.
Moore – Yalandı. Şimdi benim sorum. 900’ün üzerinde askerimiz öldürüldü. Onların ailelerine ne diyeceksin?
O’Reilly – Bütün vatansever Amerikalı gibi sizin oğullarınız ve kızlarınızla gurur duyuyoruz. Ülkeniz onları çağırdı ve onlar da bu çağrıyı kabul etti. Onlarla gurur duyuyoruz ve kendimizi çok kötü hissediyoruz öldürüldükleri için.
Moore – Fakat neden öldürüldüler?
O’Reilly – Onlar yüzbinlerce insanı öldürten vahşi bir diktatörü indirmek için gittiler savaşa.
Moore –Fakat onlara bu sebep verilmemişti. Onlara nükleer bombalar olduğu söylendi ve bizim hayatlarımız tehlike içindeydi.
O’Reilly – Bu bir hataydı.
Moore – Ve bu da öldürülmüş bir çocuğun ailesine dediğiniz şey mi olacak? “Kusura bakmayın hataydı”
O’Reilly – Evet bunu demek zorundayız
Moore – Eğer ben bir hata yapsam ve bu hata senin çocuğunun hayatına mal olsa bana karşı nasıl hissedersin kendini.
O’Reilly – Bu hayatı bilinçsiz ya da yanlışlıkla yaptıysan bir şey diyemem.
Moore – Dünyada 30’un üzerinde vahşi diktatör var. Onlardan birisini yok etmek için çocuğunu feda eder misin?
O’Reilly – Evet ederim, Talibanı yok etmek icin kendimi feda ederim çocukları karıştırmak istemiyorum.. Peki sen yapar mısın?Şimdi benim sana öteki sorum. Kendini feda eder misin Talibanı yok etmek için?
Moore – Ben kendimi Amerikan sınırları içinde 3 bin kişinin ölümüne neden olan insanları bulmak için feda ederim.
O’Reilly – Yani El Kaide, Talibanın yardımıyla.
Moore – Ama onların peşine düşmedik.
O’Reilly – Onları Afganistan’dan yok ettik. Taliban’ın 4’te 3’ünü yok ettik.
Moore – Bu yüzden hala askerlerimiz öldürülüyor.
O’Reilly – Moore herkezi öldüremezsin ki, hem sen Afganistan’a bile girmezdin.
Moore – Hayır ben 3000 kişinin ölümüne neden olan kişinin peşine düşerdim.
O’Reilly – Nasıl?
Moore – Richard Clarke’in dediği gibi, Amerikan ordusu Osama Bin Ladin’in olduğu yere tam 2 ay girmedi.
O’Reilly – Çünkü Pakistan sınırlarını paylaşmadılar.
Moore –Bin Ladin Afganistanday’dı. Pakistan’dan izin almamıza gerek yoktu.
İKİNCİ BÖLÜM
[media id=64 width=610 height=340]Moore – Bu savaşın durdurulmasına karşı mısın?
O’Reilly – Evet şu an Irak’ı bırakamayız.
Moore – Yani sen çocuğunu feda edersin bu savaş için.
O’Reilly – Ben kendimi feda ederim.
Moore – Hayır sen değil çocuğun. Bush oraya çocukları gönderiyor bizi değil. Bunu söyleyemiyorsun, inanmıyorsun. Peki Bush neden bu ülkelerin anne ve babaların çocuklarını feda etmeye izin veriyor?
O’Reilly – Bak bu dünya çapında bir terörist organizasyon. Bu senin umrunda değil biliyorum.
Moore – Terorizm mi? Ha gercekten mi. Simdi Irak mı buradaki 3000 kişinin ölüm sebebi oldu.
O’Reilly – Evet, onlara Hizbullah, El Kaide ve başka terörist gruplara yardım etti.
Moore – Sana bir soru. Bir ülkeye demokrasiyi nasıl verirsin, silahın ucundan mı?
O’Reilly – O insanlara biraz azim verilmesi gerekiyor. Ve bu Saddam Hüseyin’le hayatta yapılamazdı.
Moore – Sebep?
O’Reilly – Çünkü onlar hükümeti eleştirince boyunları kesildiği bir yer vardı da ondan.
Moore – Evet ve bunu durdurmanın bir çok yöntemi var. Ya bizim yöntemimiz yani silah ve savaş ya da Irak’a boykot.
O’Reilly – Bu konuşmayı yaptığımız için çok memnun oldum çünkü burada görüyorsun ki ikimizin bakış açısı da çok ayrı ve bütün seyirciler izleyip hangimiz haklıyız hangimiz haksısız karar verebiliyorlar.
Moore – Tamam. Ben çocuğumu Irak’ı kurtarmak için feda etmem. Sen edersin değil mi? Başkasının çocuğunu yollamazsın değil mi?