Bilic’in sloganı ”Saldır Beşiktaşım oley” olmalıydı!
Sevgili Beşiktaş’lılar öncelikle bu benim ilk Beşiktaş yazım olacak ve bunun heyecanı yaşarken, naçizane fikirlerimi belirtip niyetimin haddimi aşmak olmadığını önemle belirtmek isterim.
Gelelim Bilic’in ve Beşiktaş taraftarının Beşiktaş’ına..
Her zaman Beşiktaş – Fenerbahçe derbileri benim için daha heyecan verici olmuştur. Bunun sebebinin de hepimizin bildiği üzere futbol kalitesinin Spor Toto Süper Lig kalitesinin üstüne çıkmasıdır. Bu akşamda tam beklediğim gibi ilk yarı Beşiktaş ve Fenerbahçe adına harika bir futbol mücadele, ikinci yarı ise Beşiktaş adına hayal kırıklığı yaratan Fenerbahçe adına ise güzel futbol akşamı geçirdik.
İlk yarıda Beşiktaş sakin, ligin başındaki gibi umut verici ve derbiye yakışır futbol ortaya koyarken aksayan bölüm Beşiktaş’a sürekli maliyetler çıkartan ve hiçbir verim alınamayan Serdar’ın bölgesiydi. Serdar yaptığı kademe hataları ve ikinci golde Sow gole koşarken arkasında izlemesi ise Beşiktaş adına sağ bekte ciddi problem olduğunun göstergesiydi. Serdar’ın Galatasaray maçında da çok kritik bir hata yaparak Drogba’ya ikram ettiği golü hepimiz izlemiştik. Üstelik Serdar Kurtuluş Spor Toto Süper Lig’in en iyi sağ bek oyuncularından devşirme sağ bek Hilbert’in yerine transfer edildi ve Hilbert’in boşluğunu doldurmak yerine daha büyük boşluklar açtı Beşiktaş’ın sağ kanadında.
Ben ve benim gibi birçok kişi Beşiktaş’ın Motta ile başlayacağını düşünürken Bilic’in Serdar Kurtuluş ile maça başlaması şaşkınlık ve tedirginlik yarattı hepimizde. Ve bu tedirginliğin ne kadar haklı olduğunu ilk dakikadan itibaren hepimiz anladık.
İlk yarıda Beşiktaş adına güzel futbol, yardımlaşma ve futbol oynama isteği ön plandaydı. Meireles’in gördüğü kırmızı kartta her ne kadar Fenerbahçe 2-1 öne geçse de Beşiktaş’ın işini daha da kolaylaştırmaya yetti. Fenerbahçe’nin golünden sonra oyuna hükmeden bir Beşiktaş, daha fazla topa sahip olup daha bilinçli ataklar yapan bir Beşiktaş ve bunlarını meyvesini Almeida’nın attığı iki güzel gol ile alan bir Beşiktaş çıktı ortaya.
İkinci yarıya Beşiktaş durgun başlarken 10 kişi oynayan Fenerbahçe ise baskısını hissetiriyordu. Beşiktaş ve özellikle Tolga Fenerbahçe’nin ardı ardına gelen ataklarını Fenerbahçe aleyhine sonlandırıyordu. Veli’nin sakatlanıp oyundan çıkması ile Beşiktaş orta sahası tamamen düşerken Necip’i oyuna alan Bilic’inde taktiksel hatası gün yüzüne çıktı. Bilic oyuna maç başlarken yaptığı hamle hatası ile aynı karakteristik özelliği taşıyan, takımı tamamen geri yaslayan teknik bir müdahalede daha yaparak Beşiktaş’a, Beşiktaş’ın ‘’Saldır Beşiktaş’ım oley’’ sloganı ile örtüşmeyen bir oyun anlayışı benimsetti.
Veli sakatlandığı sırada Atiba’yı asıl mevkisi olan orta sahaya çekip orijinal sol bek Ramon Motta’yı oyuna dahil etse Fenerbahçe’nin hücum gücünün artmasına katkı sağlamak yerine Fenerbahçe’nin direncini kırıp Beşiktaş adına daha kontrollü ve beklide farka gidecek bir maç izleyebilirdik. Necip’in gördüğü kart sonrası Bilic tam olarak benim dediğime dönse de artık geç kalınmıştı.
Beşiktaş adına üzüldüğüm diğer bir konuda Konya maçında da bariz bir şekilde ortaya çıkan kondisyon problemi. Beşiktaş iyi futbol oynadığı son iki maçın ikinci yarılarında vasatın altında bir görüntü sergiledi. Beşiktaş’a ruhuna hiç yakışmayan bir görüntü hemde. Bilic’in ve yardımcı hocalarının bu konuda çok çalışması gerektiği kanaatindeyim. Ve Bilic’in çok sevgili arkadaşımın sürekli dile getirdiği gibi ‘’yerli yardımcı hoca’’ eksikliğini hissettiğini düşünüyorum.
Maçın hakemi Cüneyt Çakır ise Avrupada yönettiği maçlarının kalitesinin ve kararlılığın çok altında bir maç yönetti. Meireles – Veli, Kuyt – Tolga ve Kuyt’ın aldatmaya yönelik hareketlerinde başarısı oldukça iyi iken Emenike’nin Sivok’a attığı kafada, Bruno Alves’in yaptığı faullerde, Pektemek’in elle oynamasında ve kart kullanımında ki pozisyonlarda aynı başarıyı gerçekleştirememesi kendisi adına düşündürücü olmalıdır. Cüneyt Çakır sahada ter döken 22 tane futbolcunun amacının dostça mücadele ve alınacak 3 puan ile taraftarlarını mutlu etme çabası olduğunu düşerek adil yönetimin hizmetçisi olması gerektiği kanaatindeyim.
Fernandes’e gelecek olursak..
Fernandes yetenek ve kalite olarak Beşiktaş’ta her zaman kendisine yer bulup takımına katkı sağlayacak bir oyuncudur. Son 2 yılda da derbi maçları hariç Beşiktaş’ta iyi işlerin altına imza atmıştır. Fernandes’in 4 milyon euro isteğine karşılık derbi maçı performansının o paranın üstünde olması gerektiğini düşünürken Fernandes’in bu denli sorumluluk almamasının da belirli nedenleri olduğunu düşünüyorum.
Fernandes’i yöneten Başkan, yönetim kadrosunun Fernandes’e karşı tutumları, basın demeçleri ve her şeyden önce seçim öncesi ‘’Fernandes ile sözleşme imzalama’’ konusunun seçim malzemesi yapılıp kazanılan seçim sonrası hiçbir olumlu adım atılmaması bence Beşiktaş yönetiminin ve taraftarının düşünmesi gereken bir konudur.
Almeida ise geçtiğimiz maçlarda kaçırdığı goller yüzünden taraftarlar arasında günah keçisi ilan edilip Beşiktaş’ın forveti olmadığı kanaatine varılmıştı. Her zaman yanında olduğum Almeida bir kez daha gereken cevabı sahada verip dün gece Beşiktaş adına çok güzel işlere imza attı.
Fenerbahçe’li ve Beşiktaş’lı futbolculara böylesine güzel bir gece yaşattıkları için teşekkür ederim.
Son olarak Tolga Zengin’in annesine geçmiş olsun diler, annesinin ellerinden öperim. Dün gece ki performansı içinde ben ve yakın çevrem adına Beşiktaş’ı ayakta tuttuğu için teşekkür ederim.
Muharrem Elevli
Beşiktaş Taraftarı