“Ben namusuma ve şerefime düşkün bir insanım, Erdoğan gibi değilim”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı’na neden aday olmadığını “Bir siyasi partinin genel başkanının, cumhurbaşkanı adayı olmaması gerektiğini söyledim” sözleriyle açıkladı. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı işaret ederek “Ben namusuma ve şerefime düşkün bir insanım. Onun gibi değilim” dedi.
Hürriyet’ten Rifat Baraşan’a konuşan Kılıçdaroğlu, 24 Haziran’da yapılacak erken seçime dair açıklamalarda bulundu. CHP’liderinin ifadeleri özetle şöyle:
(Cumhurbaşkanı adayı) Önce sizin ‘sıfır baraj ittifakı’ dediğimiz süreci bir çözmemiz lazım. Ondan sonraki bölüm bizim açımızdan daha kolay olacak. Önümüzdeki kısa süre içinde bütün bunlar, bu soruların cevabı ortaya çıkacak. Cumhurbaşkanı adayının tarafsız olması lazım, toplumun her kesimini kucaklaması lazım. 80 milyonun ‘Evet bu benim cumhurbaşkanımdır’ demesi lazım. Gelecek kişi ‘Ben Türkiye’nin sorunlarını çözecek kapasitedeyim’ diyecek, bir başarı hikâyesi olacak, topluma güven veren birisi olacak. İttifak çalışmaları konusunda şu anda görüşmeler devam ediyor. Kısa süre içinde önemli adımlar atılacak.
(Neden aday olmuyorsunuz?) Ben en başından beri bir siyasi partinin genel başkanının, cumhurbaşkanı adayı olmaması gerektiğini söyledim. TBMM’ye gelip namusum ve şerefim üzerine tarafsız kalacağıma dair, eğer gelsem yemin etmem gerekecekti bir partinin genel başkanı olarak. Ben namusuma ve şerefime düşkün bir insanım. Onun gibi değilim.
Başbakan Yıldırım, ‘Bedelli askerliğe olumsuz bakmıyoruz’ dedi. Partinin sözcüsü ‘O Yıldırım’ın kişisel görüşüdür, bizi bağlamaz’ dedi. Böyle bir komediyi, demokrasisi gelişmiş ülkede göremezsiniz. İstifa etmesi lazım ama etmiyor.
Cumhuriyet’ten Erdem Gül’e de konuşan Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın selefi Abdullah Gül’e 24 Haziran’da adaylıktan çekilmesi için Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’ı gönderdiğine yönelik iddiaları şöyle yorumladı:
“Bir dikta yönetiminin, kendi geleceğini güvence altına almak için askerleri kendi vesayeti ve düşüncesi paralelinde kullanmasıdır. 28 Şubat sürecinden çok daha ağırdır. Bu kadar açık bir baskının kurulması, 24 Haziran’da ortaya çıkacak tablodan korkmalarındandır. Bir kişiyi cumhurbaşkanı adayı yaptırmamak için devleti, devletin gücünü kullanan bir yapıya tanık olduk. Düne kadar ‘askeri vesayet’ diyen, ‘Demokrasinin üzerindeki vesayeti kaldırdık’ diyen bir kişinin, devletin kurumlarını ele geçirdikten sonra, bir kişinin Cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemek için Genelkurmay Başkanı’nı, yanına ‘saray sözcüsünü’ verip, Abdullah Gül’ün yanına göndermesi asla kabul edilemez. Erdoğan’ın bu tavrı korkunun eseridir. Demokrasiye bundan daha açık ve net gölge düşürülemez. Bu tavır, Erdoğan’ın demokrasiden yana olmadığını da çok açık bir biçimde gösteriyor. Erdoğan bir diktatör olmanın gereklerini yerine getiriyor. Demokrasiden yana olan bir kişinin adaylığını, konuşmasını engellemek gibi bir arayışa girmiştir.
Ziyaretin etkili olup olmadığını basın toplantısından anladık. Gül, kendisiyle görüşen çevrelere geniş bir mutabakat sağlanırsa aday olacağını ifade ettiğini söylemiştir. O mutabakat sağlanamadığı için aday olmadığını söyledi. Dolayısıyla vesayete karşı boyun eğen cumhurbaşkanı olmadığını göstermiştir. Gül’ün demokrasiden, Erdoğan’ın dikta yönetiminden yana olduğu da çok net ortaya çıkmıştır.”
Kılıçdaroğlu, “İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener aday olmasaydı, Gül’ü destekler miydiniz?” sorusuna da “O konu geçmişte kaldı. Yorum yapmak bugün için doğru değil. O konuya girmek istemem. Gül ile benim bir temasım olmadı” diyerek yanıt verdi.