“Ben kendi kaderimin efendisiyim”
NationalTurk yorumcusu Müslüm Gülhan’ın bu haftaki “Ben kendi kaderimin efendisiyim” başlıklı yazısı;
Yalnız yaşamak ağır bir sorumluluktur.
Kişi, kendisiyle yaşamı sürdürme becerisini bir iradenin ıslah edilmesi anlamını içinde barındırır. Sürekli kendisiyle baş başa kalmak, insanı farklı kılar. Bu içe dönük bir hal alma anlamında değil, kendisiyle sürekli yüzleşme imkânı içinde olmasından dolayıdır.
İnsanın kendisini rağmen kendisini aşması zordur. Süreç, ikna çabasının kişinin kendisiyle olan mücadelesinin sonucunu ortaya koyar.
Ortaya çıkan bu sonuç tüm dinamikleriyle gerçekçi bir içerik taşır. Var oluşun ispatıdır.
Dışardan görünen basit yaşamın devamlılığı, aslında büyük bir ahlaki düsturun uygulanması ile gerçekleşen dizaynıdır. Sistem, bunu kişinin kendine yatırım yapması olarak satmaya çalışsa da, gerçek; sistemdeki tüm insanlık unsurlarının pazarlanmasına karşı bir duruşun ve paylaşımın ta kendisini ifade eder.
Dışarıdan gelen etkilere tepki göstermek kaçılacak bir durum olamaz. Kendini aşma çabasının en temel göstergesi ortaya konulan bu tepkilerdir.
Ve bunların hepsi, bencil taleplerin ret edilerek kolektif beklentilerin sağlanmasını talep eder. Kişinin kendini aşma çabası aslında yaşadığı ve yaşayacağı insanlara doğru olarak ulaşma çabasıdır.
Her yaşam tarzın bir felsefi içeriği vardır, bunun farkında olmak veya bunu anlayamamak kişinin kendini aşma çabasındaki entelektüel ajandasına bağlıdır.
Tepkilerin temel dayanağı burada belirginleşir. Tepkiler yaşamın koreografisini belirler.
İşte Mandela’nın yaşam koreografisi…
Kendisini aşma sürecinin bedelini ve kazanımlarını, kendisinden ziyade, yaşadığı insanların koşullarının değişimine harcaması ve elde ettiği sonuçların tüm dayanaklarının kendi entelektüel ajandasıyla belirlemesi 27 yıllık esaretin sonucudur.
1995 Yılında Güney Afrika’da gerçekleşen şampiyona buna en iyi örnektir.
Güney Afrika’nın popüler sporu olan ve genellikle Güney Afrikalı beyazların kontrolünde olan ‘Ragbi’ oyununun Dünya şampiyonası Güney Afrika’da gerçekleşiyordu. Mandela beyazların farklılık sembolü olan Ragbi oyununu sahip çıktı. Sporun gerçek dilinin ülkedeki beraberliğe katkı sağlayacağını düşünerek ve bu inançla Güney Afrika Ragbi Milli takımını bütün Güney Afrika’nın sembolü haline getirdi. 1995 Ragbi Dünya Şampiyonası Final maçında Yeni Zelanda takımını yenerek Dünya Şampiyonu olduğunda; tüm beyaz Afrikalıların oluşturduğu tribünler Mandela’nın adını haykırıyordu. Hayatının tamamında Mandela’ya düşmanlık besleyen beyaz yazar o anı şu cümlelerle anlatıyordu ‘‘ Ülke olarak o kadar büyük bir zafer kazanmıştık ki! Kendimizi bir rüya da zannediyorduk. Yıllarca tehdit olarak gördüğümüz siyahlarla kucaklaşıyor, şampiyonluğu kutluyorduk. Güney Afrika tarihinde ilk kez tek bir ulus olarak kutlama yapıyordu… ‘‘
Yaşamı gerçek değerleri çerçevesinde algılamak, her alana aynı duyarlılıkta tepki vermektir. Bunun belirginleştirmek ve sürekliliğini sağlamak büyük irade örneğidir. Bu iradenin içinde insanlık için tehlikeli ret edişler saklıdır.
Entelektüel ajandanın mahiyeti Mandela’nın kendisine bir koreografi çizdiği gibi, bir ülkenin insanca yaşam koreografisini de aslında içinde saklıyordu.
71 yaşında hapisten çıkan birinin, tüm beklentileri barışçıl bir yaşam üzerine kurgulamak üzerine tasarlamış olması ve “siyahların çektiklerini hiçbir beyazın çekmemesi için uğraşacağım” demesi, zaten tüm dayanakları çok net açıklıyor.
Demokrasinin kazanım bedeli bu kadar ağır ve değeri bu kadar yüksektir.
İnsanın, kendisi ile 4 metrekarede 27 yıl yüzleşmesi ve dışarıda insanların bu sürece saygı gösterip bedeller ödeyerek beklemelerinin karşılığı, hücredeki insanın kendisini aşmasıdır.
432 km yol yürümenin karşılığının sadece siyasi beklentilere cevap olarak algılanması hata olur. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu karar sürecine gelmesindeki etkilerin içeriği daha önemli. Aldığı kararın içeriğinin dayanağı, kendisi ile yüzleşerek kendini var etmesinde gizlidir. Tamamı ortak yaşamın birleştirici değerlerinin içinde taşımaktadır. Ve süreklilik arz etmelidir. 27 yıllık esaretin arkasındaki dayanak ne ise bu süreç de aynı beklentiyi taşımalıdır.
İşte o zaman, spor dahil bütünün parçası olan her şeyi, birleştirici unsurların içinde ve başarıyı paylaşmak üzere kurgulanmış değer olarak algılarız. Ne çıkar, ne meta, ne para… Hiçbir olumsuz unsur bu alan içinde kullanılamaz. Yaşamdaki kurgu ahlaki olarak kendini savunur hale gelir.
Müslüm Gülhan / NationalTurk