İstanbul Büyükşehir Belediyespor Beşiktaş ‘ı 2-1 mağlup ederek rakibine yine şampiyonluk yolunda öldürücü darbeyi indiren taraf oldu.
Spor Toto Süper Lig’de ligin kaderini ilgilendiren maçta İstanbul Büyükşehir Belediyespor, İstanbul Olimpiyat Stadı’nda hiç yenilmediği Beşiktaş’ı konuk etti. Beşiktaş ikinci yarı 10 kişi oynarken, siyah-beyazların teknik patronu ikinci yarı tribüne gönderildi.
Beşiktaş maça hızlı başlarken Nobre ve Quaresma’yla yakaladığı pozisyonları değerlendiremedi. Maça kontrollü başlayan İstanbul Büyükşehir Belediyespor ise 35′te Cenk’in elinden kaçırdığı topu Vinicius’un tamamlamasıyla Beşiktaş karşısında 1-0 öne geçti. Beşiktaşlıların faul itirazları ise sonuç vermedi.
Golden sonra baskısını artıran Beşiktaş’ta golün ardından ikinci şok da Aurelio’nun kırmızı kart görmesiyle yaşandı. Milli oyuncu 45. dakikada kırmızı kart görerek ikinci yarı öncesi takımı adına önemli bir handikap oluşturdu.
Schuster de atıldı, Simao’dan Harika Gol
Beşiktaş ikinci yarı rakibine oranla daha baskılı başladı. 10 kişi oynamasına rağmen Belediye kalesini ablukaya alan Kara Kartal 66. dakikada aradığı gole ulaştı. Cezasahasına girerken yerde kalan Simao, aynı noktadan topu ağlara gönderdi ve maçta eşitliği getirdi.
Simao ikinci maçında ikinci kez golünü atarken, Kara Kartal için bir başka talihsizlik Bernd Schuster’in tribüne gönderilmesiyle yaşandı. 75. dakikada 4. hakeme sert itirazlarda bulunan Alman teknik adam, Fırat Aydınus tarafından tribüne gönderildi.
80. dakikada Gökhan Ünal’le gole yaklaşan İstanbul Büyükşehir Belediyespor bu pozisyondan yararlanamazken, 90. dakikada İskender son noktayı koydu: İstanbul Büyükşehir Belediyespor: 2 Beşiktaş 1
Beşiktaş Postası yazarı Teoman Akben’in İstanbul Büyükşehir Belediyespor Beşiktaş maçı yazısı;
“Yine Çukur Esprisi…”
Hiçbir şeye değil ama, şu basına yine “Beşiktaş Belediye’nin açtığı çukura…” esprisini yaptırdık ya, ona yanarım…
Siyah-Beyaz forma ile turuncu renk arasında bir enerji uyumsuzluğu mu var, ne var, bu işin belki artık biraz da bu yönleriyle araştırılması lazım. Taraftarsız bir belediye takımını Portekiz milli takımıyla bile yenemiyorsanız, bu takıma karşı galibiyetiniz yoksa, bu takım beş hafta üst üste mağlup olduktan sonra bile çıktığı altıncı maçta ilk sizi yeniyorsa, bir futbolcusu oynadığı her maç size bir gol atıyorsa, bazı şeyleri açıklamak için futbol gözlüğü yetmiyor.
Yine de futbol gözlüğüyle de bakmak gerekirse, ilk yarıdaki Konya maçı sonrasındaki Fener olduk çıktık dün. O güne kadar her şeyiyle tel tel dökülen Fenerbahçe, tarihlerinde oynadıkları 20 maçın 19’unda mağlup ettiği Konya’ya o gün de 4 gol attı diye, basın bir anda “Fenerbahçe işi düzeltti”, “Aykut Kocaman sistemi oturttu”, “Sorunlar bitti, Fener muhteşem” demiş, komik şekilde Fener ertesi hafta eski tas eski hamam mağlup olmuştu. Buca maçı sonrası -ben dahil- öyle havaya girdik ki, Belediye maçı hepimizi Fenerli yazarlar yaptı çıktı.
Tekrar ediyorum, iddia ediyorum, her zaman da edeceğim, Schuster oyuncu değiştirmeyi, oyuna müdahale etmeyi bilmiyor. Sırf bunun için, “Öyle bir takım kurayım ki oyuncu değiştirmek gerekmesin, hatta değiştirmeyeyim diye baksınlar, yoksa iş değişikliğe kalırsa yapamıyorum” dedi, takıma ne star varsa doldurdu, iş starla da yürümediğinde artık iki katı çuvallıyor. “Bunlar hepsi yıldız, her an bir şey yapıp oyunu çevirebilirler” diyor çünkü ve önceden hiç olmazsa 75’te yaptığı değişiklikleri şimdi artık 85’te yapıyor. Rotasyon dedi, ligin ilk yarısını çöpe attı, üç kulvarın hala üçünde birden içindeyiz, ama şu anda rotasyon’un r’si yok. Madem bu kadar şarttı, şimdi neden yok, ya da madem oturmuş takım peşindesin, ligin ilk yarısı neydi? Takımda bir ben oynamadım.
Diyebilir ki Almeyda’m, Simao’m, Fernandes’im yoktu. Şimdi var, takımın fiyatı en etiketli, on birin de en şart adamı, ama Fernandes sisteminde hala yedek, Almeyda’nın katkısı ortada, Simao’yu kurtaran mucize frikiği. O zaman Bobo’yla Necip’in günahı neydi diye düşünüyor insan.
Modern hakemliği, yeni kuralları, yeni buluşları Beşiktaş üzerinde denemeye bayılma geleneğine Aydınus da katılınca Belediye’ye karşı 10 kişi oynamak kolay değil, ama kendini bilmek diye de bir şey var. Biz Beşiktaş’ız, takımımızda Quaresma var, Guti var, aslanız kaplanız, bunlar hamasi taraftarlık. Savunma yapılacak yerde “Hücum futbolunda buna yer yok, biz hücum takımıyız” gazıyla gidersen olacağı bu. Karşında bir türlü yenemediğin Belediye varsa, İnönü’de oynamıyorsan, bir de 10 kişi kalmışsan, buna rağmen bir de 1-0’dan beraberliği yakalamışsan, 1-1 iyidir. Daha hala saldırmakla galip gelme şansın yok, zaten saldırdığın da yok, ama 1-1’e ‘iyidir’ deyip biraz defans yaparsan, var. Belediye seni ikiye bir üçe bir yakalayacağına, çekil geriye, geçmişteki Belediye-BJK maçları istatistiğine, 1 adam da fazla oynuyor olma avantajına güvenip onlar senin üzerine gelsin, kontrayla sen onları ikiye bir üçe bir yakala. Kaldı ki Belediyenin oyun sete döndüğünde hücum yapabilme gibi bir özelliği de yok. Bunlar bu kadar mı görmesi anlaması zor işler akıl almıyor.
Maç bitti, biz bunları söylüyoruz, Schuster’in söylediği “Rakip pasif oynadı, böyle futbol olmaz.” Satranç maçı yapıyorsun, tek taşını oynatamadan perişan olup yeniliyorsun, diyorsun ki “Sen ama atı çok kullanıyorsun”, “Ama sen veziri hiç kullanmıyorsun, böyle satranç olmaz”; boks maçı yapıp dayağı yiyip yeniliyorsun, diyorsun ki “Böyle hep solla vurarak olmaz, sağı kullanmayan rakibin boksta yeri yok.” Böyle iş görmedim. 60’lardı, pasiflikti, rakibin taktiğini sistemini suçlu gösterip duran şaka gibi bir hocamız var. Tribünü arkana almanın tek yolu hakeme sataşmak, sahnede yine aynı oyun, ama seyirci de bunu kaç maç yer iyi düşün sarım meleğim.
Teoman Akben