Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal, “Şimdiki yaşanan olaylar, sanki Türkiye’de bir darbe yapıldı haberimiz yok, ilan edilmedi darbe, darbe doğrultusunda icraatlar başladı. Toplu gözaltına almalar, tutuklamalar, özel adalet dışı yargılama süreçleri, gözaltılar, iftiralar, Türkiye’de yaygınlaştırıldı” dedi.
Partisinin Bolu Kültür Merkezi’nde yapılan il kongresinde konuşan CHP Genel Başkanı Baykal şunları söyledi:
“Bir ’Kürt açılımı yapacağız’ dediler. Bu açılımdan sonra geldiğimiz noktada bunlar memlekete ne kazandırdı Allah aşkına? Bu açılım tartışması ile Türkiye ne kazandı? Bu gün Türkiye halk kaynaşmış, birbirini seven, güvenen insanların Türkiyesi mi? ’Onun etnik kökeni şu, bunun etnik kökeni bu’… Kuşkuların ortaya çıktığı birbirimize kuşku duyar hale dönüştüğümüz bir toplum haline getirdiler. Bu açılımın Kürt kökenli insanlarımızı kucaklamaya, farklılık taleplerini karşılamaya, onları Türkiye ile kaynaştırıp bütünleştirmeye yönelik bir yaptırımı olmamıştır” diyen Baykal, şunları söyledi: “Terör yapanların suyuna giderek, terör yapanlarla el ele vererek onlarla işbirliği yaparak sanki terörü önleyebilirlermiş gibi bir politikanın içine girmişlerdir ve onları kucaklamışlardır. Kürt kökenli insanları değil, teröristleri kucaklamaya kalkmıştır. Habur’da sınırda Türk kanunlarına göre suçlu oldukları halde ellerini kollarını sallayarak sınırdan içeriye girmelerine imkan verecek şekilde orada seyyar çadır mahkemesi kurdurmuşlardır. Savcıları oraya göndermişlerdir, hakimleri oraya göndermişlerdir. Gelenler de ’Ben terör örgütünden ayrılmadım, Öcalan’ın mektubunu getirmek üzere buraya geldim, pişman da değilim’ dediği halde onlara ’geç, geç’ diye mahkeme kararlarıyla Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerini yok sayarak, hukuku katlederek, hukuka tecavüz ederek, hukukun ırzına geçerek, onları içeriye almıştır. Onlardan bir yetkili diyor ki ’Habur’a gelmeden 3 gün önce DTP’nin Genel Başkanı Ahmet Türk’le İçişleri Bakanı özel buluşup…’ bu buluşma İçişleri Bakanlığında mı yapılan bir buluşma mı? Fotoğrafları çekilen, ’saklımız, gizlimiz yok’ dedikleri bir buluşma mıydı? Atatürk Orman Çiftliği’nin bir işletmesinde, oradaki özel bir odada kamuoyundan gizli kamuoyuna yansımaması arzusu içerisinde gizli bir buluşma yaptılar. Ne zaman? Habur’dan 3 gün önce, bunu bir milletvekili söylüyor. Yine aynı milletvekili diyor ki ’programlandığı gibi gelsinler biz hakimleri, savcıları ayarladık’ diyor. Bunu nerede söylüyor bu milletvekili, yargılandığı mahkemede hakimin önünde ifade diye söylüyor. Hakime mahkemede bu milletvekili ’hakimleri, savcıları ayarladı İçişleri Bakanı’ diye ifade veriyor. Türk milletinden neyi saklıyorsunuz siz, Türk milletini nasıl aldatmaya çalışıyorsunuz siz. Böyle bir ayarlama olmasa Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun, bir PKK’lı teröristin, pişmanlık dile getirmeden, ’örgütten ayrıldım’ demeden, gelip elini kolunu sallayarak, serbest içeriye girmesi mümkün müdür? Olabilir mi böyle bir şey? Nasıl oluyor bu iş. Hangi hukukçu bilinci, sorumluluğu, eğitimi, vicdanı böyle bir kararın alınmasına imkan verebilir. Bu ancak ayarlama ile olur. Hukuk ayarlanmış, peki hukuku kim ayarladı. Hukuku İçişleri Bakanı mı ayarladı, oradaki hakimi kim ayarladı. Burada ayarlama olduğu kesin. Ayarlama öyle bir şey ki bir başladı mı her yerde ayarlamaya kalkarsın.”
Vicdan var, hak var, adalet var, insaf var. Niye tutukladılar? Çünkü o bir soruşturma başlatmış. Bir cemaatle ilgili bir soruşturma başlatmış.
Şimdi hani bağımsızdı adalet. İş buradan başlıyor. Yani tutuklama öncesi olaylar nasıl gelişti bilelim. Savcının bir soruşturma dosyası dolayısı ile ona müdahale ediyor. Kim ediyor? Hükümetten Başbakan Yardımcısı. Bu müdahale orada başlayınca orada biter mi? Oradan artık alıyor başını gidiyor. O ısrar edince ’sen o dosyayı bırak, Erzurum’a ver’. ’Ya niye vereyim benim alanımda olan bir şey’. Bir ihbar mektubu geliyor. Diyorlar ki ’bunlar terörist faaliyet yapıyor, silahlı bir çetedir’. Senin ’suç işledi’ dediğin insanlar. ’Silah varsa, terör varsa o zaman özel yetkili mahkeme bakacak’. ’Özel yetkili mahkeme de Erzurum’da sen o dosyayı Erzurum’a ver’. Erzincan’daki diyor ki ’Ben silah milah görmedim. Benim bilgim yok silah konusunda’ diyor. ’Olsun silah var, bize ihbar mektubu geldi’ diyorlar. Kendileri ihbar ediyorlar kendilerini ’silahlıyım’ diye.
’Madem silahlı sen bakamazsın’ diyorlar, alıyorlar”
Baykal, Başsavcı Cihaner’in “uydurma” iddialarla suçlandığını, son olarak gizli tanıkla “Ergenekon” suçlamasında bulunulduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ne diyor bu tanık? ’Ankara’daki Albay Dursun Çiçek, Erzincan’a geldi 2009 yılında, seninle buluştu, birlikte tezgah yaptınız, gizli tanık bize bunu anlattı diyor’. ’Gizli tanık nerede’ diyorlar, gizli tanık kayıp, bulunamadı.
’Ne görüştüm ne buluştum ne telefonla görüştüm. Ankara’daki albayla hiçbir ilgim yoktur’ dedi. Albay’a sordular ’Sen geçen yıl Erzincan’a gitmişsin, konuşmuşsun’. ’Ben 1992 yılında bir kere Erzincan’a gitmiştim, onun dışında gitmişliğim yok’. Böyle hukukun işlediği bir yerde hukuktan, demokrasiden söz etmek mümkün mü? Böyle haksızlıklar, zulümler bazı durumlarda bazı ülkelerde ortaya çıkar.
Türkiye’de de böyle haksızlıkların yapıldığı zamanlar olmuştur. Bu kadarını ben hiç hatırlamıyorum da. Ama darbe dönemlerinde hukuk askıya alınır, iftira işler, yalan işler, haksızlıklar yapılır, bazen zulüm düzeyinde haksızlıklar yapılır.
Ama bunlar darbe dönemlerinde olur. Birileri gelmiştir, yönetimle, devletin organları ile temsilcileri ile görülecek hesabı vardır. O hesabı görmek için tutuklatır, gözaltında tutar, aylarca mahkemeye çıkılmaz, her türlü hukuk ihlali olur. Ne zaman olur? Demokrasinin askıya alındığı dönemde olur. Şimdiki yaşanan olaylar, sanki Türkiye’de bir darbe yapıldı haberimiz yok, ilan edilmedi darbe, darbe doğrultusunda icraatlar başladı. Toplu gözaltına almalar, tutuklamalar, özel adalet dışı yargılama süreçleri, gözaltılar, iftiralar, Türkiye’de yaygınlaştırıldı…”