Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TÜSİAD 41. Genel Kurul Toplantısı’nda yaptığı konuşmada “Hiç kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyiz” dedi.
Türk Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) 41. Genel Kurul Toplantısı Ceylan İnterContinental Otel’de gerçekleştirildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan ile birlikte geldiği genel kurul toplantısına Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, Cem Boyner’in eşi TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner ve çok sayıda TÜSİAD üyesi katıldı.
Türkiye’nin, dünya ekonomi çevrelerince küresel krizi başarıyla atlatan ülkeler arasında gösterildiğini söyleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu iyi görüntüye rağmen asla tedbiri elden bırakmayacaklarını ve rehavete kapılmayacaklarını söyledi. 2002 yılında Türkiye ekonomisini devraldıklarından itibaren ekonomiye ilişkin kötümser, bedbin ve karamsar yorumlar yapıldığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, yatırımcıların moralini bozmak için her türlü kampanyanın devreye sokulduğunu ifade etti.
Kriz için tarih verenleri bile gördüklerini anlatan Başbakan Erdoğan, “‘Bahara kriz gelecek’ dediler olmadı, ‘Yaz aylarında kriz geliyor’ dediler, o da olmadı. ‘Bu kış kesin kriz gelecek dediler’ o da olmadı. Sürekli güvensizlik pompalanmak istendi. 8 yıl boyunca kararlı duruşumuzla asla taviz vermedik, cesur tavrımızı, şeffaf yaklaşımımızı, güvensizlik pompalayan bu felaket tellallarını her zaman açığa düşürdük.” şeklinde konuştu.
Hükümet olarak sadece ekonomide değil diğer bazı alanlarda da kampanyalara maruz kaldıklarını aktaran Başbakan Erdoğan, demokratikleşme, laiklik alanlarında da sürekli vatandaşa güvensizlik pompalandığını ve sürekli samimiyet sınavına tabi tutulduklarını aktardı. AK Parti’nin Muhafazakar Demokrat bir parti olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, “Şunun çok iyi anlaşılması gerektiğini düşünüyorum.
Bizim şahsi olarak altını çiziyorum, şahsi olarak bazı meseleleri karşısındaki tavrımız, duruşumuz, bakışımız nettir. Ama biz şunu söylüyoruz. ‘Şahsi yaklaşımları, kişisel anlayışları, toplumunu tümüne empoze etmek baskıdır zulümdür. Haksızlıktır. ‘Ben kendi iç dünyamda, kendi ailem içinde örneğin alkole karşı bir tavır belirlemiş olabilirim. Benim arkadaşlarımın kişisel dünyalarında olaya farklı bakıyor alabilir.
Ama bu muhafazakar kimliğimizin yanında, biz demokratız ve kişisel yargılarımız topluma empoze etmeme noktasında hassas bir duruş sergiledik sergiliyoruz. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti devletinin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan devletin, Anayasa ve yasalar çerçevesinde yönettiğimizi ifade etmek isterim.” şeklinde konuştu.
Anayasa’nın gençliğin korunması ile ilgili 58. maddesini hatırlatan Başbakan Erdoğan, maddede yer alan “Devlet gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, kumar ve benzeri kötü alışkanlılklardan korumak için gerekli tedbirleri alır.” paragarafını okudu. “Bunu ben söylemiyorum. Bizden önce yapılmış bir Anayasa maddesi bu” diyen Başbakan Erdoğan, Anayasa’nın 58. maddesi gereğince gençliği her türlü kötü alışkanlıklardan korumanın kendilerinin görevi olduğunu söyledi.
Ankara Barosu’nun Tütün ve Alkollü İçkilerle Mücadele Kurulu’nun yayınldığı genelgenin iptali için Danıştay’a başvuruda bulunduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan şöyle konuştu: “Ne diyor, ‘Anayasa’daki bağımlılıktan korumaktır’ diyor. Ben sana Anayasa okuyorum. ‘Gençleri alkol düşkünlüğünden’ diyor ‘bağımlılık’ demiyor. Bunlar nasıl hukukçudur ben anlamıyorum. Biz burada Anayasamızın gereğini yaptığımız gibi gençlerimiz bu tür alkol düşkünlüğünden, uyuşturucudan korumak hükümet olarak, devletin yönetim mekanizmasında olanlar olarak bizim görevimizdir.”
ABD ve Avrupa Birliği’nde benzer uygulamalara değinen Başbakan Erdoğan, ABD’de 21 yaşına altında olanların marketlerden alkoll içki satın alamayacağını anlatı. Türkiye’de ise önüne gelenin rahatlıkla alkollü içki alabildiğini bildiren Erdoğan, yapılanın bunu engellemeye yönelik bir adım olduğunu söyledi. Bunun hemen ardından “Bak gördünüz mü bunlar şeriat getiriyor” propagandası yapıldığına işaret eden Başbakan Erdoğan, “Sıkılmadan utanmadan bunu bile söylüyorlar.
Biz özgürlüklerin başkasaınn özgürlük alanı sınırında durması gerektiğini biliyoruz. Biz tüzüklerle, yasalarla çarpışarak büyüdük. Bizim kılık kıyafetimize müdahale ettiler, fikirlerimiz dışlandı. Mahkum, mahpus edildi” şeklinde konuştu.
Belediye Başkanlığı döneminde 1995 yılında yaşadığı bir olayı da toplantıda anlatan Erdoğan, Gazi Mahallesi’ndeki olayları yabancı bir televizyon kanalının “İstanbul’da radikal dinci Başkan Tayyip Erdoğan’ın polisleri ılımlı müslümanları öldürüyor” şeklinde verdiğini aktardı. Anadolu’da bilgisizliği anlatmak için kullanılan “Muaviyenin kızları Hasan ile Hüseyin” deyimini dile getiren Başbakan Erdoğan, “Hasan ile Hüseyin’den kız olur mu yav. Ama cehalet bu işte.
Bu haberin neresini düzeltirsiniz bilemem. Hadi onlar yabancı basın ama biz Türkiye içinde de buna benzer nice çarpıtmaya maruz kaldık. Levent’te iki genç kızımız yangında hayatını kaybetti. Mesele itfaiyenin bilgisayarlarının ‘Besmele’ ile açılmasına kadar getirildi. Günlerce, haftarca, aylarca ‘Belediye içkiyi yasaklayacak’ diye yazıldı. Bunları hep yazdılar çizdiler.
Büyükşehir Belediye Başkanlığımızdan bu yana ömrümüz iftiraları püskürtmekle geçti. Biz damdan düşerek geldik. Damdan düşmenin ne olduğunu gayet iyi biliriz. Hiç kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyiz. Edilmesine müsaade etmeyiz. Bu konudaki endişeler tamamen yersizdir. Tıpkı ekonomiden yapıldığı gibi kasıtlı bir propagandanın niyet okuyuculuğun eseridir. Bayat bir tezgahtır.”
https://www.nationalturk.com/tr/spk-besiktas-hasan-arat-suc-duyurusu-212-2/