Başbakan Erdoğan Rekabet Kurumu’nda konuştu… Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Rekabet Kurumu’nun 15. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen toplantıda konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Dünya yaşanamaz bir yer haline gelmeden, bütün insanlığın, paranın yenilebilir bir şey olmadığını anlaması, görmesi ve tedbirlerini de buna göre acilen uygulaması gerekiyor” dedi.
2012 Yılı Rekabet Raporu’nun hazırlanmasında, sunumunda ve değerlendirilmesinde emeği geçenlere de teşekkür eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
”Ülke olarak, millet olarak, yaklaşık 200 yıldır, son derece sancılı, münakaşalı bir modernleşme ve Batılılaşma süreci yaşıyoruz. Biz, büyük bir medeniyet inşa etmiş, kadim, yani eski ve köklü medeniyete sahip bir milletiz.
Ülkemizin, dünyadaki değişim karşısında, ekonomik, sosyal ve siyasal olarak gerilemeye başladığı dönemlerde, aydınlarımız, siyasetçilerimiz temel bir soruyu gündeme taşıdılar. Dünyadaki değişimi taklit mi edeceğiz; yoksa, kendi öz dinamiklerimizle, kendi tecrübelerimizle, kendi birikimimizle mi bir değişimi başaracağız- Evrensel değerler ile yerel değerleri nasıl harmanlayacağız, dünyanın gerçekleriyle ülkemizin gerçeklerini bir arada nasıl gözeteceğiz- İçe kapanmak ile dünyaya açılmak arasındaki doğru çizgiyi nasıl üreteceğiz- Bunun çok tartışması yapıldı, bugün hala da bu tartışma yapılıyor.
Sınırsız bir batı hayranlığı içinde, batının her şeyini, hatta inançlarını dahi ithal etmeyi ve bu şekilde ilerlemeyi savunanlar oldu bu ülkede. Batı’yı taklit ederek, kopyalayarak ilerleme ve modernleşme modelleri sunanlar oldu.”
-”Taklitçi, her zaman aslının gerisindedir”-
Merhum Mehmet Akif Ersoy gibi, batının fennini ve tekniğini almayı, bir kısım ahlaki anlayışlarını reddetmeyi savunanlar olduğunu belirten Erdoğan, bu tarz bir modernleşmenin ve ilerlemenin, medeniyetimizin temelleriyle, ruhuyla uyuşmayacağını, başarı getiremeyeceğini savunanlar olduğunu dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
”Gerçekten sancılı bir 200 yıl yaşadık. Toplumsal dokumuzla, medeniyetimizin ilkeleriyle bağdaşmayan, uyuşmayan konularda bugün bile ciddi rahatsızlıklar yaşanıyor. Öte yandan, medeniyetimizden neşet ettiği halde, insan hakları gibi, temel hak ve hürriyetler gibi konularda, belli kesimler tarafından direnç sergilenebiliyor. 200 yıllık tecrübe bize şunu gösterdi; değişimin kalıcı ve kapsamlı bir şekilde hayata geçmesi, toplumsal yapı tarafından özümsenmesiyle mümkündür. Dış dinamiklerle iç dinamiklerin kesiştiği, toplumun kabul ettiği, ittifak ettiği oranda kalıcı değişimler gerçekleşebiliyor.
Sadece taklit ederek, kopyalayarak, ithal ederek başarıyı yakalamamız mümkün değil. Mukallit, yani taklitçi, her zaman aslının gerisindedir; aslının sadece iyi bir kopyası olmaya mahkumdur. Kanunları bire bir kopyalayıp, topluma dayattığınızda, orada başarı sağlanmıyor ve sağlanamadı. Modern dünyanın kurumlarını, yaşam tarzını, sistemlerini bire bir kopyalayıp ülkeye dayattığınızda, orada başarı sağlanmıyor ve sağlanamadı.”
Başbakan Erdoğan, Rekabet Kurumu’nun 15. kuruluş yıl dönümü toplantısında, değişimin önemine değindi.
Değişimi yakından takip etmek, en hızlı şekilde uyarlamak ve yönetmek gerektiğine işaret eden Erdoğan, ”Geçmişi unutarak, geçmişten utanarak bir değişimi asla ve asla gerçekleştiremeyiz. Üstat Cemil Meriç, ‘Ağaç kökleriyle yaşar, insanlar da’ diyor, ama insanlar da… Yahya Kemal, ‘Kökü mazide olan bir atiden’ bahsediyor… Geçmişi reddetmek, külliyen silmek, unutmak, unutturmak, bu ülkeye çok büyük acılar yaşattı ve yaşatmaya da devam ediyor. Oysa biz, geçmişten ilham alarak geleceği inşa etmek, geleceği şekillendirmek zorundayız” diye konuştu.
-”Dünyada bugün hüküm süren ”menfaat ve maddiyat” odaklı ekonomik sistem…”-
Dünyada bugün hüküm süren ”menfaat ve maddiyat” odaklı ekonomik sistemin, insanı ötelediğini, dışladığını, yabancılaştırdığını, insana insan olarak değil, sadece bir tüketici ve üretici olarak değer veren bir anlayışı dayattığını belirten Erdoğan, ”Türk milletinin hayırda rekabeti sonuna kadar savunan, acımasız rekabete bila kaydu şart karşı çıkan, karşısında duran bir medeniyetin mensupları olduğunu” söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
”Her koyun kendi bacağından asılır’… Bu bizim savunacağımız, bizim müsamaha göstereceğimiz bir anlayış olamaz. ‘Büyük balık küçük balığı yutar’, ‘insan, her zaman hazza koşan bencil bir yaratıktır’, ‘insan insanın kurdudur’ gibi anlayışlar, bizde bulunamaz, bizim savunacağımız değerler asla olamaz.
Biz, bütün bir toplum olarak, kadim bir medeniyet olarak, hırsın, açgözlülüğün, doymazlığın, sınırsız tüketmenin karşısına hamd etmeyi, şükretmeyi, yoksulu gözetmeyi, kardeşini kollamayı ve gözetmeyi koymuş bir milletiz. Bizim tarihimizde, günlük kazanması gereken parayı kazanıp, kepengini kapatan bir esnaf anlayışı vardır. Bizim tarihimizde müşterisine, ‘ben siftah ettim, komşum etmedi, lütfen alacağınızı oradan alın’ diyen bir anlayış vardır. Biz ekonomiyle ahlakı birbirinden ayıran değil, ekonominin temeline ahlakı koymuş bir medeniyetin mensuplarıyız.”
-”Önce indirimler, ardından yükselen fiyatlar…”-
Ahilik teşkilatına bakıldığında, kazancın, üretimin, tüketimin, satışın, pazarlamanın değil en başta kanaatin, hürmetin ve vicdanın gözetildiğinin görüleceğini belirten Erdoğan, milletin medeniyetine, kültürüne ve tarihine egemen olan bu anlayışı, 2008 küresel ekonomik krizinin ardından her platformda güçlü şekilde dile getirdiklerini söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
”2008 küresel ekonomik krizinin temel nedeni, acımasız ve vahşi rekabettir, sınırsız tüketme hırsıdır. Böyle bir rekabetin, böyle bir yarışın, böyle acımasız bir tüketimin, çok daha vahim sonuçlar doğuracağını da ifade ettik ve ediyoruz. Önce indirimler, ardından yükselen fiyatlar… Hep bunları görüyoruz. Ama bu oyuna gelenler var mı- Var…
Dünyanın bir tarafında, ultra lüks AVM’lerde, insanlar mağazadan mağazaya koşup sınırsız harcama yaparken, sınırsız tüketirken, patlarcasına yerken; dünyanın bir başka tarafında günlük 1 dolar dahi harcama yapamayan çok büyük bir kitle var. Hani Tevfik Fikret diyor ya ‘Aksırıncaya kadar, tıksırıncaya kadar yiyin’ diyor ya, ‘Yiyin efendiler yiyin’ diyor ya…”
-”Beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak”-
Bugün her evde, her aile ferdinin ikişer cep telefonu varken, hayatında hiç alo dememiş hatırı sayılır bir kitle bulunduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, 4 bin-5 bin hacimli motorlarla, 2-3 araba sahibi olanların, her gün yoksulların, evsizlerin, açların arasından geçip işlerine ve alışveriş merkezlerine gittiklerini dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
”Bu sürdürülebilir değildir. Dünya, böyle bir hırsı, böyle bir sınırsız tüketim çılgınlığını daha uzun süre devam ettiremez. Nitekim bugün de işte bunun öncü sarsıntılarını yaşıyoruz… Yunanistan’da, İspanya’da, Portekiz’de, İtalya’da, Amerika’da bunun öncü şokları yaşandı, yaşanıyor.
Zenginin, varlıklının güçlü olduğu, güçlünün, gücünü zayıfları ezmekten elde ettiği bir sistem, adil bir sistem olamaz. Enerjiyi, gıdayı, suyu, yeraltı kaynaklarını daha fazla tüketme hırsının, bugün yaşadığımız tüm savaşların, çatışmaların, terörün, göçün, kirlenmenin, çevre felaketinin sebebi olduğunu da artık görmek zorundayız. İşte Fransa ne diyor- ‘Göçmenleri dışarı atacağım’ diyor. ‘En az yarısını göndereceğim’ diyor. Halbuki mensubu olduğu AB de, eğer AB bir kurallar bütünüyse tam aksine böyle bir fırsat, böyle bir imkan vermiyor. Ama şu anda geldiği nokta nedir- Dayanamıyorlar, altından kalkamıyor ve bahaneyi orada buluyor.
O meşhur Kızılderili atasözünü de burada bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum…’Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak’… Mesele bu. Dünya yaşanamaz bir yer haline gelmeden, bütün insanlığın, paranın yenilebilir bir şey olmadığını anlaması, görmesi ve tedbirlerini de buna göre acilen uygulaması gerekiyor.”
-”Kendi özümüzden, kendi geçmişimizden üretmemiz gereken kavramlar…”-
Hayırda, hayır işlemede, iyilik yapmada, özellikle de ilim tahsilinde rekabeti hoş gören, hatta teşvik eden bir kültürden gelindiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, modern ekonomideki rekabeti de böyle bir anlayışla yoğurmak, böyle bir anlayışla kaynaştırmak ve uyumlu hale getirmek gerektiğini söyledi.
Gelişmiş ülkelerden yasaları alıp, Türkiye’de bire bir uygulamanın, çözüm üretmeyeceği gibi kalıcı da olmayacağına işaret eden Erdoğan, ”Adalet, hür teşebbüs, fırsat eşitliği, bağımsız ve adil yargı… Bunlar, bizim taklit etmemiz, ithal etmemiz değil kendi özümüzden, kendi geçmişimizden üretmemiz gereken kavramlardır. Biz küresel sistem bunu dayattığı, bunu şart koştuğu için değil adalet adına, eşitlik adına, özgürlük ve demokrasi adına bunu zaten savunmak, bunu uygulamak zorundayız” dedi.