GündemManşetPolitikaTürkiye

Başbakan Erdoğan: Bizans kadınları Fatih Sultan Mehmet’i görünce…

Bali

erdogan inovasyon

Başbakan Erdoğan, Muhteşem Yüzyıl dizisini eleştirmeye ilginç sözlerle devam etti. Tarihin haremden ibaretmiş gibi gösterildiğini iddia eden Erdoğan, Bizanslı kadınların Fatih Sultan Mehmet’i karşılarken söylediklerini hatırlattı.

Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen ”Türkiye İnovasyon Haftası”nın açılışında konuştu.

”Birkaç yüzyıldır, medeniyetimiz, Batı medeniyeti karşısında gerilerken, maalesef, insanımızın kendine güveni de geriledi” ifadesini kullanan Erdoğan, her medeniyetin doğduğunu, geliştiğini, büyüdüğünü ama ölmediğini, yok olmadığını kaydetti.

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Medeniyetler, olsa olsa duraklar, sönük hale gelir, olsa olsa uykuya yatar. Ama medeniyetler, o medeniyetin mensupları yok olmadıkça yok olmazlar. Medeniyetler, o medeniyetlerin mensupları, kendi medeniyetlerini kendi elleriyle yok etmedikçe yok olmazlar. Bizim ülkemizde, bu topraklarda maalesef bunu denediler. Önce, bu medeniyetin mensuplarını yok etmek istediler. İstiklal Savaşı’nı yaptık, bir varlık mücadelesi verdik ve tarih sahnesinde güçlü şekilde yerimizi aldık. Ancak, bizi, milletimizi, medeniyetimizi yok etme konusunda başarı sağlayamayanlar, bu sefer de bizim elimizle bizim medeniyetimizi yok etme çabasına giriştiler. Bunu açık açık konuşmak durumundayız. Yıllarca, millet olarak bize kompleks aşılamak istediler. Maalesef bunu bu millete, kendi idarecileri de yaptı. Geri kalmışlığı kabullenmemiz için çalıştılar. Az gelişmişliği kabullenmemiz için çalıştılar.

Bizi hep belli kalıpların, belli sınırların içinde tutmak istediler. Bu ülke her başını kaldırdığında, kabuğunu kırmak için, ufkunun sınırlarını aşmak için her hamle yaptığında, içerden ya da dışardan, bu hamleleri etkisiz hale getirmek için türlü oyunlar oynadılar. Biz, kendisine hayranlık duyulan bir medeniyetin sahipleriyken, bizden başka şeylere hayranlık duymamızı beklediler. Biz, tüm dünyada örnek alınan bir medeniyetin sahipleriyken, başkalarını taklit eden bir millet olmamızı istediler.”

-”Bizimle ilgili tüm planları boşa çıkarıyoruz”-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şu anda ”tüm bu oyunları” boşa çıkardıklarını vurgulayarak, ”Bizimle ilgili tüm planları boşa çıkarıyoruz. Bize giydirilmek istenen o dar elbiseyi reddediyor, bugün artık kalıplarımızı, bugün artık ufkumuzun sınırlarını aşıyoruz. Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin ‘Made in Turkey’ görürsünüz. Şunu herkes bilsin ki, bu dünya üzerinde artık biz varız, Türkiye var ve inşallah ebediyyen de var olacak. Biz, hiçbir konuda, ama hiçbir konuda kompleks sahibi olamayız. Biz ezik olamayız. Biz, kendisine güvensizlik içinde bir millet olamayız. Biz, iyi şeyleri örnek alırız, hayırda yarışırız ama taklitçi bir millet olamayız, taklitle asla yetinemeyiz. Zira, bilgi, ilim bizim etiğimizdir nerede bulsak alırız. Bizim millet olarak işte bu özgüvene sahip olmamız gerekiyor” diye konuştu.
Özellikle gençlerin, genç nesillerin bu özgüvene fazlasıyla sahip olması gerektiğine işaret eden Erdoğan, sergi alanını, fuarı dolaşırken gençleri ve örneklerini gördüğünü ve tekrar iftihar ettiğini ve gururlandığını anlattı.
Erdoğan, ”Allah ve yar ve yardımcımız olsun. Çünkü bu gençlerle biz yeniden dünyada o farklı konumumuzu evelallah 2023’te alacağız. İlk 10’da Türkiye’yi göreceğiz. Başımız öne eğik bir millet değil, başı dik, mağrur ve muzaffer bir millet olmak zorundayız” dedi.

NationalTurk World Son Dakika

-”Fetih, kılıcın değil, kalemin egemenliğine inanmaktır”-

yunanistan golden visa yurt disi emlak 2024

Başbakan Erdoğan, tarihte Mevlana, Yunus gibi büyük mütefekkirler bulunduğunu belirterek, tamamının isimlerini saymanın mümkün olmadığını ancak Piri Reis, Ali Kuşçu, Cezeri, Harezmi, İbni Sina, Mimar Sinan gibi bilime, sanata, tarihe yön vermiş alimler ve gönül insanları olduğunu anlattı. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
”Birileri, bizim tarihimizin savaştan, kılıçtan, entrikadan, iç çekişmelerden, maalesef haremden ibaret olduğunu iddia ediyor. Bizden olmayan birileri, son derece kasıtlı şekilde, bizim tarihimizi bize böyle anlatmaya çalışsa da biz, kendi tarihimizi böyle göremeyiz ve görmeyeceğiz. Fetih dediğiniz kavram, kusura bakmayın, savaşarak, birilerinin boynunu kopararak, işgal ederek, sömürmek için yeni topraklar elde etme girişimi değildir. Fetih, tam tersine, kapılardan önce kalpleri açma girişimidir. Fetih, bir medeniyeti, sevgi medeniyetini yakın ya da uzak diyarlara taşımaktır. Fetih, kılıcın değil, kalemin egemenliğine inanmaktır.

İstanbul’un fethinde Bizans’ın hanımları Fatih Sultan Mehmet’i, Akşemsettin’i karşılarken, ‘Başımızda kardinal külahı görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi arzu ederiz’ demişlerdir. Çünkü birinde adalet vardır, birinde zulüm vardı. Onlar bunu çok iyi biliyordu. Bizim tarihimiz konuşulurken, sadece savaşlar gündeme getiriliyor. Sanki tarihimiz savaşlardan, sanki tarihimiz entrikalardan, haremden ibaretmiş gibi gösteriliyor. Ama, bizim tarihimizi şekillendiren, bizim tarihimize damga vuran, bizim medeniyetimize yön veren kalemden ve kitaptan hiç kimse bahsetmiyor, bahsetmek istemiyor.
Bizden olmayanlar, bizim tarihimizi nasıl anlatırsa anlatsın. Biz, kendi tarihimizi, kendi öz medeniyetimizi doğru tanımak, doğru anlamak ve o tarihten ilham alıp, geleceği şekillendirmek zorundayız. İşte onun için bizim başımız hiçbir zaman öne eğilmeyecek. Biz, eziklik, güvensizlik, pısırıklık, sinmişlik içinde asla olmayacağız. Biz, yenilmişlik duygusunu, yenilgi duygusunu, mağlubiyet duygusunu yanımıza asla yaklaştırmayacağız. Bu millet, geçmişte en iyiyi yaptı, bugün de en iyiyi yapabilecek güce, yeteneğe sahiptir. Bu millet geçmişte öncü oldu, bugün de öncü olacak kudrete ziyadesiyle sahiptir. Biz buna inanacağız. Çocuklarımızı, gençlerimizi, genç nesillerimizi, artık böyle bir anlayışla, böyle bir özgüvenle, böyle bir tarih ve medeniyet bilinciyle yetiştirmek zorundayız.”

Gençlerin tarihi doğru şekilde okur ve anlarsa, ecdadını doğru şekilde tanırsa, o zaman gençliğin önünde hiç kimsenin duramayacağını ve gençlikle hiç kimsenin rekabet edemeyeceğini dile getiren Erdoğan, ”Biz, önümüze bir icat geldiğinde, önümüze ithal bir malzeme geldiğinde, buna hayranlık duymak yerine, bunun taklidini yapmak yerine, ‘Ben bundan çok daha iyisini yaparım’ diyeceğiz. Bu inançla yola çıkacağız” dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bunun uzun soluklu bir süreç olduğunu belirterek, ”Yüzyıllardır özgüveni törpülenmeye çalışılan bir milleti, yeniden tam bir özgüvene kavuşturmak, sabır isteyen uzun soluklu bir süreçtir. Aslında biz bizi anlamak durumundayız. İstiklal şairimiz diyor ya; ‘Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz/Gelmişiz dünyaya millet, milliyet nedir öğretmişiz’. Allah’ın izniyle, milletimizin desteğiyle ben artık bu sürecin başladığına ve yol aldığına yürekten inanıyorum” diye konuştu.

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
”2008 yılının sonunda, küresel finans krizi ABD’de başladığında, hem dışardan hem içerden bize şunu söylediler; ‘IMF’den borç almalısınız.’ Ülkemdeki güvenli kaynaklardı bunu söyleyen. ‘Yeni bir stand-by anlaşması yapmanız gerekir’ dediler. ‘Yoksa batıyoruz, bittik’ dediler. ‘IMF ile anlaşmazsanız, bu küresel krizi aşamazsınız’ dediler. Biz ‘hayır’ dedik. ‘Bu küresel krizi aşarız’ dedik. Hatırlarsanız o zamanlar bir ifade kullandım. ‘Bu kriz, bizi teğet geçecek’ dedim. Köşe yazarları hepsi aleyhimde atmaya başladı. Hamdolsun teğet bile geçmedi. Bir arada bu ülke küllerinden yeniden ayağa kalktı. Bize akıl verdi IMF… Dedi ki; ‘Gelir İdaresi’ni bağımsız kurul yapmanız lazım’. ‘O bizim kararımız. Siz öyle bir karar veremezsiniz. Eğer ortağınız olarak bize bir para verecekseniz, verin. Ama vermeyecekseniz, bizim kurumsal yapılarımızı siz değiştiremezsiniz, böyle bir yetkiniz yok’ dedim ve anlaşamadık. İsimlerini vermeyeceğim. Hatta eski başkan benzer şeyleri söyledi, ona da aynı şeyi söyledim. ‘Hayır, olamaz.’ Bunlar bizim irademizdir. Bizim irademizin üzerinde iradeyi kabullenmeyiz. Ve biz kendileriyle o günden bugüne stand-by anlaşması yapmadık. Sonuç- Kriz, Türkiye’yi teğet geçti.”
Başbakan Erdoğan, krizin Türkiye üzerindeki etkisinin son derece sınırlı olduğunu belirterek, Türkiye’nin, IMF ile anlaşma yapmadan, IMF’den borç almadan bunları başardığı vurguladı.

-Türkiye’nin IMF’ye olan borcu-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, IMF’ten yeni borç alınmadığı gibi borçların da tıkır tıkır ödendiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
”Uzun yılların ardından şu anda bizim IMF’e olan borcumuz 900 milyon dolar. 23,5 milyar dolardan 900 milyon dolara indi. Ve şimdi ne oldu yine bitmedi. Şu anda, IMF ile teknik görüşmeler yapılıyor. 5 milyar dolar borç vermek için müzakereleri yürüten bir ülkeyiz. Yani artık ülkemiz, alan değil, veren el durumuna geldi. Çünkü biz kendimize inandık, kendimize güvendik, özgüvenle hareket ettik ve işte bu seviyeye ulaştık. 10 sene önce milli bankamız, Merkez Bankası’nın döviz rezervi 27,5 milyar dolardı. Bakınız şu anda tarihi rekorunu kırdı. Şu anda Merkez Bankamızın döviz rezervi 117 milyar dolara yükseldi. Nereden nereye… On yıllardır, yüzyıllardır, bize ‘yapamazsınız, başaramazsınız’ diyerek, acı reçeteler empoze ettiler. Ama biz, şu son 10 yılda, yapabildiğimizi, başarabildiğimizi her alanda dünyaya gösterdik. Her zaman söylüyorum bu millet, isterse, azmederse atalarımızın dediği gibi tekeden bile süt çıkarır. Biz bu anlayışla hareket edeceğiz. Gençlerimiz bu anlayışla hareket edecek. Gençlerimiz, böyle bir özgüvene sahip olacak ve inanın, gelecekte çok daha büyük başarılara imzamızı hep birlikte atacağız.”

-”IMF’nin dünyada 20. büyük ortağıyız”-

Başbakan Erdoğan, diğer alanlarla birlikte inovasyon çalışmalarını da desteklediklerini ifade ederek, bu konuda verdikleri desteklerin, kullandıkları kaynakların karşılığını da almaya başladıklarını söyledi.

Bugün böylesine muhteşem bir toplulukla inovasyonuu konuşuyor, tartışıyor olmanın, görüş alışverişinde bulunmanın, bu güvenin ve inancın eseri olduğunu dile getiren Erdoğan, ”Bakınız Türkiye ilk defa inovasyonu bu şekilde tartışıyor, konuşuyor ve geleceğe bakışın alt temel taşlarını oturtuyor. Elbette bu bir süreç. Türkiye, bu süreçte kısa zamanda önemli mesafe katetmekle birlikte, henüz önümüzde yürümemiz gereken uzun bir yol var. Ama, buradaki heyecanı, azmi, kararlılığı gördükçe, bu yolda kısa zamanda büyük mesafe kat ederek, dünyanın en ileri ülkeleri arasında yer alacağımızdan şüphe duymuyorum. Biz şu anda biliyor musunuz IMF’nin dünyada 20. büyük ortağıyız. Buraya geldik” diye konuştu.
Erdoğan, inovasyon deyince illa çok büyük, kapsamlı, ihtişamlı yenilik ve değişikliklerden bahsetmediklerini belirterek, küçük değişimlerin büyük sonuçlar doğurabildiği bir dönemde yaşandığını, dolayısıyla herkesin inovasyon yapabildiğini, bu yönde çalışma ortaya koyabildiğini anlattı.

İnsanın bilmediğinden korkacağını, bilmediğine düşman olacağını dile getiren Erdoğan, ”Bugün artık inovasyonun ne olduğunu biliyoruz. Yitik kaybedildiği yerde aranır misali, biz de bir kaç yüzyıl önce bıraktığımız yerden bilimde, kültürde, sanatta, siyasette en iyi olmanın, en ileride olmanın mücadelesini veriyoruz. Bunun için hepimiz işimizi en iyi şekilde yapmak mecburiyetindeyiz” ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan, ülkeyi en iyi şekilde yöneteceklerini, sanayicinin de üretimini en iyi şekilde yapacağını ifade ederek, ihracatçının da bunu diğer ülkelere en iyi şekilde satacağını, tüccarın, esnafın ticaretini en iyi şekilde yürüteceğini, öğrencinin eğitimini en iyi şekilde alacağını söyledi.

Her yıl ortalama bin öğrencinin lisans, lisansüstü ve doktora eğitimi için yurt dışına gönderildiğini anlatan Erdoğan, bu sayıyı her geçen gün artırdıklarını ve artıracaklarını söyledi.
Erdoğan, ”Bu gidip dönen öğrencilerimiz döndüklerinde ülkemin köşe taşları olarak her biri bir yerlere yerleşiyor ve yerleşecek. Bilgiyi üreten de bunu geliştiren de kullanan da işini en iyi şekilde yapacak. Daha iyiyi, daha doğruyu, daha güzeli aramanın sonu yok. Bu kesintisiz sürdürülmesi gereken bir arayış. Herkes bu şekilde en iyinin, en güzelin, en hayırlının arayışında olduğunda Türkiye’nin önünde durabilecek hiçbir engel olamaz” dedi.

-İnsan merkezli anlayış-

Başbakan Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından gerçekleştirilen İnovasyon Haftası etkinliklerini, atılmış önemli bir adım olarak gördüğünü ifade ederek, her konuda olduğu gibi bu alanda da insan merkezli bir anlayışla hareket ettiklerini söyledi.
İnsanın kullanabileceği ekonomik ve sosyal faydaya dönüşecek bilgiye ihtiyaç duyulduğunu anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Bunun için Ar-Ge faaliyetleri ile girişimcilerimizi buluşturmak, birlikte çalışmaya, birlikte hareket etmeye yöneltmek durumundayız. Türkiye’nin çözüm bekleyen sorunları, karşılanmayı bekleyen ihtiyaçları için daha fazla inovasyona, dolayısıyla bu konuda emek sarf edecek daha çok insana ihtiyacımız var. Dolayısıyla ülkemizin bilim ve teknoloji alanındaki tüm unsurlarının içinde yer aldığı inovasyon sürecini, ancak hepimizin buna inanması ve desteklemesiyle yürütebiliriz.

İnovasyonu, üretimin, ihracatın, istihdamın, rekabet gücümüzü artırmanın anahtarı olarak görüyoruz. Bugün, Finlandiya gibi milli gelirinin çok önemli bir bölümünü inovasyondan elde eden ülkeler bulunuyor. Biz, çok yönlü potansiyele sahip bir ülkeyiz. Bu potansiyelimizi, inovasyonun gücünü ekleyerek, daha da güçlendirmek amacındayız.”
Milletin değişime ve girişimciliğe olan yatkınlığının, bu konuda kendilerine ümit verdiğini ve heyecanlandırdığını anlatan Erdoğan, ”Siyasette başlayan büyük dönüşümün dalga dalga diğer alanlara da yayıldığını görmekten memnuniyet duyuyoruz. Türkiye’nin bugünü kesinlikle dünden iyi; inşallah yarını da bugünümüzden iyi olacak” dedi.

-Seçme ve seçilme yaşı-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasının son bölümünde seçme ve seçilme yaşı konusuna değinerek, şunları kaydetti:

”Bakınız, bu ülkede 18 yaşa seçme yetkisi verildi. Seçilme yaşı 30’du. Ülkemizin gündemine seçilme yaşını 25’e indirmeyi getirdik. İşte şurada 1-2 ay önce seçme ve seçilme yaşının 18 olmasını gündeme getirdim. Birileri hoplamaya başladı. Ya niye hopluyorsunuz- Bunu sadece ben istemiyorum, dünyayı görerek inceleyerek, bunu söylüyorum. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin 12’sinde seçme ve seçilme yaşı 12, 9’unda 12 seçme, 21 seçilme yaşı. Neredeyse tamamının ortalaması bu. Niye bundan rahatsız oluyorsunuz- Niye gençliğinize inanmıyorsunuz. Önce gençliğe inanacaksınız onlara ufuk vereceksiniz. Önünü görecek ve o da yürüyecek. Dostlar zor olan seçilmek değildir, zor olan seçmektir. Seçmeye 18’i veriyorsun. Seçilmeye 25’i, 30’u. Oldu olacak 60’ı ver. Böyle bir anlayış olamaz. Bunlar da yerine oturacak, merak etmeyin. Onun için genç nesiller, genç kuşaklar umudunuzu hiç bir zaman kaybetmeyeceksiniz ve bu ülkenin kaderinde siz varsınız, bir vakıasınız, gerçeksiniz.”

Maçlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Maldivler Turu
Başa dön tuşu