Avrupalılaşmak

ersin afacan2NationalTurk yorumcusu ve sportif alanda zihinsel performans antrenörlüğü yapan bir sosyal bilim uzmanı olan Ersin Afacan’ın ‘Avrupalılaşmak’ başlıklı yazısı;

Önce Eskişehirspor, sonra da Trabzonspor ile Bursaspor daha Ağustos ayında Avrupa’ya veda etti. Fenerbahçe de şampiyonlar ligine giremeden elendi.

Beşiktaş ise kötü yönetildiği için ceza alıp Avrupa kupalarına alınmadı. Sadece iki takımımız kaldı. GS ve FB. Bu içler acısı ve ibretlik tablo hakkında biraz yorum yapmak istiyorum. Avrupa maçlarını seviyorum. Çünkü bu maçlarda boyumuzun ölçüsünü alıyoruz. Edirne’nin ilerisinde bir hiç olduğumuz ortaya çıkıyor. Boşuna bizim ülkeye “Avrupa’nın Dubai’si” demiyorlar. Para ve ahlaksızlık çok ama bilgi, görgü ve başarı yok. Futbolcusu, menajeri, teknik direktörü, antrenörü ve yöneticisi para ve itibar peşinde. Taraftar cahil. Medya yalancı. İstisnalar var elbet ama ne yazık ki Tük futbolu işte bu!

Avrupa maçlarından sonra TV kanallarını dolaştım. Çok bilmiş insanlarımız tıpkı lig maçlarının öncesi ve sonrasında olduğu gibi futbol konuşuyor. Onları gördükçe FB’nin eski futbolcularından Van Hooijdonk’un bir sözü aklıma geliyor. “Türkiye’ye geldiğimde anladım ki herkes her konuda konuşuyor ve herkes boş konuşuyor.”

Bizim en büyük hatamız Avrupa’ya yayılamamak. Şu an Arda ve Emre dışında ciddi bir takımda oynayan futbolcumuz yok. Fakat Mehmet Topal gibi bir oyuncuyu geri getiren bir zihniyetimiz var. Teknik direktörlerimizin adını bile anmıyorum. Fatih Terim’in Milan’da çalışmasının devamı gelmedi ama “Türk antrenörlerinin Mourinho’dan eksiği yok” diyebilen bir A Milli Takım teknik direktörümüz var.

Yani hareketsizlik en büyük futbol hastalığımızdır. “Hayat harekettir” derler. Avrupa’ya hareket edemeyen futbolumuz çürüyor. Çünkü Edirne’den öteye gidememek canlılığa engel olduğu için eski zamanın yani dededen kalma babadan görme usullerin uygulandığı bir futbol sistemimiz var. Hele futbolun özünden habersiz yönetici ve başkanların ne dünü, ne bugünü, ne de yarını düşünebilecek düşünce yapıları olmadığı için kulüplerin çoğu borçları yüzünden iflas etmenin eşiğinde. Gelenekselliği uygulayan yönetici-antrenör-futbolcu topluluğuna birileri “zamanın değişimi ile hükümlerin de değişeceği” kuralını anlatmalı ve öğretmelidir.

Başkanından taraftarına kadar futbolun içindeki bütün aşağı ve yukarı tabaka cehalet dalgası içinde çalkalanıyor. Cehalete, bir de ahlaksızlık ve fanatiklik karıştırılınca insanlarımız, burunlarından yukarısını göremeyen kibirli bir yapıya bürünüyor. Kibir de felaketin habercisi olduğu için çöküntü hızlanıyor.

Dolayısıyla Avrupa kupalarındaki hezimetlerimizin nedenini, Avrupa’da oturduğumuz halde Asyalı ve Doğulu olarak yaşayışımızda ve geleceğe dönük futbolcu yetiştirmekte tedbirler almamakta, futbolun psiko-sosyal alanını ihmal edip mental antrenmanlara önem vermemekte aramalıyız.

Exit mobile version