AvrupaDünyaGündemManşetPolitika

Abdullah Gül İsveç Parlamentosu’nda konuştu

Bali

CUMHURBASKANI GUL'UN ISVEC TEMASLARICumhurbaşkanı Abdullah Gül İsveç’e yaptığı ziyaret kapsamında İsveç Parlamentosu’na hitap etti.

Konuşmasına, kendisine böyle bir fırsatı tanıdıkları için teşekkür ederek başlayan Gül, devlet ziyaretleri sırasında kendisini en fazla heyecanlandıran etkinliklerin ev sahibi ülkelerin parlamentolarında yaptığı konuşmalar olduğunu belirtti.

Gül, dostlukları tarihin uzun imtihanlarından geçen halkların birbirlerine parlamentolarının kapılarını açtıklarını anımsatarak, dolayısıyla İsveç halkının milli iradesinin tecessüm ettiği demokrasi yuvasında kendisine hitap etme fırsatı verilmesinin aynı zamanda halklar arasındaki kadim dostluk ve ortak değerler temelinde şekillenen mükemmel ilişkilerin teyidi olduğuna işaret etti.

Temsilcileri 16. yüzyılda atanan ve bilahare dünyaya örnek bir demokrasinin belkemiği haline gelen İsveç Parlamentosu Riksdag’da hitap etmekten büyük mutluluk duyduğunu dile getiren Gül, Türkiye’den İsveç’e devlet başkanı düzeyinde ilk resmi ziyareti gerçekleştiriyor olmanın ayrıcalığını ve gururunu yaşadığını söyledi.

Gül, bu nedenle Majeste Kral Carl XVI. Gustaf’a nazik davetlerinden ötürü şükranlarını ifade etti.

Avrupa’nın iki ucunda yer alan Türkiye ve İsveç’in, 17. yüzyılda başlayan ilişkilerini zamanla ittifak ilişkilerine dönüştüren iki dost ülke, pek çok bakımdan da hasletleri birbirine benzeyen iki necip millet olduğunu ifade eden Gül, şunları söyledi: ”Çok kültürlülük ve hoşgörü bakımından zamanının çok ilerisinde uygulamaları hayata geçiren Osmanlı İmparatorluğu ve İsveç Krallığı, Baltıklar ve Orta Avrupa’ya yönelik Çarlık Rusyası yayılmacılığına karşı da birlikte mücadele etmişlerdir.

İsveç halkının en varoluşsal mücadelelerinde, Türk devleti ve halkı her zaman İsveçli dostlarımızın yanında olmuştur. Kuşkusuz bunun en müşahhas örneği, İsveç Kralı XII. Karl’ın 5 yıl süreyle Ruslara karşı mücadelesini o tarihlerde Osmanlı toprağı olan Bender Kalesi’nden ve bilahare Edirne’den yürütmesidir. Bundan 300 yıl önce Kral XII. Karl’ın kızkardeşine yazdığı mektupta ifade bulan Türk ve İsveç halkları arasındaki kadim dostluk, işte böylesine epik imtihanlardan geçmiş bir dostluktur.” İki ülke arasındaki ilişkilerin ahdi temelinin, Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1737’de imzalan Ticaret Anlaşması ve 1739’da imzalanan ’Barış, Birlik ve Dostluk İttifakı’na dayandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, ”Bu nedenle, ’en eski dost’ olarak birbirlerini tanımlayan ülkelerimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edilişinin hemen ardından 1924’te imzaladıkları Dostluk Anlaşması’yla bu tarihi ilişkilerini yeni dönemde de perçinlemişlerdir” dedi.

Gül, ilişkilerin bugün ulaştığı noktanın pek çok açıdan memnuniyet verici olmakla birlikte, Türkiye ile İsveç arasındaki ilişkilerin her alanda daha da geliştirilmeye ve derinleştirilmeye müsait bir potansiyele sahip olduğunu da kaydetti.

NationalTurk World Son Dakika

Cumhurbaşkanı Gül, ”Söz konusu potansiyelin değerlendirilmesinin sadece ülkelerimize değil, başta Avrupa coğrafyası olmak üzere, diğer bölgesel ve küresel gelişmelere de somut katkı ve zenginlik sağlayacağına samimiyetle inanıyorum” ifadelerini kullandı.

yunanistan golden visa yurt disi emlak 2024

-Türkiye ile İsveç arasındaki en önemli köprü-
Bugün Türkiye ile İsveç arasındaki en önemli köprüyü İsveç’te yaşayan ve sayıları 115 bin civarındaki Türk toplumunun oluşturduğunun altını çizen Gül, ”İsveç’in toplumsal, kültürel, ekonomik ve siyasi hayatına katkısı her geçen gün daha da artan Türk toplumunun entegrasyonu bizim açımızdan fevkalade önemli bir konudur. Bu kapsamda, özellikle yeni nesillerin hem İsveççe hem de Türkçe’ye hakim bir şekilde iyi eğitim almaları, entegrasyonun başarısında anahtar rol oynayacaktır. Türkiye olarak bu yöndeki gayretlerin daha da geliştirilmesine büyük önem verdiğimizi ve bu doğrultuda İsveç ile her türlü işbirliğine hazır olduğumuzu vurgulamak isterim” değerlendirmesinde bulundu.

Gül, özelikle Avrupa’da etkisini hala sürdüren küresel ekonomik krize rağmen, Türk ve İsveç ekonomilerinin istikrarlı bir şekilde büyümesini sürdürdüğüne dikkati çekerek, şöyle devam etti: ”Avrupa’nın iki kanadında yer alan ülkelerimizin bu ekonomik dinamizmi, tüm Avrupa için de ciddi fırsatlar yaratmaktadır. İsveç’in demokrasi, insan hakları, cinsiyet eşitliği alanında uluslararası camiaya yaptığı katkılar hepimizin malumudur. Bununla birlikte, ’refah devleti’ kavramını tüm dünyaya armağan eden İsveç’in, sosyal adalet konusundaki uygulamaları hepimiz için bir ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.

Tüm bunlara ilave olarak, bilgi, teknoloji ve inovasyona dayalı başarılı bir ekonomik büyüme politikası uygulayan İsveç, bu bakımdan da tüm dünyaya model teşkil etmektedir.” Türkiye’nin ise 2001 yılında yaşadığı ekonomik krizden çıkardığı derslerle kapsamlı ekonomik reformları hayata geçirmiş bir ülke olduğunu dile getiren Gül, ”Kamu maliyesi bakımından Maastricht kriterlerinin ötesinde bir performans sergileyen Türk ekonomisi, son 10 yılda Avrupa ekonomileri ortalamasından yaklaşık 5 kat daha hızlı büyümüş ve milli gelirimiz 1 trilyon doları aşmıştır. Üstelik, hızla bilgiye dayalı bir ekonomi olma yönünde ilerlemekte, bilim, teknoloji ve yenilik faaliyetlerine kapsamlı teşvikler sağlamaktayız. Eğitim seviyesi her geçen gün yükselen genç ve dinamik nüfusumuz var. Ayrıca, dünyanın yeni ekonomik ağırlık merkezini oluşturan Asya bölgesinde ortaya çıkan ekonomik fırsatlara erişim açısından adeta sıçrama tahtası fonksiyonu görecek bir jeostratejik konuma sahibiz” dedi.

-İki dinamik ekonomi: Türkiye-İsveç-

Gül, iki dinamik ekonomi olarak Türkiye ve İsveç’in geliştirecekleri işbirliği imkanlarının, son derece etkili bir sinerji yaratacağına inandığını anlatarak, devlet ziyareti vesilesiyle kendisine 100 kadar Türk iş adamının refakat ettiğini ve bu durumun ekonomik ve ticari ilişkileri geliştirme kararlılığının en müşahhas göstergesi olduğunu kaydetti.

İş adamlarının karşılıklı gerçekleştirecekleri temaslar neticesinde, çok sayıda iş ve yatırım imkanı bulacaklarından emin olduğunu vurgulayan Gül, ”Ayrıca, hükümetler olarak özellikle bilim, teknoloji ve inovasyon alanlarındaki işbirliğine öncelik vermemizin ekonomik ilişkilerimize yeni bir ivme kazandıracağı kanaatindeyim. Öte yandan, kültür, sanat ve turizm alanlarındaki işbirliğimizin artmasının, halklarımız arasındaki insani münasebetleri daha da güçlendireceğine inanıyorum” diye konuştu.

-İki ülkenin ortak özelliği-

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, iki ülkenin şanlı tarihlerinden gelen ve gurur duyulması gerektiğine inandığı ortak bir özelliğe dikkat çekmek istediğini belirterek şöyle konuştu: ”Türkiye asırlardan beri çok kültürlü, çok dinli ve çok uluslu imparatorlukların mirasçısı olarak siyasi varlığını sürdürmektedir. Bu öyle bir mirastır ki Anadolu’da nereye gidersiniz gidin karşınıza ayrı bir tarih, ayrı bir medeniyet izi çıkmaktadır. Bu öyle bir mirastır ki çok kültürlü yaşam Türkiye’de yaşayan insanların hayatının doğal bir parçası haline gelmiştir. Bu anlayışla, ülkemizin öz evlatları olan dini azınlıkları Türkiye’nin zenginliği olarak görmekteyiz.

Dün Engizisyon’dan, Holokost’tan kaçan Musevilere; Bolşevik ihtilalinden kaçan Beyaz Ruslara; Halepçe’den kaçan Kürtlere topraklarını açan halkımız; bugün de Suriye’deki iç savaşın mağduru yüz binlere kucak açmaktadır.”

-İsveç ile aynı hasletlere sahibiz-

Bu bağlamda, İsveç ile benzer hasletlere sahip olunduğunu kaydeden Gül, ”Zira, 180 farklı ülkeden gelen insanların nüfusun yüzde 15’ini oluşturduğu İsveç, bu renkli mozaiği, demokrasisi, ekonomisi ve toplumsal barışı ile dünyada örnek alınması gereken bir anlayışın öncülüğünü yapmaktadır” dedi.

İsveç’te yaşayan ve kökleri yüzyıllardır Türkiye coğrafyasında bulunan Süryani toplumunun iki ülke arasında ortak payda oluşturduğunu ifade eden Gül şöyle devam etti: ”Halihazırda Riksdag’da çeşitli siyasi partilere mensup parlamenterlerle temsil edilen İsveç’teki Süryani toplumunun önde gelen temsilcilerini geçtiğimiz günlerde ben de Ankara’da kabul ettim. Ayrıca bana refakat eden heyetimde, Süryani Ortodoks Cemaati Ruhani Lideri ve Patrik Vekili, Metropolit Filüksinos Yusuf Çetin de bulunmaktadır. Türkiye’deki Süryani toplumunun şartlarının daha da iyileştirilmesi konusunda samimiyetle çaba gösteriyoruz. Tarih, toplumların mevcut sorunlarını kendi içlerinde, doğrudan muhataplarıyla ve ait oldukları coğrafyalarda diyalog halinde çözmeleri gerektiğini; dışarıdan dayatılan hiçbir çözümün veya iddianın sürdürülebilir olmadığını gösteren birçok acı örnekle doludur.” Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye olarak son 10 yılda, bu genel yaklaşım ışığında, demokratik hak ve özgürlüklerini daha da genişletmek isteyen tüm halkın sorunlarını çözmek için büyük gayret içinde olunduğunu vurgulayarak, ”Demokratik olgunluk doğrultusunda yapılan devrim niteliğindeki pek çok reforma rağmen, hala alınacak mesafe bulunduğunun bilincindeyiz. Bu özgüven ve kararlıkla Süryani vatandaşlarımızın meselelerine de hassasiyetle eğilerek çözeceğimizden emin olabilirsiniz” dedi.

Uluslararası sistemin bazen eksik dengelerin, plastik anların cari olduğu dönemlerden geçtiğini belirten Gül, ”İşte son yıllarda uluslararası stratejik ve ekonomik iklime hakim olan ahval, böyle bir durumdur. Böyle dönemler, ciddi kriz ve türbülansları beraberinde getirdiği gibi daha iyi bir küresel yönetişim için tabi fırsatlar da sunar. Bu tür dönemlerin ortaya çıkardığı yaratıcı imha sürecinde layıkıyla yararlanarak, uluslararası sistemin işlemeyen yönlerini her açıdan reforme edebilir, böylece çok daha sağlıklı bir küresel yönetişime ulaşabiliriz” diye konuştu.

Akdeniz havzasında sancılı bir demokratik dönüşüm sürecinin yaşandığı ortamda Avrupa’nın siyasi irade ve stratejik vizyona her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğunu ifade eden Gül, şunları söyledi: ”Kendi içine kapanmış bir Avrupa’nın bırakın küresel bir aktör haline gelmesi, Akdeniz gibi kendi bölgesinde cereyan eden gelişmeleri dahi yönlendirme kabiliyeti söz konusu olmayacaktır. Bu nedenle her zaman olduğundan daha fazla dayanışmaya ve daha geniş düşünmeye ihtiyacımız vardır. Tarihinin en ciddi mali ve ekonomik krizlerinden birini yaşayan Avrupa Birliği, bu sorunlarına çözüm ararken, İsveç’in de ısrarla savunduğu gibi, orta ve uzun vadeli ekonomik stratejisini belirlemelidir. Ekonomik kriz nedeniyle artan ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi gibi akımların, Avrupa’nın geliştirdiği, savunduğu ve yaydığı evrensel ilkelerin sorgulanır hale getirmesine izin verilmemelidir.

-İsveç’e teşekkür-

İsveç’in Türkiye’nin AB katılım sürecine yönelik verdiği samimi ve güçlü desteğe teşekkür eden Gül, şöyle devam etti: ”Türkiye’nin üyelik müzakerelerini daha fazla suni oyalamalara mahal bırakmadan başarıyla tamamlamasına izin verilmesi, her şeyden önce ahde vefanın bir icabıdır. Nihai üyelik ise elbette AB halklarının ve Türk halkının vereceği karar çerçevesinde şekillenecektir. Demokrasinin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya doğru genişlediği, küresel ekonominin sıklet merkezinin Asya’ya doğru kaydığı bir dönemde, Avrupa’nın Türkiye’den uzaklaşması, ilerde ciddi stratejik sonuçlar doğurabilecek stratejik bir miyopluk olacaktır.” -”Tartışmalar mutlaka ortak aklı yansıtan bir formülle neticelenecektir”- Cumhurbaşkanı Gül, uzun yıllardır Türkiye’nin ortaklık ilişkisi içinde bulunduğu Avrupa Birliği’ndeki farklılaştırılmış Avrupa tartışmalarını yakından takip ettiklerini bildirerek, Avrupa Birliği üyelerinin tamamının özellikle maliye politikaları konusunda daha fazla entegrasyondan yana olmadıklarının aşikar olduğunu ifade etti. Temel meselenin, bir barış ve refah projesi olan Avrupa Birliği’nin görüş farklılıklarının nasıl aşacağı olduğunu dile getiren Gül, sorunun açık ve şeffaf biçimde tartışılmasını sağlıklı bulduğunu söyledi. Gül, şunları kaydetti: ”Bu tartışmalar mutlaka ortak aklı yansıtan bir formülle neticelenecektir. Zira Avrupa Birliği projesi, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra hep ileriye gitmiş, zaman zaman duraksasa da hiçbir zaman geri gitmemiştir. Tüm bu hususların üye ülkelerin yanı sıra Türkiye gibi müzakere sürecindeki ülkelerce de ele alınması çok önemlidir. Zira Avrupa’nın geleceği hepimizi de yakından ilgilendirmektedir. Esasen Türkiye, 2002, 2003 yıllarında faaliyet gösteren ve 2009’da Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle sonuçlanan sürece öncülük eden Avrupa Konvansiyonu’nda aday ülke sıfatıyla yerini almış ve aktif katkıda bulunmuştur. Bugün de Avrupa Birliği’nin geleceğine ilişkin tartışmalarda nasıl bir Avrupa istediğimize ilişkin görüşlerimizi yüksek sesle dile getirmeyi görev biliyoruz.” Cumhurbaşkanı Gül, Avrupa ve dünyayı ilgilendiren önemli konulara ilişkin görüşlerini dost bir ülkenin parlamentosunun kürsüsünden paylaşmaktan mutluluk duyduğuna işaret ederek, ”Türkiye ve İsveç olarak el birliği ile ileriye doğru atacağımız her adım, daha güvenli, daha özgür ve daha müreffeh bir dünyayı gelecek nesillerimize bırakmamıza yardımcı olacaktır” dedi.

-İsveç Parlamentosu Başkanı Westerberg-

Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrünnisa Gül, İsveç Parlamentosu Riksdag’a gelişlerinde Parlamento Başkanı Per Westerberg tarafından karşılandılar.

Konuşmanın yapıldığı Förstakammar Salonu’na gelişlerinde Cumhurbaşkanı Gül, Başkanlık Masası’na geçti.

Takdim konuşması yapan Parlamento Başkanı Westerberg, Türkiye ile İsveç arasındaki ilişkilerin tarihinin 17. yüzyıla dayandığını örneklerle anlattı. İsveç’in yurtdışında sahip olduğu en eski tarihli emlağının İstanbul’da olduğunu belirten Westerberg, Osmanlı İmparatorluğu döneminde ilk ticaret anlaşmasının yapıldığını, bugün de Türkiye’de faaliyet gösteren İsveç’le bağlantılı 250 şirket olduğunu vurguladı.

İsveç’teki Türk kökenli 100 binden fazla vatandaşın topluma iyi bir şekilde entegre olduğunu, Türkiye ile bağlarını da kuvvetli şekilde sürdürdüğünü kaydeden Westerberg, 650 bin İsveçlinin her yıl Türkiye’yi ziyaret ettiğini dile getirdi.

Türkiye’deki yeni anayasa çalışmalarına da değinen Westerberg, ”Bu çalışmalar sayesinde Kürt meselesiyle ilgili de barışçı bir çözüme ulaşılabileceğini umut ediyoruz” dedi. Westerberg, İsveç’in Türkiye’nin AB üyeliğine desteğini de yineledi.

Gül’ün konuşma yaptığı salonda, Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün yanı sıra AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, heyetteki milletvekilleri, Süryani Ortodoks Cemaati Ruhani Lideri ve Patrik Vekili, Metropolit Füliksinos Yusuf Çetin de bulundu.

Konuşmayı, İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, Tarım Bakanı Eskil Erlandsson, Uluslararası Yardım Bakanı Gunilla Carlsson, Entegrasyon Bakanı Erik Ullenhag, Türk asıllı milletvekili ve Yeşiller Partisi Grup Başkanvekili Mehmet Kaplan, Türk ve Süryani asıllı milletvekilleri Yılmaz Kerimo ve Metin Ataseven, İsveç milletvekilleri, bürokratlar, diplomatlar, İsveç’teki bazı Türk derneklerinin başkanları, İsveç sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin de aralarında bulunduğu davetliler dinledi.

Bu arada, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarının tanınmasını isteyen bir grup, parlamento binasının karşısında protesto gösterisi yaptı.

Error, group does not exist! Check your syntax! (ID: 87)
Maçlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Maldivler Turu
Başa dön tuşu