Hakemler Ağlamasın
Sportif alanda zihinsel performans antrenörlüğü yapan NationalTurk yorumcusu Ersin Afacan’ın ‘Hakemler Ağlamasın’ başlıklı yazısı;
Türk pop müziğinin önemli isimlerinden Nilüfer, söz ve müziği kendisine ait “Erkekler Ağlamaz” adlı şarkısında şunları söylüyor;
İçinde bin pişmanlık, gözlerinde yaş
Yüzünde yasak duyguların verdiği garip telaş
Sesinde bir burukluk, ellerin soğuk
Boğazında düğüm düğüm kelimeler
Sadece profesyonel bir sporcunun değil hakemin de yukarıdaki şarkı sözlerinde anlatılan, karamsar duygu ve düşünceleri içeren beden dilini saha içinde ve saha dışında göstermeye hakkı var mı? Bu soru, geçtiğimiz hafta düzenlediği basın toplantısı ile hakemliği bıraktığını söyleyen Deniz Çoban’ı TV’de ağlarken görünce aklıma geldi.
Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki ağlamak, kişide bir rahatlama hissi oluşturur. Yani ağlamanın bir nevi iyileştirici bir yönü vardır. Dolayısıyla erkekler de ağlar. Fakat profesyonel bir spor insanı, sahada veya ekranların önünde değil ya soyunma odasında ya evinde ya da yalnız kaldığı bir yerde ağlamalıdır.
Geçmişte sahadan ağlayarak ayrılan Trabzonsporlu futbolcular Volkan Şen ve kaleci Onur’u ve geçen hafta yedek kulübesinde ağlayan Bursaspor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam’ı da işin içine katarak bu ağlama davranışının mental açıklamasını kısaca yapmak istiyorum.
1. Olayın “Stres” boyutu önem oluşturmaktadır. “Baskı Altında İyi Performans Sergilemek” benim mental antrenmanlarda stres konusunda ele aldığım egzersizlerden biridir. Genç sporculardan tutun da tecrübeli profesyonellere kadar çoğu spor insanı belirli dönemlerde, yarışmanın yoğun baskısı altında duygularının ve huzurunun kontrolünü kaybedebiliyor. Bu sorunu yaşayan spor insanları, özellikle maçta rahat hareket edemiyor. Hata yapmaktan korkuyor ve adeta yaprak gibi titriyor. Dolayısıyla duygusal kontrolden mahrum bir zihinsel durumda oldukları için görevlerine uygun performans gösteremiyorlar. Bunun sonucunda da maç sırasında veya maçtan sonra perişan görüntü sergiliyorlar. Halbuki aşağıdaki fotoğrafta görülen İngiliz kaleci Seaman gibi bazı spor insanları ise kaybettikleri UEFA Finalinden sonra bile başı dik, omuzları geride ve kendinden emin bir şekilde yürüyerek sahadan ayrılıyor ve duygusal kontrol açısından profesyonel bir görüntü bırakıyor.
2. Olayın “Mental dayanıklılık” boyutu önem oluşturmaktadır. Çünkü stres düzeyi yüksek maçlarda yapılan hatalara verilen tepkiler, spor insanlarının düşünce yapılarını ve mental (zihinsel) dayanıklılığını anlamamızda önemli ipuçları verir. Mental anlamda dayanıklı olan spor insanları, zor durumlarda bile en iyi performanslarını sergilemelerini ve kendilerine verilen görevi en iyi şekilde yapmalarını sağlayan bir tür mental güçle maçı tamamlar. Bu mental güç, her spor insanının başarılı olmak için geliştirmesi gerektiği bir tür yetenektir. Bu mental güç olmadan, spor insanı gelişim gösteremez ve en gerektiği zamanda en iyi performansı sergileyemez. Dünyanın en iyi fiziksel antrenmanlarını yapabilirsiniz ama baskı altında başarılı olmak için kullanacağınız özgüveniniz, konsantrasyonunuz, motivasyonunuz ve olumlu bir görüşünüz yoksa işiniz gerçekten çok zorlaşır. Çünkü en yetenekli spor insanları bile sportif yeteneklerini ortaya çıkarabilecek mental hazırlığa sahip değilse amaçlarını gerçekleştirmekte yetersiz kalır.
3. Olayın “Kişisel İmaj” boyutu önem oluşturmaktadır. Çünkü mental açıdan zayıf insanlar, zor durumlarda ağlamaya ve kötü görüntü sergilemeye yatkındır. Bir spor insanı, şartlar ne olursa olsun etkili dış görünüşe sahip olmalıdır. Özellikle hakemler, adaleti temsil ettikleri için kötü zamanlarda etkili dış görünüşü sergilemek zorundadır. Kendine güveni zayıf olan hakemler, imkanları varsa maçın devre arasında ve maçtan hemen sonra verdiği kararların görüntülerini seyretmek ister. Çünkü kendilerinden emin değillerdir yani özgüven sorunu yaşıyorlardır. Halbuki hakem, maçın 2 saat öncesinde dış dünya ile bağlantısını kesip görevine zihinsel olarak hazırlanmalı ve maçtan 2 saat sonrasına kadar da maç ile ilgili bırakın görüntü seyretmeyi yorum bile yapmamaya çalışmalıdır. Çünkü hem fiziksel hem de zihinsel olarak kendine gelmesi sağlıklı düşünüp, sağlıklı kararlar verip, sağlıklı davranması için zamana ihtiyaç vardır. Fakat Deniz Çoban, maçtan hemen sonra sadece görüntüleri seyretmekle kalmadı aynı zamanda açıklama yapıp özür dilemek için teknik direktör Rıza Çalımbay’ın peşine düştü.
Peki spor insanları üzüntülerini yaşamayacak mı ve ağlamayacak mı? Elbette yaşayacaklar ve ağlayacaklar. Onlar da insan ve onlar başarıda herkesten daha çok sevinen ve başarısızlıkta herkesten daha çok üzülen insanlardır. Fakat yazının başlangıç kısmında belirttiğim gibi “güvenli duruş” imajını zedelememek için üzüntülerini herkesin gözü önünde yaşamamalıdır. Çünkü kendilerini seven ve destekleyen kişiler, onları kötü davranışlar ve perişan görüntüler içinde görmek istemez. Ayrıca bu tip olumsuz görüntüleri sergilemek, spor insanının imajını zedeleyebilir ve sporcuya olan güveni azaltabilir.
Dolayısıyla Türkiye’de hakemler başta olmak üzere bütün spor insanlarımız, zaman zaman gösterdikleri üstün performansı, istikrarlı bir şekilde devam ettirebilmek ve modern ülke standartlarına ulaşabilmek için ya uzman bir mental antrenör ile çalışmalı ya da mental hazırlığı bilmeli ve uygulamalıdır. Çünkü profesyonel bir spor insanının profesyonelce yaşaması, olaylara ve kişilere vereceği tepki, imajını geliştirme adına yapacağı çalışmalar, mental antrenmanın konularından biridir ve mental antrenman sayesinde öğrenilir. Çünkü fiziksel antrenmanla sadece belirli bir mesafeye kadar gelişim olur ama spor insanının zihni sınırsız potansiyele sahiptir. Yani spor insanının bedeni sadece zihninizin izin verdiği kadar performans sergileyebilir. MENTAL DESTEK ŞART…
Ersin Afacan / NationalTurk
https://twitter.com/mentaldestek